Şimdi topraksız tarım
Hep dönüp dolaşım yazdığımız, okuduğumuz, okuduğum, araştırdığım yaşamsal ana konuların halında hep gelir tarım. Son dönemdeki adı da doğru tarım olan tarım…
Özellikle son yıllarda hatta son dönemde demek daha doğru topraksız tarım uygulamaları dünyada çok ayrı bir konuma ulaştı.
Çok değil son bir haftadır görmüşsünüzdür haberlerde özellikle Avrupa ülkelerinden ardı ardına sınırlardan dönen ürünleri vs, sebep olarak da Pestisit!
Haber başlıkları Pestisit nedeniyle AB’den Türkiye’ye iade edilen gıda ürünleri rekor kırdı!
Avrupa’ya ihraç edilen 26 ürünün bu sebeple iade edilmesi ihracatı ve imajı zedeleyici boyutta.
Neden neye göre iptal edilmiş diye bir örneğe bakarsak da mesela Almanya Türkiye’den aldığı şekerlemelerde beyan edilmemiş alerjen tespit etti ve geri iade yaptı ürünleri...
Şimdi sormadan edemiyor insan neden bunu yaparsın?
Neden bildirmezsin?
Tezat bir başlık öyle değil mi?
Bir de üzücü elbet.
Pestisit zehir ve kanserojen maddenin birleşimi.
Tarım Bakanlığı pestisit oranlarında AB standartlarına geçileceğini özellikle son dönemdeki iadelerden sonra açıklaması da ayrı bir talihsizlik bana göre.
Yine sormadan edemiyor insan.
Dünya bunu nasıl başarıyor diye.
Daha dün kaç defa izledim bilmiyorum Hollanda da sadece domates yetiştiriciliğinde de uygulanan topraksız tarım ile ilgili izlediğim mini belgesel kentten köye olan hayallerimi bir kez daha perçinledi.
Nasıl oluyor topraksız tarım?
Ürünün genetik özelliklerini ne derece etkiliyor?
Topraksız tarım; tarımın yeni yüzü ve geleceği mi gerçekten?
Dünyanın giderek artan nüfusu, azalan tarım arazileri ve iklim değişikliği tehdidi, tarımda köklü bir dönüşümü zorunlu kılıyor. İşte bu noktada “topraksız tarım”, geleneksel yöntemleri sorgulatan, verimliliği artıran ve sürdürülebilirliği destekleyen bir seçenek olarak öne çıkıyor.
Topraksız tarım – diğer adıyla hidroponik tarım – bitkilerin toprak yerine besin çözeltileriyle büyütüldüğü, kontrollü ortamda yapılan bir üretim şekli.
Bu yöntemle toprak kaynaklı hastalıkların önüne geçildiği gibi, su kullanımı da geleneksel tarıma kıyasla %90’a varan oranlarda azaltılabiliyor.
Aynı alanda daha fazla ürün elde etmek mümkün oluyor.
Örneğin, Hollanda topraksız tarımda dünyanın en başarılı ülkelerinden biri.
Tarım arazisi sınırlı olmasına rağmen, dünyanın en büyük ikinci tarım ihracatçısı konumunda.
Yüksek teknolojiyle desteklenen seralarda, yıl boyu kesintisiz ve kaliteli üretim yapabiliyorlar.
Benzer başarı hikâyelerin de Japonya ve ABD gibi ülkelerde de dikkat çekiyor.
Peki, bu gelişmeler Türkiye için ne anlama geliyor?
Ülkemiz, tarımsal potansiyeli son derece yüksek olan bir ülke.
Ancak son yıllarda iklim değişikliği, kuraklık ve plansız tarım uygulamaları verimi düşürmeye başladı.
Topraksız tarım, özellikle suyun kısıtlı olduğu bölgelerimiz için büyük bir fırsat. Antalya, Mersin ve İzmir gibi illerimizde bu alanda yatırımlar artıyor.
Ancak henüz potansiyelin çok gerisindeyiz. Eğitim, teknoloji ve finansman desteğiyle bu alanın önü açılabilir.
Öte yandan, toprakla yapılan tarımı tamamen dışlamak da mümkün değil. Doğru tarım uygulamaları – örneğin münavebe, organik gübre kullanımı ve bilinçli sulama – toprağın sağlığını korur, uzun vadeli verim sağlar.
Topraksız tarım, geleneksel tarıma alternatif değil; onu tamamlayıcı bir unsur aslında.
Aynı başarıyı Türkiye’de de yakalamak mümkün.
Nitekim son yıllarda ülkemizde de çeşitli illerde dikkat çeken örnekler ortaya çıkmaya başladı.
Antalya, Türkiye’de topraksız tarımın en yoğun yapıldığı il konumunda.
Özellikle Aksu ve Serik ilçelerinde yer alan modern seralarda domates, biber ve salatalık gibi sebzeler yıl boyunca üretilebiliyor.
Antalya Tarım ve Orman Müdürlüğü’nün destekleriyle çiftçiler bu alana yönlendiriliyor.
Kentte kurulan jeotermal ısıtmalı seralarda hem enerji tasarrufu sağlanıyor hem de ihracata yönelik kaliteli ürün elde ediliyor.
Mesela Mersin ve İzmir de Dikey tarım uygulamaları hızla ilerliyor.
Mersin’de Erdemli ve Silifke bölgelerinde kurulan yeni nesil dikey tarım sistemleriyle özellikle yeşil yapraklı sebzelerde yüksek verim alınıyor.
İzmir’de ise Bayındır ve Seferihisar’da topraksız tarım üzerine Ar-Ge destekli projeler yürütülüyor.
Bu projeler üniversitelerle iş birliği içinde ilerliyor ve genç girişimciler destekleniyor.
Ülkemizin en geniş tarım arazilerine sahip olan Konya’da da topraksız tarım uygulamaları başarıya ulaşmış durumda verimlilikte.
Mesela Konya’da bu uygulamalarla suda büyüyen Marullar çok ilginç değil mi?
Kurak iklimiyle bilinen Konya’da da son yıllarda hidroponik sistemlerle üretim yapan küçük aile işletmeleri dikkat çekiyor.
Özellikle marul ve fesleğen üretiminde topraksız tarım büyük ilgi görüyor.
Su tasarrufu sağlaması, Konya Ovası gibi su kıtlığı yaşayan bölgeler için bu yöntemi cazip hale getiriyor.
Sadece ufak kentler değil İstanbul ve Ankara’da da kentsel tarım girişimleri çoktan uygulamaya başladı bile.
Sonuç olarak, tarım artık sadece toprakla değil, teknolojiyle de yapılıyor.
Ve inanarak ki bu çok önemli!
Topraksız tarım, geleceğe hazırlıklı olmanın, kaynaklarımızı akıllıca kullanmanın bir yolu. Türkiye olarak bu dönüşüme yerelden globale açılan bu yeni tarım modeli hem çiftçiye hem tüketiciye umut veriyor.
Vermeye de devam edecek ..etmeli!