Trump'ın Asya ziyaretinin şifresi çözüldü mü?
ABD Başkanı Donald Trump, ikinci dönemindeki ilk Asya seyahatinde Malezya, Japonya ve Güney Kore'yi ziyaret etti ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile önemli bir yüz yüze görüşme gerçekleştirdi.
Bu hafta başında ekonomi haber ve yorumlarına yer veren medyada bu konu çok yer aldı. Ben de ne oluyor diye bakıp sizinle paylaşmak istedim. Kendi ülkemizde değişen gündemin hızına yetişmek imkansın. Bu olayları görünce de dünya sahnesinde senaryo nasıl yazılıyor ya da biz fügüran mıyız oyuncular kim sorusunu soruyoruz birbirimize. İnanıyorum ki bu kouda hepinizin değerli fikirleri vardır. Ama, biz gelelim Asya seyahatine.
Asya'nın önemli ülkeleri ve bölgesel zirveleri kapsayan hızlı bir diplomatik turun ardından, Başkan Donald Trump'ın son büyük Asya ziyaretinin "deşifre edilip edilmediği" sorusu, gizli bir stratejiyi ortaya çıkarmaktan ziyade, sergilenen açık ve işlemsel dış politikayı kabul etmekle ilgili oldu.
Analistler ve bölge gözlemcileri arasında fikir birliği şöyle, ziyaretin Başkan'ın kişisel diplomatik başarılara, ekonomik tavizlere ve geleneksel çok taraflı normların aşınmasına odaklanan "Önce Amerika" paradigmasının kesin bir göstergesi olduğu yönünde. ABD için önemli, somut ve kamuoyunda yankı bulan kazanımlar sağlayan ve aynı zamanda Asyalı ortakları, Amerika'nın öngörülemezliğine karşı kendi stratejilerini hızlandırmaya teşvik eden bir gezi oldu Trump için.
Bu ziyaretin Amerika Birleşik Devletleri açısından diplomatik ritmini, bir dizi üst düzey ikili zafer olarak başarıyla gerçekleştirilen iki temel hedef belirledi. Bu komediye göre, acaba Barış Elçisi Trump diyebilir miyiz, yoksa büyük bir kandırmaca mı olur? Başkan'ın Tayland ve Kamboçya arasında ateşkes anlaşmasının sağlanmasındaki rolü, diplomatik açıdan önemli bir vurguydu. ABD, bizzat müdahale ederek ve ticaret görüşmelerinin kesilmesi tehdidini kullanarak imza törenine başkanlık edebildi. Bu durum, ABD Başkanının önemli bir diplomatik zafer elde etmesini ve kendisini uluslararası bir barış elçisi olarak ilan eden itibarını güçlendirmesini sağladı. Ama vermediler garibe barış ödülünü. Daha ne yapsın. Şaka bir yana ama bu işlerin de ne kadar farklı olduğunu görmüş olduk. Hiç düşündünüz mü siz, bu ödülü verecek olsanız kime verirdiniz.
Neyse biz yine dönelim Asya Gezisinin şifrelerine. Başkan Trump ikinci kez seçildiğindeki rolü barışçı ve ticaretin kazanan tarafı ve dünyayı savaşsız ele geçirme olabiir. Aslında Asya gezisinde Ticaretin temel odağı, yönetimin haksız olarak gördüğü açıkların yeniden dengelenmesi etrafında şekillenmişti. Bu, kilit müttefiklerden gelen büyük ikili yatırım taahhütleriyle somutlaştı. Örneğin Japonya, ABD'ye yaklaşık 500 milyar dolarlık yatırım sözü verirken, Güney Kore, büyük bir Amerikan gemi inşa projesinin finansmanı da dahil olmak üzere 150 milyar dolarlık ek yatırım sözü verdi. Çoğunlukla ABD'nin Asya ihracatına uyguladığı yeni "karşılıklı" tarifelerin baskısı altında sağlanan bu anlaşmalar, Amerikan istihdamı ve ekonomik gücü açısından açık bir zafer olarak agresif bir şekilde duyurulmuştu.
Ticaret denilince aklımıza gelen imtiyazların güvence altına alınması ve silahlandırılmış bağımlılık oluşturmasıysa ABD başarılı sayılır. Ama önce karıştır sonra çözümcü ol. Bu ne kadar etik tartışılır. Ziyaret, yerleşik, kurallara dayalı çok taraflı sistemden uzaklaşılarak birebir, işlemsel bir yaklaşımın benimsendiğini gösterdi. ABD, seyahat öncesinde, artan ticaret açıklarını gidermek amacıyla çeşitli Güneydoğu Asya ülkelerine yeni "karşılıklı" tarifeler uygulamış ve bu durum Kamboçya ve Vietnam gibi ülkelerde ulusal acil durum yaratmıştı. Ziyaret, Asya hükümetlerinin hem kısa hem de uzun vadeli riskleri azaltmak için hızlı anlaşmalar ve tavizler elde etme telaşına dönüştü.
Gezinin en önemli kısmı Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile yapılan yüksek riskli görüşmeydi.Nadir toprak minerallerinin ihracatına getirilen kısıtlamalar, gümrük vergileri ve fentanil ile soya fasulyesi gibi konular nedeniyle artan gerginlik ortasında, liderlerin ticaret savaşında yeni bir "ateşkes"e vardıkları bildirildi. Yani fasulyeden bir anlaşma gibi görülebilir.
Analistler, Asya hükümetlerinin ABD'ye uyum sağlamaya çalışırken, birçoğunun da sessizce ve aktif olarak acil durum planları veya "B Planları" araştırdığını bildiriyor.
Bu büyük Asya ziyareti gizemle örtülü değildi. ABD yönetimine somut ekonomik ve diplomatik kazanımlar sağlayan, açık ve yalın bir işlemsel diplomasi gösterisiydi. Ancak Asya için, rahatsız edici yeni bir normali pekiştiriyor.