SON DAKİKA

Enerji yoksulluğu ve belediyeler

Bir hanenin elektrik, ısıtma, soğutma ihtiyaçları için gerekli enerjiye yeterli erişiminin olmaması, enerji yoksulluğu olarak anılıyor. Bu tanım ‘İklim İçin Kentler: Yerel Yönetimlerde İklim Eylem Planı’ içinde yer alıyor. Enerji fiyatlarının yüksekliği, hane içi gelirin düşüklüğü, enerji altyapısının yetersiz oluşu, yapıların enerji verimliliğinin düşük oluşu ve bazı hanelerin enerji kullanımı gerektiren özel ihtiyaçlarının olması, bu durumun ana nedenleri arasında.

Bir grup sivil toplum kuruluşu, yaklaşan yerel seçimler öncesi iklim ve çevre sorunları ile enerji yoksulluğu ilişkisini değerlendirmiş ve ihtiyaca yönelik 6 maddelik çözüm sunmuş. Önce tespitler ile başlayalım.   

Son yıllarda yükselen küresel enerji krizi ve artan enerji maliyetleri enerji bağımsızlığının önemini göstermiştir. Fosil yakıtlara bağımlılık, hava-su-toprak kirliliği gibi çevresel sorunlar yaratırken yaşanan krizler karşısında toplumun geniş kesimini kırılgan hale getiriyor. Üstüne üstlük etkisini her gün daha fazla hissettiğimiz iklim krizine bağlı ölümlere neden olabilen sıcak dalgası, kuraklık, sel gibi aşırı hava olayları ile orman yangınlarının şiddet ve sıklığının artmasına neden oluyor. Güneş ve rüzgar kaynaklı yenilenebilir enerji potansiyeli yüksek olan ülkemizde, enerji verimliliğinin artırılması ve yenilenebilir enerjiye geçiş bu sorunlarla mücadelede önemli bir yer tutuyor. Temelde bu iki unsuru içeren bir enerji dönüşümünün getireceği tasarrufla elde edilecek ilave kamu kaynakları, deprem ve diğer doğal afetlerle mücadele, iklim değişikliğine uyum gibi alanlarda yapılacak altyapı yatırımları için kullanılabilir. 

Ekosfer, Fosil Yakıtların Ötesi (Beyond Fossil Fuels), İklim İçin 350 Derneği, Kentsel Stratejiler ve Yerel Uygulamalar Derneği, Mekanda Adalet Derneği, WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) ve YUVA tarafından belediyeler için derlenen öneriler ise şöyle:

*İlk olarak, belediyeler enerji dönüşümünü eylem planlarında önceliklendirmeli, yenilenebilir enerji kullanımını taahhüt etmeli.

*Belediyeler kendi bünyelerinde Enerji Çözüm Masaları kurarak, kent sakinlerine ve yerel işletmelere enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda bilgilendirme ve rehberlik sunmalı.

*Kamu binalarının enerji ihtiyacı yenilenebilir kaynaklardan karşılanmalı.

*Belediyeler yenilenebilir enerji projeleri için izin süreçlerini kolaylaştırmalı.

*Tüm yeni binaların çatı güneş enerji sistemleri için hazır hale getirilmeli. 

*Belediyeler, yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği konularında eğitim programları düzenleyerek teknik eleman ve uzman yetiştirmeli.

Akılcı öneriler. Parti ayırmaksızın ülke faydasına yönelik bu çaba karşılığını bulmalı.

------------

Kömürden uzaklaşmalıyız

Küresel elektrik üretiminde temiz kaynaklara dönüşüm için veriden yola çıkan analizler gerçekleştiren bir düşünce kuruluşu var, EMBER. Son raporunda, ‘Türkiye kömürden elektrik üretiminde ters yönde ilerliyor’ yorumuna ulaşmış. Ember’in Türkiye Elektrik Görünümü Raporu, Türkiye’de elektrik üretiminin üçte birinden fazlasını karşılayan kömürün neden olduğu fosil yakıt bağımlılığına dikkat çekiyor.

Türkiye’de kömürden elektrik üretimi 2023’te 118 TWh (terawatt saat) ile tarihi yüksek seviyeye ulaştı. Elektrik üretiminde kömürün payının yüzde 36’ya ulaşmasıyla Türkiye, Polonya’yı geride bırakarak Avrupa’da kömürden en çok elektrik üretimi yapan ikinci ülke oldu. Bu rakam ile neredeyse Almanya’nın 121 terawatt saatlik değerini yakaladı.

