Dolarizasyon karşıtı hareket
Son günlerde dünya gündeminde Çin'in ABD dolarını "hızla terk ettiği" düşüncesi, ekonomistler ve jeopolitik analistler arasında önemli bir tartışma konusu oluyor.
Bu düşünce bence erken bir uyarı atışı, ama nakitsiz toplum ve dolarsızlaşma süreci gerçek ve devam ediyor. Siz de taktir edersiniz ki, dünya ekonomisini değiştirecek bir yapının bir gecede gerçekleşmesi beklenemez. Uzun vadeli bir eğilimdir. Bu konuda ülkelerin de dışında dünya düzeniyle ilgilenen gurupların da hesapları var.
Başkan Donald Trump'ın seçildikten sonraki dengesiz ticaret politikası, büyüyen mali açıklar ve Amerika Birleşik Devletleri Merkez Bankası'nın bağımsızlığına yönelik tehditler piyasanın analistleri tarafından şaşkınlıkla karşılanıyor ve dolara ciddi zarar verme riski taşıyor. Fakat, ABD doları, güçlü ağ etkilerinden, derin ve likit finans piyasalarından ve küresel güvenden hâlâ faydalanıyor.
Biz yine ABD ve Çin arasındaki çekişmeye gelirsek, Ocak ayından bu yana ticaret ağırlıklı bazda %7 değer kaybeden Amerikalılar 1973'ten bu yana en kötü yıl başlangıcını yaptı. Buna karşılık, Çin'in sıkı kontrol altındaki para birimi yuan, Trump'ın Kasım ayında yeniden seçilmesinden bu yana en yüksek seviyesine ulaştı. Yabancı yatırımcılar da bu paraya akın ediyor. Zaten birçok hükümet de dolara alternatif arıyor. Giderek artan sayıda ülke tarafından desteklenen Çin'in şu anki çabaları, Doların hakimiyetini giderek aşındırmakta ve daha çeşitlendirilmiş ve karmaşık bir küresel finans ortamının zeminini hazırlamaktadır.
Dünyada belirgin bir "dolarizasyon karşıtı" eğilim görülse de, ABD dolarının hakimiyetinin aniden sona ermesi pek olası görülmüyor. Daha çok kutuplu bir para sistemine doğru bir geçişin yaşandığı ve bunun derin ve karmaşık bir etkiye sahip olacağı konusunda fikir birliği var. Aslında, Çin'in ABD dolarına olan bağımlılığını azaltma motivasyonu çok yönlüdür. ABD, doların hakimiyetini bir dış politika aracı olarak kullanmıştır; özellikle de Rusya gibi ülkelere uyguladığı yaptırımlar aracılığıyla üst seviye çıktı. Bu durum, Çin de dahil olmak üzere diğer ülkelere, ABD tarafından kontrol edilen bir finansal sisteme aşırı bağımlı olma riskini gösterdi ve onlar için uyarı oldu. Çin, kendi para birimi olan yuanı (veya renminbi'yi) teşvik ederek dış finansal sistemlere olan bağımlılığını azaltabilir ve ekonomisi üzerinde daha fazla kontrol sahibi olabilir.
Bu, döviz rezervlerini yönetmeyi ve kendi para birimiyle sınır ötesi ticareti kolaylaştırmayı içerir. Türkiye’nin de yakın durduğu BRICS bloğundaki ülkelerle (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) birlikte Çin, daha dengeli bir küresel finans sistemi oluşturmak için aktif olarak çabalıyor. Alternatif ödeme sistemleri geliştirmeyi ve ikili ticarette yerel para birimlerinin kullanımını teşvik etmeyi teklif ediyor.
Tek kutuplu, dolar hakimiyetindeki bir sistemden çok kutuplu bir sisteme geçişin birkaç önemli etkisi olabilir. Bu durum bizim gibi ülkeler için alınması zor kararlar oluşturabilir.
ABD, uzun zamandır dünya rezerv para birimine sahip olmanın "fahiş ayrıcalığından" yararlanıyor. Bu, büyük bütçe ve dış ticaret açıklarını düşük faiz oranlarıyla finanse etmesini sağlıyor. Doların hakimiyetindeki bir düşüş nelere yol açar bir düşünsenize. Örneğin, daha yüksek borçlanma maliyetleri ya da Jeopolitik nüfuzun azalması bir de doların değer kaybı. Tüm bunlar ve dahası dünyanın balansını bozabilir. ABD tahvillerine (Hazine bonolarına) yönelik yabancı talep azalabilir ve bu da faiz oranlarının yükselmesine neden olabilir. Zayıflayan dolar, ABD ithalatını daha pahalı hale getirerek enflasyona katkıda bulunabilir. Böylece halk arasında fıkırdamalar başlar. Düşünsenize ABD, yaptırımları uygulama ve küresel meseleleri etkileme konusunda önemli bir aracını kaybedecektir.
Ticaretin yerel para birimleriyle yapılması, işlem maliyetlerini ve döviz kuru risklerini azaltabilir. Çeşitlendirilmiş bir para birimi ve varlık sepetine (altın gibi) sahip olmak, ekonomilerini daha dayanıklı hale getirebilir. Çok kutuplu bir para sistemi, farklı blokların farklı para birimleri ve ödeme sistemleri kullanması nedeniyle daha dalgalı döviz kurlarına ve parçalanmış finans piyasalarına yol açabilir.
BRICS liderliğindeki Yeni Kalkınma Bankası ve alternatif ödeme sistemleri gibi yeni finansal kurumların yükselişi, IMF ve Dünya Bankası gibi ABD liderliğindeki kurumların hakimiyetine meydan okuyabilir. Daha çok kutuplu bir para sistemi, küresel ekonomik ve jeopolitik gücün Batı'dan Doğu ve Güney'e doğru daha geniş bir şekilde kaymasını yansıtıp güçlendirebilir.