Çok ağır bir acı
Girne'de gecenin karanlığında kaldığım otel odasında yatağın hızla sallanmasına uyandım . Tüm oda hareket içindeydi, tavanda asılı olan koca avize sallanmaktan düşmek üzereydi… Bitmedi o 1.5 dakika bitmedi.
Hemen TV’yi açtım, sosyal medyaya baktım neredeyse ülkenin yarısı salladık diye yazıyordu.
Şaşırdım önce ben Akdeniz’de bir deprem yaşadık diye tam derken merkez üssünün Kahramanmaraş Pazarcık olduğunu öğrendik.
Tüm bunların öncesine de gelirsek yani pazar günü öğleden sonraya, sabahtan beri dümdüz olan deniz bir an da kabardı rüzgar olmamasına rağmen dalgalar yollara taştı.
Ne oluyor birden ne bu diye sorduk arkadaşlarla kendi aramızda, yoksa deprem mi olacak deyiverdim zira sakin deniz bir anda metrelerce dalgalarla kentin yollarına kadar ulaşıverdi.
Neyse depremden hemen sonrasına dönelim: Sonradan öğrendim ki mesafe 90 km ve yine sonradan öğrendim ki Hatay, o güzelim kent yok olmuş, Malatya, Adıyaman yok olmuş.
Güzelim Gaziantep, Adana, Osmaniye yok olmuş.
Her birinde sayısız tanıdık, arkadaş, dost… Hepsine ulaşmaya çalışmak, yanıtları hala çoğundan alamamak…
Gelen haberlere kahrolmakla geçti depremden sonra ki 4 gün…
Ve bu çok ağır bir acı yüreklerden kolay kolay gitmeyecek de.
Sorum şu: Günlerdir o binalara imar izni verenler, denetlendi diyenler, kontrolsüzce yükselmesini izleyenler şimdi ne durumdasınız, içiniz rahat mı?
Fahiş fiyata binaları satanlar, depreme uygundur diye satış ilanına düşünmeden bunları ekleyenler şimdi ne durumdasınız?
Ya yatay mimarı diye bir inşaat türü var. Gidin Madrid’e gidin Paris’e şehirde bütün binalar aynı boy ya aynı boy bir tane yüksek katlı devasa siteler, evler göremezsiniz.
Onlar da çok zengin bilmiyorlar mı 20-30 katlı evler yapmayı söylesenize!
Japonya her gün sallanıyor, deprem ülkesi evet Japonya… Ama adamlarda depremde tek bir bina yıkılmıyor.
California, Meksika… Depremin en kırmızı hatları buralar. En ağır deprem ülkeleri, şehirleri…
Neden biz ya neden biz!
Bizim canımız insanımız neden mezar olacak evlerde yaşamlarını yitiriyor?
O göçükten çıkartılan küçücük yürekler, gözlerinde ki korkular öyle birkaç seans psikologlar ile gitmeyecek.
Ülke olarak 4 gündür yaşadığımız ağır travmanın açıklaması, tedavisi hiçbir şeyi yok.
Siyaseti bir kenara koyup enkaz altında ki canlara ulaşmaya çalışanların birlik olması gerektiren günler yaşıyoruz.
Şimdi bir çok şeyi konuşmak için çok geç.
Konut sektöründe başlatılan kampanyalara baktığımızda bile yüksek katlı yapılar dikkatimi çekmişti.
TOKİ’nin evleri dediğimiz yapılara her şehir de bir bakin en azı 20 katlı.
Neden ya neden 20 kat!
Hatay’da yerle bir olan çok lüks bir site, Rönesans sitesi şu an artık yok.
1000 kişilik koca site yerle bir olmuş durumda. Sırf bu inşaatın zemin temizliği günlerce sürebilir altında canlı kaldı ise bile ulaşılması günler, saatler sürebilir.
Bakanlıklar, ilgili birimler!
Yaptırımlar çok ağır olmalı bundan sonrası.
Atın size gelen imar izni için bekleyen projeleri atın, tek tip yatay mimari düzeninde projelere onay verin, onay verin ki şu an yaşadığımız, aldığımız nefese kahrettiğimiz acıları bir daha yaşamayalım.
Kolon yapılan evler teslimat öncesi son kez bir kez daha denetlensin, zeminden en ufak detayına kadar.
Böyle birimler kurulsun, hani kalite kontrolü var ya günlük hayatta ki bir çok ürünlerde işte öyle ev satışları içinde son kontrolü yapan birimler oluşturulsun, kolonları, zeminleri, proje uygunluğu son kez kontrol edilsin, evlerin satışa, kullanıma uygunluğu öyle belirlensin, onaylansın.
Günlerdir hepimiz izlemekten çekindiğimiz bir filmin başrol oyuncuları oluverdik.
Aldığımız nefesten, bulunduğumuz sıcak ortamdan rahatsız olup, içtiğimiz bir bardak suyun bile ağırlığını yaşar olduk.
Çok üzgünüm, tarifsiz acılar içerisinde iken duyguların bazen kalemin esiri olabileceğini de gördük, öğrendik…
Bir daha böylesi bir acımız olmasın güzel ülkem…