Kentsel dönüşüm de dönüşüm
Kentsel dönüşüm de süreç hızlanıyor. Kuşkusuz bu süreci hızlandıran ana unsur ne yazık ki deprem kuşağında bulunan ülkemiz ve en son yaşanılan ağır yıkımlar ve kayıplarla dolu 6 Şubat depremi.
Baktığımızda eski yerleşim alanların da sorunlar, uzmanların her gün uyardığı özellikle olası İstanbul depremi ile her geçen gün fazlalaşıyor.
17 Ağustos depremi ile başlayan büyük depremler, özellikle de 2011 Van depremi sonrası Türkiye’nin kentsel dönüşüme geçişini hızlandırdı.
Ama özellikle büyükşehirlerde ve tabi ki evet İstanbul’da kentsel dönüşüm için uygulama sadece eski evleri müteahhide verip yenisini yapmak değil elbet.
İstanbul’da çok yoğun bir nüfus; çok yoğun olan zamanında yapılmış plansız yapılar o kadar fazla ki uygulamanın tam olarak yapılamaması bina bazında dönüşümler olması bu sebeple.
Geçenlerde Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen ile gerçekleştirdiğimiz sohbette konu kentsel dönüşümde İstanbul’da uygulama aşamasında ki sorunlara geldi. Aklıma gelen en önemli soruyu sordum başkana; İstanbul’u nasıl taşınmalı, nasıl güvenli alanlara insanları yönlendirmeli.
Binalarda güvenirlilik basıl yansıtılmalı, neler değişmeli…
Başkan Sekmen daha önce İstanbul’da ilçe yerel yöneticiliği yapmış, deprem gerçeğini çok iyi bilen bir kişi ve aynı zamanda şu an Erzurum’da kentsel dönüşümü en iyi uygulayan bir kentimizin yerel yöneticisi.
Başkan Sekmen İstanbul’da tespit etmeden ziyade kıyı ve eski ilçeleri yeni yüksek alanlara taşımak gerektiğini belirterek İstanbul’un bu uygulamayı bir an önce başlatmasını, il sınırı içinde fazlasıyla geniş arazinin olduğunu belirtti. Ve çok önemli de bir konuya dikkat çekti.
Bina yapımında ki inşalar tekniklerinin bir an önce değişmesini, TOKİ tarafından yapılan evlerde ki yapım tekniğinin acilen tüm yemi yapılacak yapılarda uygulanması gerektiğini vurguladı.
Kentsel dönüşümde milat olarak kabul edilen Van depremi sonrası hızlanan uygulama Kentsel dönüşüm noktasında bilimsel uygulamalar da başta olmak üzere süreci hızlandırdı.
Ülkedeki sağlıksız yapı stokunu yenilemekte kararlı olunduğunu açıklayan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki dönüşüm sürecini hızlandıracak ve kentsel dönüşüme yeni bir soluk katacak olan kentsel dönüşüm başkanlığının kurulması ile dönüşüm çalışmasının daha hızlı ilerleyeceğini belirtmesi, ardından da dün TBMM de kabul edilen kentsel dönüşüm düzenlemeleri içeren beklenen kanun teklifi yasalaştı.
İçerdiği maddeler içinde en dikkat edici olarak da kentsel dönüşüm de karar alma mekanizmaları kolaylaşır sürecinin hızlanması ve olması gereken önemli maddelerin de başında geldiği görülmekle yasa da tartışmalı maddeler de var ama uygulama aşamasında bu sorunların çözüleceği kanısındayım.
Mesela bakanlık tarafından artık mevcutta üzerinde bina bulunan alanlar rezerv alanı olarak ilan edilebilecek.
Bu ne anlama geliyor diye baktığımızda rezerv alanı ilan edilen alanlarda üzerinde ki bina bu kapsamda yıkılabilecek ve buna bağlı bu alanlarda imar alanları, ruhsat vs durumlarında belediyeler yerine direkt bakanlık yetkili olacak.
Tartışmalı maddeleri fazla da olsa özellikle uygulamaya geçilmesi bir an önce çok önemli bu yasanın.
Zira uzmanlar neredeyse hemen her gün olası beklenen 7 üzerinde ki deprem ile İstanbul’un acil alarm vermesi ve bu konuda ki uyarıların bir an önce harekete geçirilmesi konusunda hemfikirler.
Başkan Sekmen ile konuşurken “yurtdışına gittiğimizde meğerse biz yıllarca asla binaların vs nasıl yapıldığına vs bakmamışız o gözle görmemişiz kentleri dedi. Düşündüm de o kadar doğru ki aslında.
Ben özellikle son bir senedir neredeyse dikkat eder oldum aslında. Bu durumu bilinçaltı olarak kendimce yorumlasam da.
Mesela Paris de şehrin en yüksek alanında yer alan Sacre Coeur Bazlikasının bulunduğu alanda yaklaşık 8-9 ay önce gittiğimizde bir çekim esnasında fark ettim ki kent o kadar düzgün yapılaşmaya sahip ki dümdüz bir alan üzerinde hepsi aynı mimari özellikte binaları…
Daha önce ki gitmelerimde hiç dikkatimi çekmemişti ama yaşadığımız deprem gerçeği ile farklı ülkelerde de bilinçaltı olarak tanımladım kendime o hareketi dikkatimi çekebildiği için.
Olabiliyor istenir ve ortak akıl ile ilerlenirse, bürokrasi çalışmaları da hızlıca ilerlerse olabiliyor, oluyor çünkü.
Marifet yüksek binalar dikmek değil kentleşmede.
Zemin yapısının bize verdiği bilimsel cevaba göre ilerlediğinde, fay hattı üzerinde yer alan konutların yeni alanlara taşınması süreci ile tedbirleri hızlandırmak aşırı önem taşıyor.
17 Ağustos depremini yaşayan bir İstanbul’u olarak hala depremin o an ki geceyi daha da korkutan, ortaya çıkan sesi, ardından gün ağarması ile dehşete düşüren o yıkımın resmi zihinlerden, yüreklerden gitmeden, 6 Şubat gecesi Girne’de bulunduğumuz an da şiddetini yaşadığımız, Maraş, Hatay başta olmak üzere büyük yıkıma sebep olan depremin izleriyle , acılarıyla dolu zihinlerimiz, yüreğimiz.
Ve daha fazla bu acıları yaşanmaması adına herkesin üzerine düşeni hepimiz yapmamalıyız.
Devlet ile el ele bu süreci hızlandırıp çözümlere ortak ve hızlı yanıtlarla ulaşmalıyız.
Bu bilinç çok önemli.
Daha büyük acılar yaşamamak adına çok önemli.
Başımıza felaket gelmesinden ders almak yerine önlemi hızlıca alarak en az hasarla atlatmak.
Çok çok önemli.
Deprem değil Bina öldürür sözünün özeti…
Asıl yapılması gereken işte tam da bu işte En az hasarla atlatmak.
Hep beraber işte bulmamız gereken cevabın sorusu bu olmalı:
En az hasarla depremi atlatmak …Çözümleri hızlıca uygulamak…