Küresel ekonomideki belirsizliklerin gölgesinde bir yıl
Aralık ayı geldi bu demektir ki koskoca bir yıl daha tarih oldu. Türkiye ekonomisi, 2024 yılında iç ve dış faktörlerin etkisiyle dalgalı bir seyir izledi.
Enflasyonun yüksek seyretmesi, kurdaki dalgalanmalar ve jeopolitik riskler, ekonomik büyümeyi olumsuz etkileyen başlıca faktörler oldu. Ancak hükümetin uyguladığı destekleyici politikalar sayesinde ekonomide bir toparlanma yaşandı. Ama yine de bu istediğimiz boyutlarda olmadığı için, halk memnun değil. Biz ülke olarak ne acılardan geçmiş yeniden doğmuşuz. Ama hayat böyle biz bize de geçmiyor. Gelin bu yazıda yaşanan ekonomik duruma şöyle bir bakalım.
İlk olarak Küresel ekonomi. Kasım 2024'te de belirsizliklerle dolu bir tablo sunuyor. Enflasyonla mücadeledeki adımlar, jeopolitik gerilimler, enerji krizinin devamı ve teknolojik gelişmelerin hızla değişen doğası, ekonomik aktörleri zorlu bir sınavla karşı karşıya bırakıyor. Küresel ekonomideki belirsizlikler ve jeopolitik gerilimlerin gölgesinde geçmesine rağmen, genel olarak ılımlı bir büyüme gösterdi. Özellikle yılın başında yaşanan belirsizlikler, yılın ilerleyen dönemlerinde biraz olsun hafiflemiş olsa da ekonomik aktörler hala dikkatli bir yaklaşım sergilemeye devam ettiler.
Enflasyonla mücadelede sona yaklaşıyor muyuz?
Merkez bankalarının agresif faiz artırım politikaları, enflasyonun zirvesini gördüğü yönündeki sinyalleri güçlendiriyor. Ancak enflasyonun hedeflenen seviyelere inmesi için daha uzun bir süreye ihtiyaç duyulacağı öngörülüyor. Özellikle gıda ve enerji fiyatlarındaki oynaklık, enflasyonun seyri üzerinde belirleyici olmaya devam edecek.
Jeopolitik Gerilimler ve Ekonomik Yansımalarına bakarsak, Ukrayna savaşı, ABD-Çin ticaret savaşı gibi jeopolitik gerilimler, küresel tedarik zincirlerini olumsuz etkileyerek üretim maliyetlerini artırıyor. Bu durum, küresel ekonomide büyüme yavaşlamasına ve enflasyonun yükselmesine neden oluyor. Ayrıca, ülkeler arasındaki siyasi gerilimler, yatırımcı güvenini zedeleyerek sermaye akışlarını olumsuz etkiliyor.
Enerji Krizinin Sürmesi dünya için başlı başına bir sorun olarak bu yıl da varlığını sürdürdü. Çevre faktörlerinin de bu yıl artması COP 29’daki çabalar ve çalışmalar geri kalmış ülkeler için bir merhem olabilecek durumda değil. Fosil yakıt fiyatlarındaki dalgalanmalar, enerji güvenliği endişelerini artırıyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş süreci hızlansa da kısa vadede enerji krizinin devam edeceği öngörülüyor. Bu durum, enerji yoğun sanayi kollarını olumsuz etkileyerek küresel ekonomide büyüme yavaşlamasına neden oluyor.
Teknolojik Gelişmelerin Ekonomik Etkileri İMF ve Davos toplantılarında üzerinde konuşulan en önemli konulardı. Yapay zeka, otonom araçlar ve biyoteknoloji gibi teknolojik gelişmeler, üretim süreçlerini dönüştürerek yeni iş imkanları yaratıyor. Ancak bu gelişmeler, aynı zamanda bazı sektörlerde iş kayıplarına da yol açabiliyor. Teknolojik gelişmelerin hızla değişen doğası, iş gücünün sürekli olarak kendini yenilemesini gerektiriyor.
Küresel Ekonomide süren belirsizlikler ve geleceğe ilişkin görünüm hali hazırda risk oluşturuyor. Yatırımcıların risk iştahını azaltarak ekonomik büyümeyi yavaşlatıyor. Koronavirüs pandemisinin yarattığı ekonomik şokun etkileri henüz tam olarak ortadan kalkmamışken, yeni varyantların ortaya çıkma olasılığı da ekonomik belirsizlikleri artırıyor. Sonuç olarak, 2024'te küresel ekonomi, bir yandan enflasyonla mücadele, jeopolitik gerilimler ve enerji krizi gibi zorluklarla mücadele ederken, diğer yandan da teknolojik gelişmelerin sunduğu fırsatları değerlendirmeye çalışıyor. Bu dönemde ekonomik aktörlerin, değişen koşullara hızlı bir şekilde adapte olmaları ve riskleri yönetmeleri büyük önem taşıyor. 2025 yılı, küresel ekonomideki belirsizlikler ve jeopolitik risklerin devam etmesiyle birlikte, piyasalar için oldukça volatil bir yıl olabilir. Enflasyonla mücadele, faiz oranlarındaki oynaklık, jeopolitik gerilimler ve teknolojik gelişmeler gibi faktörler, yatırımcıların kararlarını önemli ölçüde etkileyecektir. Enerji kaynaklarına olan talep artarken, arz tarafındaki kısıtlılıklar, enerji fiyatlarında dalgalanmalara neden olabilir. Bu durum, birçok sektörü olumsuz etkileyebilir. Yapay zeka, otonom araçlar ve diğer teknolojik gelişmeler, piyasalarda yeni fırsatlar yaratırken, aynı zamanda bazı sektörlerde iş kayıplarına neden olabilir. Çevresel sorunlar ve iklim değişikliği, şirketlerin ve yatırımcıların gündeminde önemli bir yer tutmaya devam edecektir. Sürdürülebilirlik yatırımları, geleceğin kazananları arasında yer alabilir. Şu günlerde konuşulan nükleer savaş eğer gerçekleşirse bu öngörülerin hepsi de çöp olur. Bu nedenle barış içinde yaşayabilmek yıkan değil de yapan olabilmek insanlık için birinci vazife olmalıdır. Her zaman Atatürk’ün dediği gibi “ yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesiyle hareket etmeliyiz.