Konut ihtiyacı büyüyor!
Dünyada ve ülkemizde yaşanan ekonomik krizler, Türkiye'nin lokomotif sektörü olan gayrimenkul sektörünü de derinden etkilemektedir.
Pandemi tüm dünyada pek çok ilkin yaşanmasına neden olurken süreçte en çok dalgalanmanın yaşandığı piyasaların başında konut piyasası yer aldı. Konut fiyatlarında pandemide insanların değişen yaşam tarzları ile beraber talebin artması ile rekor yükselişler yaşandı. Yüksek enflasyonist ortamda inşaat malzemeleri fiyatlarında yaşanan hızlı yükseliş, konut üretiminin azalması, yaşanan yoğun göç ile beraber konut fiyatları da rekor seviyelerde arttı. Son beş yıldır küçülme eğiliminde olan inşaat sektöründe arz talep dengesi bozuldu. Yoğun talebe istinaden konut üretiminin azalması barınma krizini doğurdu. Son olarak Türkiye depreme derin bir barınma krizi içerisinden geçerken yakalandı. Depremden önce her yıl 550-600 bin olan konut açığı depremle birlikte ortaya çıkan acil talep artışıyla birlikte önümüzdeki yıllarda konut üretimini ikiye, üçe katlamak zorunda kalacaktır.
Pandemi, kur, yüksek enflasyon, maliyet yükselişi, mülteci nüfusu derken en son yaşanan deprem göçü ile birlikte konut talebinin yüksek olması ve üretimin yeterli olarak karşılanamaması neticesinde “artan konut fiyatları ve kiralar” kamuoyunun gündeminde önemli ölçüde yer tutuyor. Konut fiyat ve kiralarında yaşanan bu ciddi artış barınma ihtiyacı birlikte değerlendirildiğinde konut krizi olarak ortaya çıkmaktadır. 2017 yılında gerçekleşen 1,4 milyon adet olan konut üretiminin son beş yılda 500-600 bin adet seviyelerine gerilemesi, yabancı müşteri talebinin özellikle bazı bölgelerde 2.el pazarda konut fiyatlarının yükselmesine emsal teşkil etmesi, yüksek enflasyonist ortamda konutun paranın değerini koruyan yatırım enstrümanı haline gelmesi de konut fiyatlarının ve kiralarının yükselmesinde diğer bir etken olarak karşımıza çıktı. Birçok sorunun üst üste gelmesi konut krizini daha derin hale getirdi. Depremden etkilenen 13 milyon nüfusun en az yüzde 25 lik kesimin büyükşehirlere göç etmesi, İstanbul içinde zemini güvenli bölgelerde yeni konut arayışının artması diğer taraftan deprem bölgesinde kısa sürede tamamlanması planlanan yüksek konut üretiminin inşaat sektöründe hem malzemede hem de işçilik maliyetlerinde artış ihtimali olması konut fiyatlarını olumsuz yönde etkileyecektir.
Konut sektöründe yaşanan bu sorunların önümüzdeki dönemde çözülebilmesi için kısa ve orta vadeli kararlı stratejik adınlar atılması gerekmektedir. Nasıl ki 2018 yılına kadar derin bir sorun olmayan barınma ihtiyacı geçtiğimiz yirmi yıl içinde hükümetin yerinde politikaları, Toki ve Emlak Konut çalışmaları ile birlikte çözülebildiyse yine istikrarlı bir şekilde çözülebilecektir. Konut üretiminin arttırılmasına yönelik çalışmaların hızlanması, maliyetlerin düşürülmesi ve bu konuya yönelik finansal teşvikler ile birlikte sorunun çözülebileceği ortadadır. Ancak bunun için yeni konut üretiminde ön önemli maliyet unsuru olan kısıtlı kaynak olan yeni rezerv alanlarında yüksek arsa fiyatları yerine “yerinde dönüşüm” daha fazla teşvik edilmelidir. Toplumun yeni konut talebinde kentsel dönüşüm teşviklerinin genişletilmesi ve kentsel dönüşüm mevzuatında yeni düzenlemelerin ivedi olarak yapılmasında fayda vardır. Özellikle İstanbul içinde nüfusun daha da artmasına neden olacak yeni rezerv alanları açılması yerine riskli ilçelerden başlayarak dönüşüm hızlandırılmalıdır. Konutun hem değer artışında hem de kiralamada yatırım aracı olmaktan çıkarılması için çalışmalar yapılmalı bir den fazla konut sahipliliğinde yeni vergi düzenlemeleri getirilmelidir. Toplumun alım gücü tekrar yükselene kadar sosyal konut üretiminde ihtiyaç sahiplerine uzun süreli kiralama modeli geliştirilmelidir. Yabancıya konut satışından elde edilecek ek gelir ile sosyal konut üretimine kaynak oluşturacak fonlar oluşturulabilir. Yabancıların 2.el konut pazarından çıkartılarak bu pazarda fiyatların dengelenmesi ve yerine oturması sağlanabilir.