SON DAKİKA

Bundan sonra…

Türkiye çok güçlü bir ülke, aynı zamanda çalışkan, üretken. Son dönemlerin deyimiyle de Yerli ve milli bilinçle üretimde her alanda farkındalığını artıran projelere de imza atıyor.

İmza demişken ilk üretim alanlarında da başarılarına hızla devam ediyor.

*Mesela kendi uçak ve helikopterini üreten 6 ülkeden biri Türkiye.

*Mesela çelikten 200 kat daha güçlü, tek karbon atomlarından oluşan Grafen’i seri olarak üretebilen 10 ülkeden biri Türkiye…

*Mesela uçakların tehlikeli bölgeye yaklaşmadan görevlerini güvenli bir şekilde yapmalarını sağlayan Akıllı bomba üretebilen 4 ülkeden biri Türkiye...

*Mesela ışın ve lazerlere dayanan yönlendirilmiş enerji silahı olarak da bilinen Lazer silahını üreten ve sahada ilk kullanan arasında az sayıda ülkeden biri Türkiye.

Böyle bir çok alanda ilklerin, öncülüklerin ülkesi Türkiye, 25 gündür yüreklerimizi yakan, asrın en büyük felaketini yaşadığımız depremde, yıkımda akıllarda olan hep şu soruya cevap bulunamayan bir ülke Türkiye oldu şimdi.

Neden insan hayatına kast edici böylesi bir şehirleşme, plansız planlama, her boş bulunan araziye sözde denetimden yoksun binalar nasıl dikildi? Özel kıyı koruma kanunu başlığı altında fay hatlarının geçtiği, depremde ana risk bölgelerinde kıyılara yüksek katlı evlerin dikilmesine kimler izin verdi? Neden denetimler tam olarak yapılmadı ve bu kadar korkunç can kayıpları neden yaşandı?

Depremin üzerinden geçen 25 gündür konuştuğumuz, saatlerce ekranlarda, her tarafta konuştuğumuz konu bu!!

Cevabı yok!! Evet cevabı yok!!

Uzun zaman da olmayacak…

Yapılan açıklamalar ‘bundan sonra’ diye başlıyor.

Daha sağlam zeminlerde fay hattından uzak alanlarda, depreme daha dayanıklı, daha az katlı vs diye gidiyor yeni konutlar ile ilgili söylevler...

Neredeydik bunca zaman peki?

Deprem ülkesi olup her bir yanımızdan geçen fayların üzerinde yaşarken bunları şimdi uygulamak ne kadar doğru?

Yaşamlar, umutlar sönmüşken...

Yumuşak zeminlerde, fayın geçtiği alanlara hastane, konut yapacak kadar sorunsuz sözde müteahhitler; biraz yatar içerde öyle böyle çıkarım nasılsa hayallerindesiniz, öyle değil mi?

Nice insanımız yaşamını yitirdi, şehirler yok oldu, tarihin izleri, şehrin dokuları kayboldu ve biz ders çıkartmamız gereken en büyük sınavda sınıfta kalan mahcup çocuk yerine bilinçle bir araya gelerek nasılı, nedeni, yenisini konuşacağız, konuşmalıyız.

Ama bilimi, tekniği, teknolojiyi birleştirici sonuçlar ile hareket etmemiz gereken ‘yeniden yapılaşmada’ bile bir araya gelmekten sakınır halde yine bilinçsizce hareket edersek düşünmek bile istemediğimiz başka bir depremde yine aynı noktada, acılarda görebiliriz kendimizi...

Bu işin eğitimi, tekniği, malzemesi ve hepsinden de öte denetimin her aşamada ilk başta ve önemli olması bilinci ile hareket eder isek o zaman bilinçli yapılar, dayanıklı binalar üreten, halkına yaşamsal, değerlerini koruma, değer katma amaçlı konutlarda yaşamlar başlatan bir ülke olabiliriz.

Yani ‘coğrafya kaderdir’in ardına sığınmadan güvenilir hale getirebiliriz yaşam alanlarını.

Dünya Bankası 2 gün önce yayınladığı hızlı hasar raporunda, 6 Şubat 2023’te Türkiye’de 2 büyük deprem de 34,2 milyar dolarlık fiziksel hasar oluştuğunu belirtti.

Raporda ayrıca şehirlerin yeniden inşa maliyetlerinin çok daha fazla olacağı, ekonomideki aksaklıklarla bu rakamın iki katına ulaşabileceği de açıklandı.

Toplam hasarın %53’ünün konutlarda olduğu belirtilen raporda belirtilen 34,2 milyar dolarlık rakam Türkiye’nin milli gelirinin neredeyse yüzde 4 üne karşılık geliyor.

Tablo böylesi her yönüyle korkunç halde iken sınıfta kalınan bu durum karşısında atılacak adımların her biri ayrı önem taşımakta…

Her geçen gün artan teknolojileri yapılarında da kullanan bilinçli yapı şirketleri elbette ki var ve bu sayıların her geçen gün artması yaşam kalitesi ve insan hayatına değer katacak yapıların inşasında deneysel, bilimsel konuların ana ilkesi ile yapılaşmanın bu çerçevede oluşturulması elbette ki mümkün ve de olması gereken.

Bu nedenle ki neslimizin ilerlemesi ve sağlıklı kaliteli yaşam ortamı için muhakkak bilime önem verilmesi gerekir.

Lavson’ nun sevdiğim bir sözü ile bitsin yazı.

‘Aldığımız şeylerle geçici bir süre var olur, ama verdiğimiz şeylerle ebediyen yaşarız.’