Buna göre; Türkiye’de toplam elektrik üretimi içerisindeki ithal kömürün payı, tüm zamanların en yüksek değerlerine ulaştı. Kömürden elektrik üretiminde payı yüzde 60’a yükselen ithal kömüre 2023’te, toplam 3,7 milyar dolar ödendi. Rusya, ithal kömür tedariğinde ilk sıradaki konumunu sağlamlaştırdı. Son on yılda ithal kömürden üretilen elektrik miktarı iki katına çıkarken, yerli kömürden elektrik üretimi ise yüzde 12 arttı.

Bu veriler, Türkiye’nin AB ülkeleri ile farklı doğrultuda hareket ettiğini gösteriyor. 2013’te kömürün elektrik üretimindeki payı hem AB, hem de Türkiye’de yaklaşık olarak yüzde 25 olurken bugün bu pay, AB’de yüzde 12’ye düşmüş, Türkiye’de ise yüzde 36’ya yükselmiş durumda.

2023’te güneş enerjisine 2 GW’lık ilave kapasitenin eklenmesiyle, Türkiye’de elektrik üretiminde güneş enerjisinin payı yüzde 5,7’e yükseldi. Avrupa’da güneşin elektrik üretimi payında yüzde 19 ile Yunanistan en üst sırada, Polonya ve Bulgaristan da Türkiye’den önde bulunuyor. 

Rüzgar enerjisinde de Türkiye’de 2023’te 411 MW’lık kapasite eklendi. Bu kapasite yıldan yıla kurulumlarda, son 13 yılın en düşük değeri oldu. Danimarka, rüzgardan elektrik üretiminde başı çekiyor. Yüzde 10,5’lik paya sahip Türkiye’yi, Avusturya (yüzde 12) ve Estonya (yüzde 11) 2023’te geride bıraktı.

Oysa geçen yıl açıklanan Türkiye’nin yeşil hidrojen yol haritası ve stratejisi, yenilenebilir enerji hassasiyetimizi vurguluyordu. COP28’de Cumhurbaşkanı Erdoğan da, aynı hassasiyet ve kararlılığı vurgulamıştı. Yüksek güneş ve rüzgar enerjisi potansiyeli göz önünde bulundurulduğunda Türkiye, ithal kömürde yaşanan yükseliş eğilimini tersine çevirebilir ve temiz enerji dönüşüm hedeflerine ulaşabilir. Süreçlerimiz hızlanmalı. 

--------

Yenilenebilir enerji koşuyor

Fosil yakıtlardan çıkış kararı, güçlü adımlar attırıyor. Kömürden elektrik üretimi bir günde bitmeyecek elbet ama yapılanları da göz ardı etmemek gerek. Güçlü adımlar ve kamunun kararlılığı ortada. Türkiye'de lisanssız elektrik üreten santral sayısı 16 bine yaklaştı. 

11 Mart 2024 tarihi itibariyle, Türkiye'de toplam 17 bin 708 adet elektrik üreten santral var.

Türkiye'de 15.618 adet güneş santrali, elektrik üretiyor. 

Yenilenebilir gelecektir. Ama şebekeden kullanıma, gelişecek çok alan var.

---------

Ali Koç ve nefret dili

Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, neredeyse sadece rakibini konu alan bir basın toplantısı düzenledi. TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi de zaman zaman hedefleşse de, Ali Koç, Galatasaray’ı çok yerdi. Eleştirdi, başkanı Dursun Özbek ve teknik direktörü Okan Buruk için de nahoş sözler kullandı. Bir nefret dili hakimdi ne yazık ki. “Bunlar…” diye başlayan cümleler, türlü hakaretamiz sıfatlar ve hedefleştirmeler ile. Üstelik daha önce de TFF için, hakemler için, saldırgan, fiziksel şiddet öneren sözleri olmuştu. 

Fenerbahçe büyük camiadır. Ali Koç, büyük bir camianın başkanıdır. Her durumda, sorumluluk ve saygıyı korumak zorundadır. Öncelikle kendi camiasına saygıdan. Sürekli ‘algı oluşturuyorlar’ diye eleştirdiği durumlardan farklı davranmadığı görülmektedir.

Nefret söylemi, yasalarca tanımlanmış, karşılığı belirlenmiş, suç olarak kabul edilmiştir.

Kişisel davranamayacak kadar büyük kurumların yöneticileri, kurumsal çerçeveden uzaklaşmamalıdır. Sayın Ali Koç, öncelikle iletişim danışmanlarını gözden geçirmelidir. Yoksa, hemen edinmelidir. Bu ülkenin, futbol üzerinden pompalanacak nefret söylemine ihtiyacı yok. Sadece Fenerbahçe’yi sevmeye devam edebilirsiniz. Sadece, Beşiktaş’ı, sadece Galatasaray’ı, sadece Trabzonspor’u sevenler gibi. Ama sevginiz nefret pınarına dönüşmemeli. Süreç çok üzücü gelişiyor. Aklı selim davranmak zamanı çoktan gelmiş durumdadır.