Kasımda başkadır
Evet başlık güzel bir film den hafif esinlenmiş arası boş bir anlam taşısa da kasım da ekonomi güzeldir başlığı atmak isterdim ama atamıyorum. Zira ekonominin güzel örneklerini pek bilmiyorum diyebilirim. Bugün itibarıyla 2024 e veda etmemize tam 60 gün kaldı.
Dünyayı ayrı konuşuruz ilerleyen haftalarda ama Türkiye için son 10 ayın ekonomik değerlendirmesi yapmaya yavaştan başlanılmışken tabloya neler başlık atmalı ile başlayalım:
Türkiye’nin 2025 yılına yaklaşırken ekonomik tablosu, yüksek enflasyon, döviz kurları ve faiz oranları gibi başlıca ekonomik göstergeler üzerinden oldukça karmaşık bir tablo sergiliyor diyebiliriz.
Bu süreçte, yatırımcıların beklentileri, Türkiye ekonomisinin genel görünümü ve dış yansımalarla ilgili genel bir özet şöyle olabilir:
2024’te enflasyonun yüksek seviyelerde seyrettiği görülmesiyle bu durum da Türk lirasının değer kaybetmesi ve alım gücünün düşmesine yol açması ilk göze çarpan ana unsur aslında.
Merkez Bankası, enflasyonu kontrol altına almak için politika faizlerini yüksek tutmak zorunda kaldığından, bununla beraber yüksek faizler de yatırım ortamını bir yandan iyice zorlaştırmaya devam ediyor.
Özellikle kısa vadeli yatırımcılar, yüksek enflasyon nedeniyle kazançlarının hızla erimesinden endişeli elbette.
Bunun yanı sıra hane halkının harcama alışkanlıkları da enflasyonist baskılardan fazlasıyla etkileniyor.
Türkiye’nin ekonomik istikrarı konusundaki endişeler nedeniyle, yabancı yatırımcılar için risk algısı artmış durumda.
Kur dalgalanmaları, öngörülebilirliğin azalmasına yol açarak, özellikle kısa vadeli yatırımcılarda çekingenlik yaratıyor.
Buna rağmen, stratejik olarak Türkiye’nin ekonomik büyüme potansiyelini göz önünde bulunduran uzun vadeli yatırımcılar, bazı sektörlerde (örneğin teknoloji, yenilenebilir enerji) fırsat arayışında.
Özellikle dış ticaret ve ihracat odaklı sektörlerde kısmi olarak olumlu beklentiler sürüyor.
Bundan da anlıyoruz ki yabancı yatırımcı daha cesur adımlar ile hareket ediyor Türkiye de yatırım noktasında.
Ülkemizde ki yüksek enflasyon ve borçlanma maliyetleri uluslararası arenada da fazlasıyla dikkat çeken bir diğer önemli unsur aslında.
Bu, ülkenin kredi notları ve yatırım yapılabilirlik durumuna da olumsuz yansıyabiliyor.
Yani ekonominin istikrarsızlığı karşısında otur sıfır çoktan söylenmiş durumda baktığımızda.
Aynı zamanda Avrupa ve Orta Doğu gibi bölgelere olan ticari ilişkilerde döviz bazında riskler oluştuğu için bazı ihracatçılar kur avantajını kullanarak dış pazarlarda rekabet gücünü koruma çabasındalar.
Tablonun diğer yüzüne baktığımız da yüksek maliyetler ve borçlanma faizleri, uluslararası yatırımcılar için temkinli bir hava yaratıyor ülkemiz için...
Sonuç olarak; 2024’e yaklaşırken ekonomik dengeler açısından içsel ve dışsal zorluklarla karşı karşıya olan Türkiye’nin kısa vadeli istikrar sağlayıcı adımların yanı sıra, yapısal reformlara odaklanan bir ekonomik politika ve ülke ekonomisine daha uzun vadede istikrar kazandırabilecek çalışmalar da bulunmadı elbette yatırımcının da güvenini artırabilir unsurlardan diyebiliriz.
Evet zor bir 2024’ün 10 ayını geride bırakırken iyimserlik olmayan bir tablo ile aralık son haftaya kadar neler konuşacağız dersek de gözlerin yeniden Merkez Bankası’na çevrileceğini, şimdiden aralık başı konuşulacak olan yeni asgari ücretin 2025 de ne olacağını, yatırımcı açısından altın- döviz dengesi ve neye yöneleceğini, Türk -İş’in yılın son ayına girerken açıklayacağı Kasım ayı 4 kişilik bir ailenin açlık, yoksulluk sınırı rakamlarının açıklanmasını, gibi ne kadar ekonomik alanda yaşamın tam da ortasında ki durumu özetleyen bilgileri hep beraber duyacağız, yaşayacağız.
Neler mi olacak derseniz de inanın ekonomi de ki bu yüksek gerilim hız kesmeden 2025’te de sürecek diyebiliriz, diyebilirim.
Konut fiyatlarındaki yüksek kira artışı önlenemez şekilde devam ederken, banka faizleri, kredi aşamasında gelinecek durumlar, hepsinin bileşkesi olarak vatandaşın cebine, hanesine olumsuz yansıları, kaynayan çorbanın tenceresinin her ay biraz daha küçüleceği, otomotiv sektöründe yeni yıl dalgalanmasının yavaş seyreltmesi, bir gecelik yılbaşı eğlencesi ve elbette heyecanını el değiştirdikten sonra yitiren fakirin umudu yılbaşı milli piyango ikramiyesini Kasım son hafta ile beraber tüm aralık ayında bolca konuşacak bolca yazacak ve yaşayacağız.
Ne kadar kötümser bir tablo çizerek bitiriyorsun diyenlere inanın tam da yaşamın orta noktasında her başlığa eşit mesafede olan, bırakın gazetecilik kimliğimi bir vatandaş olarak özeti bu.
Elbette ki Kasımda Aşk Başkadır algısı ile başlayan yazının başlığı eksik gözükse de
umudu yitirmeyen toplumun bir ferdi olarak güzel başlıklar atmayı 2025’te fazlasıyla isteyecek insanların inanın en başlarındayım ben..
Güzel başlıklara giden yolda, ülkemiz adına üretmeye, çalışmaya her zamankinden daha da azimle adım atmaya o zaman;
Haydi…