Aşı tazminatı
Sağlık Bakanlığımızın "İnsan Sağlığı Koruma Farkındalığı" Dünya'nın geçirdiği farkındalık evriminden çok önceleri gelişmiştir.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün 1974 yılında başlattığı “Genişletilmiş Bağışıklama Programı'nın uygulaması ülkemizde 1930’da çiçek, 1935 yılında tetanos,1963 yılında difteri aşısıyla yapılmıştır. 2003 yılına geldiğimizde Aktif ve Pasif Genişletilmiş Bağışıklama Programları vasıtasıyla bağışıklama konusunda aktiviteler hızla ilerlemiş, özellikle hassas gruplar için aşı ile korunabilir hastalıklardan kaynaklı hastalık, sakatlık ve ölümlerin önlenmesi için büyük gayretler sarf edilmiş ve önemli sonuçlar alınmıştır.
Genişletilmiş Bağışıklama Programı Genelgesi, Aşı Sonrası İstenmeyen Etkiler Genelgesi, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Daire Başkanlıkları Genelgesi ve Sağlık Bakanlığı ve Bağlı kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK mevzuatı ile yürütülen bu çalışmalar ve gelişmeler Aşı Sonrası İstenmeyen Etki Vaka Araştırma Raporlarıyla da halkımız bilgilendirilmiştir. Hassas gruplar ve erişkinlerin aşılanması süreçlerinin de büyük bir dikkat ve titizlikle incelendiğinin verilerinin paylaşıldığını da bilmekteyiz. Sağlık Bakanlığımızın aşı konusunda geliştirdiği yüksek farkındalığın farkında olmak bu bağlamda hepimizin görevidir.
Aşı Sonrası İstenmeyen Etki İzleme Sistemi (ASİE) sağlık personeli ile kamu ve özel sağlık kuruluşlarında görev yapan personelin bildirimlerinin yanı sıra COVID-19 aşılarına özel olmak üzere Hayat Eve Sığar HES) uygulaması üzerinden sisteme bildirim yapılabilmektedir. Bildirimler, vakalar ve olgular düzenli izlenip analiz edilmekte, yorumlanmakta ve sürece müdahale suretiyle aşılama programının iyileştirilmesi sağlanmaktadır. Bildirimlerin elektronik sisteme bütünleştirilmesi, olası yan etki çeşitliliğine göre sistem duyarlılığını artıran düzenlemeler de Koronavirüs Bilim Kurulu üyelerinin de yer aldığı Danışma Kurulu’nun ve UNICEF/DSÖ etkileşimleriyle geliştirilmektedir.
BioNTech ve Moderna gibi mRNA tabanlı aşılara yönelik kas zayıflığı, yüz, kol, bacak ve vücudun birçok bölgesinde karıncalanma, uyuşma, his kayıplarına neden olma, felç veya ölümle sonuçlanan yan etkilere yönelik Almanya’da 6.300 başvurudan 2.000 tanesinin reddedildiği, 283 kişinin açtığı tazminat davalarının kabul edildiğini, diğer başvuruların da değerlendirmede görmekteyiz. Aşı mağdurlarının şiddet derecesine bağlı olarak aylık bağlanması ve iş kaybı olanların tedavi giderlerinin 811 Eurodan 15.000 Euroya kadar ödenmeye başlaması firmaların hisse değerlerini de 2/3 oranında düşürmüştür. Alman Sağlık Eğitim Merkezi, ‘uzun vadeli sağlık sorunu ya da ekonomik anlamda sıkıntı yaratan, yani aşıya vücudun verdiği normal tepkinin ötesine geçen sağlık ve ekonomik sonuçlarını çok ciddi şekilde aşan aşı komplikasyonlarında, devlet desteği talebini onaylamaktadır. Paul Ehrlich Enstitüsü’nün raporuyla aşılamadan altı ay sonraki etkiler değerlendirilerek “Aşı Hasarı” ödemesi Enfeksiyondan Korunma Yasası kapsamında gerçekleştirilmektedir.
Ülkemizin mevzuat ve teşkilat anlamında yetersiz olduğuna dair konuşanlar bilgisi olmadan fikri olanlardır. Hayvan Haklarında Tazminat Yönetmeliği’nde aşı ve serum uygulaması sonucu ölen hayvanlar için tazminat konusu düzenlenmişken, insan sağlığıyla ilgili yasal düzenlemelerin yetersizliği, teşkilatlanmanın tamamlanmadığı, aşı sonuç izlemelerinin gerçekleştirilmediğini söylemek, bu tarzda kirli bilgiler yaymak en hafif tabirle yakışıksızdır.
Gerek ulusal mevzuatımız gerekse uluslararası sözleşmeler yaşam hakkının yasayla korunması görevini devlete pozitif yükümlülük olarak yüklemektedir. Gerek yerel yargı organları gerekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarıyla bu yükümlülüğe aykırı oluşan hizmet kusurlarını yargı kararlarıyla tazminat ödemesine çevirmektedir. Devlete yüklenen pozitif yükümlülükler -ister özel hastane ister devlet hastanesi olsun- hastaların yaşamlarının korunmasını teminat altına alma zorunluluğu getiren düzenleyici bir çerçeve oluşturulmasını zorunlu kılmaktadır.
Birdenbire ortaya çıkan ve bütün Dünya’yı etkileyen COVİD-19 salgınında bağışıklamaya yönelik süreç yönetiminden Türkiye başarıyla çıkmıştır. Elbette bütün ülkeyi ilgilendiren sağlık sorunlarının yönetilmesinde aksamalar olabilecektir ama bu aksamaların ortadan kaldırılması için yapılan uğraşıları görmemezlikten gelmek gerek insanımıza gerek devletimize zarar vermekten öteye gitmeyecektir.