Çatlaklar ortaya çıkıyor
Yıl sonu yaklaştıkça hesaplar bir bir yapılmaya başlar. Bu yıl Amerika Birleşik Devletleri'nin başkan değiştirmesiyle dünyada ekonomi alanında hiç beklenmedik olaylar oldu.
Avrupa Birliği'nin şu günlerde gündeminde önyargılarını, güvensizliklerini ve çılgınlıklarını tek başına özetleyebilecek bir konu varsa, o da hiç şüphesiz paradır. Her yedi yılda bir, 27 liderin bir araya gelip bloğun ortak bütçesine oybirliğiyle onay vermesi gerekiyor. Bu, Brüksel'in öngörülebilir gelecekte sahip olacağı para miktarını fiilen sınırlandırıyor. Anlaşmaya varmak, perde arkasında saatler süren müzakereler, eklemeler, çıkarmalar, değişiklikler, suçlamalar, küçümsemeler ve ültimatomlar içeren, işkence dolu bir süreç.
Görüşmelerin 2026'nın ikinci yarısında zirveye ulaşması ve Aralık ayında kanlı bir zirveyle sonuçlanması bekleniyordu. Ancak üye devletler tarafından dışlanmaktan ve küçümsenmekten bıkan Avrupa Parlamentosu’nun, durumu tersine çevirmeye ve senaryoyu değiştirmeye çalıştığı görülüyor.
Geçen ay Parlamento'daki dört merkezci grup - Avrupa Halk Partisi (EPP), Sosyalistler ve Demokratlar (S&D), Yenilenen Avrupa'nın liberalleri ve Yeşiller - Ursula von der Leyen'e hitaben bir mektup yazarak, onun 2 trilyon avroluk (2028-2034) bütçe önerisini sert bir dille eleştirdiler.
Güçler, tarım ve uyum fonlarının tek bir para biriminde birleştirilmesini kınayarak, bunun parçalanmaya yol açacağı, dayanışmayı zayıflatacağı, ortak pazarı bozacağı ve bölgesel ve yerel kurumların aleyhine merkezi otoriteleri aşırı güçlendireceği konusunda uyardılar. Ayrıca, Parlamento'ya her yıl bütçe önceliklerini belirleme konusunda "tam karar alma" yetkisi verilmesi çağrısında bulundular.
Bu aşamada yapılan hamlede üç temel neden dikkat çekiciydi. İlk olarak, giderek daha fazla anlaşmazlık yaşayan dört merkezci grup için nadir görülen bir birlik gösterisi olması. İkinci olarak, yasama sürecinin devamı için ön koşul olarak "düzeltilmiş bir teklif" talep ediyordu. Üçüncüsü de, talepler karşılanmazsa Von der Leyen'in bütçesini sembolik olarak reddedecek bir karar tasarısı üzerinde oylama yapılacağı tehdidi oldu.
Pazarda işler karışınca komisyon aniden paniğe kapıldı. Birkaç hafta içinde yürütme organı "önerimizi değiştirmeyeceğiz"den "eş milletvekillerini dinlemeye hazırız"a geçti. Ardından Von der Leyen pes ederek yazılı bir cevap göndererek üç hedefli değişiklik önerdi. Hemen kırsal alanlara asgari düzeyde fon sağlanması için yeni bir hedef, ulusal planların uygulanmasında bölgesel yönetimlere daha güçlü bir rol ve Parlamento'nun bütçenin yıllık önceliklerini belirleme yetkisinin genişletilmesi teklifi ortaya çıktı.
Yapılan değişiklikler, daha az program, daha fazla stratejik öncelik, daha az ön tahsis ve beklenmedik krizlere yanıt vermek için daha fazla esneklik olarak sunuldu.
Von der Leyen'in sunduğu tavizler küçük olsa da, üye devletlerin sıkı sıkıya kendi içlerine sakladıkları bir sürece, çabalayarak dahil olmayı başaran Parlamento için büyük bir zafer olarak Kabul edildi. Son aylarda, her iki kurumun da kritik dosyalarda giderek farklılaşan tutumlar benimsemesiyle, Avrupa Parlamentosu üyeleri ve başkentler arasındaki ilişkiler gerildi. Dolayısıyla, Parlamento'nun sürece dahil olmayı başarmış olması bile başlı başına bir başarıdır bizce.
Ancak işler yine zora girerse, Von der Leyen'in başka seçeneği olmayabilir. Parlamentodaki konumu, altı ay içinde verilen üç gensoru önergesiyle zayıfladı zaten. Komisyon başkanı rahat bir şekilde hayatta kalsa da, önergeler geçen yıl yeniden seçilmesini destekleyen ve 2029'a kadar birlik içinde kalması beklenen koalisyondaki çatlakları gözler önüne serdi.
Zorluklar daha yeni başlıyor. Bir isyanı bastırdıktan üç gün sonra, kendi partisi EPP, şirketler için sürdürülebilirlik önlemlerini basitleştirmek amacıyla aşırı sağcı güçlerle iş birliği yaparak, bugünkü Parlamento'nun birbiriyle rekabet eden bir değil, iki çoğunluğa sahip olduğunu doğruladı. Bu Avrupa’nın karışmasında yine Başkan Trump’I suçlayanlar var ama, yaramaz çocuk Ukrayna da yerinde uslu durmuyor. Avrupa Parlamentosu’na Rusya Merkez Bankası'nın bloke edilmiş varlıklarını kullanacak olan Ukrayna için, 140 milyar Euroluk tazminat kredisini onaylaması ve çekincelerini kaldırması için baskı artıyor.
Bakalım başlıkta da belirttiğimiz gibi bu çatlaklar gemiyi batıracak mı yoksa üstü sıvanıp kapatılacak mı? Ne olursa olsun Türkiye’nin yararına olsun.