Ülkemizde artan nüfus, küçülen aile yapısı, evlilik yaşının yükselmesi gibi sosyal, demografik ve ekonomik nedenlerle gayrimenkul sektörü büyüme potansiyelini korumaya devam ediyor
Koronavirüs salgını, dünya genelinde toplumsal hayatı etkilemeye devam ediyor. Salgın nedeniyle alınan önlemlerin en çok etkilendiği alan ise iş hayatı oldu. Pandemi ile mücadele sürecinde çalışma hayatında dijitalleşme önemli bir enstrüman halini almış olup hem özel sektör hem de kamuda kurumların işlevlerini yerine getirebilmesine hizmet eden bir araç olarak görülmeye başladı.
Türkiye yakın coğrafyada güvenli bir liman olarak gören yabancı yatırımcıların gayrimenkul alımları için uygun ortamı sunmaktadır. Özellikle komşu ülkelerden gelen yatırımcıların tercihlerinde son iki yılda ciddi artış yaşandı.
Tüm dünyada hızla yayılan ve Türkiye'yi de etkisi altına alan koronavirüs salgınından en çok etkilenen sektörlerin arasında yer alan inşaat sektörü, gerek yarattığı istihdam gerekse de büyüklüğü açısından özellikle gelişmekte olan ülkelerde lokomotif görevini sürdürüyor. Türkiye'nin en önemli sektörlerinden birisi olan inşaat sektörü pandemi nedeni ile oldukça zor günlerden geçiyor. Birçok şantiyede işler yavaşladı ve birçok firma ya dönüşümlü ya da uzaktan çalışma ile işlerini tamamlamaya çalışıyor.
Konut satış adetlerinde yaz aylarında görülen yukarı yönlü trend, sonrasında faizlerin yükselmesi ile birlikte yönünü aşağı çevirmişti. Bu da hem oturum hem de yatırım/birikim amacıyla yapılan konut alımlarının azalmasına neden oldu.
Türkiye'de son yıllarda gayrimenkul sektöründe konut fiyatları çok tartışılır hale gelmiştir. Özellikle, büyük şehirlerde sürekli artarak çoğalan konut projeleri, alışveriş merkezleri, rezidanslar ve plazalar şehirlerin görünümünü değiştirmiş ve konut fiyat artışlar yatırımcıların dikkatini çekmiştir.
Türkiye'de inşaat sektörü̈, gerek altyapı yatırımları, gerekse konut inşaatları çerçevesinden bakıldığında, son yıllarda öne çıkan sektörler arasında yer almaktadır. Genel olarak inşaat sektörü̈, güçlü̈ sektörel bağlantıları nedeniyle ekonominin sürükleyici sektörlerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Ülkemizin yüzölçümünün % 42'si birinci derece deprem kuşağı üzerindedir. 20.yy'ın başlarından beri yapılan istatistiki çalışmalar Türkiye'de yaklaşık olarak her iki yılda bir yıkıcı deprem, her üç̧ yılda bir de pek çok yıkıcı deprem olduğunu göstermektedir.