Dolar $
32.29
%0.12 0.03
Euro €
34.86
%0.23 0.08
Sterlin £
40.8
%0.46 0.18
Çeyrek Altın
3918.33
%0.01 0.42
SON DAKİKA

Tahıl koridoru anlaşması

Rusya-Ukrayna Savaşı'nın üzerinden bir buçuk seneye yakın bir zaman geçti, bu süre boyunca küresel arenada birçok aktörün, özellikle dünya kamuoyuna yön vermeye çalışan büyük güçlerin öngörülerinin hayata geçmediğine, beklentilerinin gerçekleşmediğine şahit olduk.

Savaşın tetiklediği süreçte Rusya’nın ve batılı ülkelerinin tutmayan hesaplarına göz atarsak şöyle bir manzarayla karşılaşıyoruz:

Rusya, 2014’te Kırım’ı çok kısa bir süre içinde önce işgal sonra ilhak etti. Rusya, bu tasavvurdan hareketle 2022 yılı Ukrayna müdahalesinde çabuk ve kesin sonuçlar elde edeceğini öngördü ancak beklemediği kadar ciddi bir direnişle karşı karşıya kaldı. Elbette, Avrupa ülkelerinin ve ABD’nin Ukrayna’ya maddi yardımı ve mühimmat desteği bu savunmada çok önemli rol oynadı. Rusya, NATO’nun doğu genişlemesini Ukrayna işgalinin en önemli gerekçesi olarak sundu ancak Ukrayna işgali sonrasında Finlandiya 31. NATO üyesi ülke oldu ve NATO Zirvesinde Türkiye’nin yeşil ışık yakmasıyla İsveç’in NATO üyeliği için yeni bir başlangıç yaşandı, yani Rusya’nın isteklerinin tersi yönde gelişmeler yaşandı. Batı ülkeleri, Rusya’dan alınan enerjinin kısıtlanması ve enerji kaynaklarında çeşitlendirmeye gidilmesi amacıyla önemli adımlar attı. Hem mühimmat desteği hem de maddi yardımlar sayesinde Ukrayna Savaşı’nın uzadığını ve Rusya’nın buna paralel şekilde askeri ve ekonomik yönden zayıfladığını söylemek mümkün. 

Zorluklarla boğuşan bir Rusya’nın yalnızlaşacağını öngören Batı ülkeleri, karşılarında Çin ve Hindistan’a enerji satan, farklı aktörlerle siyasi ve ekonomik bağlarını güçlendiren, stratejik ortaklıklar kurmaya çalışan bir Rusya gördüler. Rusya, yaptırımlar sebebiyle boşalan Avrupa pazarının yerini yeni enerji alıcılarıyla doldurmaya çalıştı. Rusya, belli alanlarda zayıfladıysa da bütün bu gelişmeler karşısında kendisine yeni manevra alanları açmaya çalıştı.

Gıda Krizine Giden Yolda Politik Pazarlıklar

Savaşın uzayıp gitmesi, enerji krizine ek olarak “gıda krizi”ni de beraberinde getirdi. Rusya ve Ukrayna dünyanın “ekmek sepeti” olarak biliniyor ve dünya tahıl ihtiyacının yaklaşık üçte birini karşılıyor. Türkiye’nin yoğun çabalarıyla hayata geçirilen Tahıl Koridoru Anlaşmasıyla birlikte bu tahılın Karadeniz üzerinden dünya pazarına açılması sağlanmıştı, böylece özellikle gelişmekte olan ülkelerin ihtiyacı karşılandı. Rusya, bu Anlaşmadan duyduğu rahatsızlığı daha önceden de belirtmişti ve Anlaşmadan çekilebileceğinin sinyallerini vermişti, Rusya’nın rahatsızlığının sebeplerinden biri Tahıl Koridoru Anlaşmasını yeterli bir “politik koz” olarak kullanamamış olduğunu düşünmesi. Temel gıda maddesinin transferini kısıtlayan ve dolayısıyla “insanları aç bırakan” ülke imajı, Rusya’nın zaten Savaş sebebiyle yıpranmış imajını daha da kötüleştirecekti,  Anlaşmaya sıcak bakılmasının sebeplerinden biri buydu. Ancak ilerleyen süreçte Ukrayna-Rusya arasındaki savaş şiddeti azalmadan devam etti ve her iki ülke daha çok efor harcadı ve çeşitli zorluklar yaşadı. Öyle ki, Rusya’nın Tahıl Koridoru Anlaşmasını politik koz olarak kullanma ve kazanç elde etme isteği, azalan prestijini tamir etmekten daha önemli hale geldi. Rusya’nın öngördüğü şartlar kabul edildiği taktirde Anlaşmaya geri döneceğini söylemesi, elindeki gücü bir “pazarlık” konusu yapmak istediğini gösteriyor. 

Uluslararası ilişkilerde mutlak-değişmez dostlukların ve ittifakların olmadığını, bütün ilişkilerin “çıkar” odaklı olduğunu ve şartlar değişince bütün konjonktürün de değiştiğini biliyoruz. İnsani ilişkilerimizdeki etik, duygusallık, empati, özveri gibi özellikler söz konusu devlet çıkarları olduğunda buharlaşıyor, adeta uçup gidiyor. Rusya-Ukrayna Savaşında tutmayan hesapların ve değişen konjonktürün aktörlerin davranışlarını nasıl etkilediğini ve değiştirdiğini görüyoruz. 

Savaşın bu kadar uzaması, dünya çapında bir gıda krizine hatta kıtlık riskine sebep olmaz diye umalım ancak tutmayan hesapların ve büyük güçlerin pazarlık alanlarının “insan hayatı” üzerinde oynadığı kritik rolü de unutmamak gerekiyor.