Fiyatlama alışkanlığı
Bugünlerde özellikle ekonomi çevrelerinin sıkça kullandığı bir terim var “Fiyatlama alışkanlığı…”
Nedir bu derseniz de okuyarak örneklerle açıklama en iyisi derim.
Faizleri artırarak enflasyonun kontrolü şansını yitirdik.
Şansa bırakılacak bir yanı kalmadı.
Merkez Bankası haziranda faiz artırımına başlasaydı belki enflasyon çizgisini görebilecek, olası tahminlerde yanılma payı en aza indirilebilecekti.
Ama bu kontrollüğü kaybettiğimiz gibi şu an için de bir dizginleme şansı kalmadı.
Enflasyon da ocak bitmeden şubat kaygısı hissedilmesi nadir bir kaygı olmakla birlikte şu an bu kaygı ekonomi kesimlerince fazlasıyla hissediliyor.
Dün günün en önemli başlığı ekonomi çevrelerinin merak konusu yılın ilk faiz kararının açıklanacak olmasıydı. Merkez Bankası başkanı Hafize Gaye Erkan başkanlığında toplanan Para Piyasaları Kurulu beklentileri yanıltmadı ve politika faizini 250 baz alarak yüzde 45 seviyesinde belirlediğini açıkladı.
Böylelikle ekonomistler politika faizinin 250 baz puan artırılarak yüzde 45 e çıkarılacağını beklentilerinde yanılmamış oldular.
Bir başka değişle 2.5 puandan fazla artırılmaz beklentisi vardı ve tahminler doğru çıkmış oldu.
Ocakta akaryakıt başta olmak üzere ciddi bir zam furyası baş döndürücü hızla tüm kesimleri etkisi altına almış durumda.
Ulaşıma zam, akaryakıta yapılan zam ile beraber ilerleyen bir zam ikilisi haline geldi.
Hala özellikle İstanbul’da ulaşıma, özellikle de taksiye yapılan zam taksiciler esnaf odası başkanı Eyüp Aksu ve yaverlerini mutlu edemedi.
Taksiciler son yapılan zam ile 90 TL’yi yüksek bulsa da indi bindi de ısrarını 120 TL olarak direten Eyüp Aksu’nun hesaplarını artık taksiciler dışında İstanbullular da biliyor.
Taksiyi sık kullanan bir İstanbullu olarak konuştuğum taksicilerden hep işlerin yavaşladığını, Eyüp Aksu’ya karşı memnuniyetsizliği duymak çok fazlalaştı bugünlerde.
Yapılan son zammı beğenmeyerek toplantı sonrası binayı taşlayanlar da bu insanlar ve hala akıl almaz şekilde taksicileri temsil eden bir yönetimin başındalar.
Aslında bugün sadece gıda ekonomisinden bahsedecekken merkez bankası karası ve İstanbul’un kanayan yarası taksicilerin sıkıntılarına ortak olmak ayrı bir durum aslında.
Evet enflasyondaki bu artışla beraber gıda ekonomisi artışlardan en fazlasıyla etkilenen ana başlıklardan aslında.
Döngüsel gıda ekonomisi atık miktarını en aza indiren alternatif üretime dayalı bir ekonomi ve bu çatının altında sürdürülebilir gıda sistemleri gıda güvenliğinin artırılması, israfı azaltırken gıda kaybını önleyici dengeler de mevcut.
Ülkenin gıda ekonomisine baktığımızda üretim ve dağıtım bağlantılarını birbirine bağlayan unsurlar sinsilesi çıkıyor karşımıza.
Güvenilir gıdaya erişim yolları ve bu koordine de sürdürülebilir üretime bağlı yerel üretici dengesi ile yeni bağlantılara göre de ilerlemek doğruluk sinyali olarak algılamakta.
Baktığımızda En önemli olası partnerleri kooperatifler ve yöresel enstitüler görülebiliyor.
Öneriler ise ki en önemlisi gecikmiş bir karar olarak gördüğüm gıda bakanlığı oluşturulması.
Hem yerli üreticiye ki çiftçilerin bu konuda eğitim ve ekonomik destek verilerek desteklenmesi de ana unsur aslında.
Benim halen umudum var özellikle Gıda Bakanlığının çok ayrı tutularak kurulması ve işleyişini göreceğimiz günler için.
Dünya güvenilir gıda da çok güzle bir örnek aslında bizlere.
Gündem yoğunluğundan sıra gelebilse ayrı başlıklara yazacağım çok şey var aslında bu başlıkla ilgili…