SON DAKİKA

Ekonomide yeni eksen; sağlıklı yaşam

Mevsimlerin en sıcak zamanlarındayız. Yaz gelirken herkes gibi diyet planları vs yaparız değil mi ama neden yaz sadece?

Sağlıklı bir yaşam için beslenmenin en yakın hali aslında klişe olacak ama bir yaşam tarzı olmalı çoğumuz halen yapmakta zorlansa da...

Dünya da özellikle sağlıklı beslenme ile ilgili olarak her geçen gün doğru hedefe ilerliyor.

Beslenme ile ilgili ana ve yardımcı ürünler peşi sıra yer alıyor vs…

Türkiye’de de artık fazla kilolar ile mücadele alternatifleri oldukça fazla.

Beslenme destek ürünleri diye bir kategoriyi bilirsiniz, beslenme takviyeleri de oldukça fazlalaşıyor her geçen gün.

Doğrusuna elbette diyetisyen yardımı ile ulaşılabiliyor.

Bazı ürünler de diyetisyenler ile oluşturuluyor ki bence en doğrusu bu olmalı.

Bu arada sektöre geleceğim tabi ki ucu bucağı olmayan bir sektör var dünyada ve Türkiye de.

Ama öncesinde fazlasıyla dikkatimi çeken bir besin takviye grubundan kısaca bahsetmek istiyorum.

Botafitt sadece botanik ağırlıklı hazırlanan bir sağlık takviye ürünleri yelpazesine sahip bir marka ve diyetisyenler ile ilerleyerek büyüme hedefi seçmiş kendisine.

Akıllı tüketiciler ile çalışarak ortak payda da sağlık takviyeli ürünler geliştiriyorlar. Ürünlere de öyle kolay ulaşamıyorsunuz diyetisyen vasıtasıyla kişiye özel olarak belirleniyor ve süreç ilerliyor.

Ürünü geliştiren kimya mühendisi genç bir girişimci Ediz Haksal.

Botafitti beslenme partneri olarak tanımlıyor.

Bakıldığında gerçekten öyle.

Gücünü botaniklerden alan tek ürün şu an için ülkemizde. Hassasiyetleri gerçekten inanılmaz derecede.

Şimdi bu güzel haberi bir kenara bırakarak çağımızın en önemli sorunlarının başında gelen Obezite ye dönersek Türkiye obezite de ve diyabet de Avrupa 1’incisi olduğunu görüyoruz acı reçetede.

İnanılmaz değil mi?

Amerika çok çeşitli farklı kültürden insanların yaşadığı bir ülke ve obezite de artık savaşmayı bırakmış diyebiliriz.

Çok fazla obez olan ülkede her gittiğimde şaşırmalarım artıyor zira her sektör obezite ile uyum içerisine girmiş çoktan ülkede.

Bu konu da ayrı bir uzun araştırma, tartışma konusu diye bırakıp obezitenin ekonomik yönü; diye bir başlık yapalım mı?

Bir zamanlar yalnızca kişisel tercih ya da lüks sayılan “sağlıklı yaşam”, artık küresel ekonominin yönünü belirleyen güçlü bir sektör haline geldi.

Sadece bireylerin değil, devletlerin ve şirketlerin stratejilerinde baş köşeye oturan bu kavram, ekonomik çeşitliliği artırdığı gibi, üretim modellerini de yeniden şekillendiriyor.

Sağlıklı yaşam, sadece bedensel ve ruhsal iyilik hali değil; aynı zamanda ekonomik büyüme, sürdürülebilir kalkınma ve istihdamın da anahtarı haline geldi.

Küresel ekonomi de sağlıklı yaşamın rüzgarı sert esiyor.

Dünya genelinde sağlıklı yaşam ekonomisinin 2025 yılı sonuna kadar itibarıyla 9 trilyon doları aşan bir büyüklüğe ulaşacağı tahmin ediliyor.

Bu ciddi bir rakam, öyle değil mi?

Bu ekonominin içine organik gıda üretiminden meditasyon uygulamalarına, fitness teknolojilerinden sağlıklı yaşam turizmine kadar birçok alt sektör giriyor. Sağlıklı yaşam sadece tıp ya da sağlık hizmetleriyle sınırlı değil; aynı zamanda tarım, teknoloji, perakende, ulaşım ve inşaat gibi sektörlerde de dönüştürücü bir rol oynuyor.

Bir örnek vermek gerekirse; telefon üreticilerin geliştirdiği uygulamalar ve yan ürünler var biliyorsunuz giyilebilir sağlık teknolojileri deniliyormuş bunlara, sadece bireysel sağlığı izlemekle kalmıyor, aynı zamanda yeni bir pazar yaratarak yüz binlerce kişiye istihdam sağlıyor.

Wellness uygulamaları, dijital beslenme koçluğu, kişiye özel vitamin ve takviye gıda çözümleri artık milyar dolarlık start-up’ların temelini oluşturuyor.

Bakar mısınz ucu gözükmeyen, hızla büyümeye devam eden bir sektör yok mu önümüzde?

Türkiye’de de sağlıklı yaşam ekonomisi yükselişi hızla sürüyor.

Organik pazarların sayısı artıyor, yerel üreticiler doğrudan tüketiciyle buluşuyor, sağlıklı beslenmeye dair bilinç yükseliyor. Tarımsal üretimde sürdürülebilir ve ilaçsız yöntemlere geçiş, çiftçiye katma değer sağlarken, ülke ekonomisine de uzun vadede kazanç getiriyor.

Aynı zamanda spor salonları, yoga stüdyoları, diyetisyen merkezleri, sağlıklı restoran zincirleri ve sağlık turizmi yatırımları sayesinde yeni iş alanları doğuyor.

Örneğin; Türkiye, termal sağlık turizminde Avrupa’da önemli bir oyuncu konumunda. Afyon, Yalova, Denizli gibi illerde termal tesislerin sayısının artması, bölge ekonomilerini canlandırıyor.

Sağlıklı yaşam sektörü, düşük karbon ayak izine sahip üretim modellerini teşvik ediyor. Bitkisel bazlı gıdaların yükselişi hem tarım politikalarını hem de gıda sanayisini dönüştürüyor.

Vegan ve glütensiz ürünler için ayrı üretim bantları kuruluyor, bu da yeni mühendislik ve kalite kontrol alanları doğuruyor.

Aynı şekilde, spor eğitmenliği, yaşam koçluğu, sağlıklı yemek şefliği gibi meslekler de artık popüler kariyer yolları arasında.

Yeni ekonomik değer olarak da Beden ve zihin sağlığı çıkıyor karşımıza.

Ekonomik büyümeyi sadece beton ve demirle değil, insan bedeninin ve zihninin sağlığıyla da ölçmek zorundayız.

Sağlıklı birey, üretken bireydir.

Sağlıklı bireyin yaşadığı toplum ise sadece ekonomik olarak değil, sosyal olarak da daha güçlüdür sağlığı yeterli olan toplumlarda.

Şu bir gerçek ki Türkiye’nin bu potansiyeli iyi değerlendirmesi gerekiyor.

Sağlıklı yaşamı bir moda akımı değil, kalıcı bir ekonomik strateji olarak görmek, tarımdan sanayiye, eğitimden turizme kadar pek çok alanı pozitif yönde dönüştürülebilir hale gelirse sonuç doğru sonuç olarak çıkar karşımıza.

Araştırdıkça ilgi ve çeşit skalası daha da büyüyor aslında.

Unutmayalım, geleceğin dünyasında sadece üretenler değil; sağlıklı, sürdürülebilir ve bilinçli biçimde üretenler öne çıkacak.

Gerçekten bir yaşam biçiminden çok daha ötesi değil mi sizce de?

Sağlık sürdürülebilirlikle mümkün sanki öyle değil mi, sahi bu daha iyi gelmez mi hepimize?