Vicdanla cüzdan arasından kul hakkına çıkan yol
Anne karnında hayata adım attığımız ilk günde geleceğimizin yazısı yani kaderimiz hayata gelmeden oluşturulmuş yaşam şeklimiz ve çevre faktörüyle hayatımız belli bir düzeyde yerini almıştır.
Ana rahmine düştükten sonra bizlere öğretilen bilgi ve verilerin helal ve haramın, anne ve babamızın kimin olacağı kaderi mutlakta bizlere yazılmıştır. İnsan bu dünyadaki devri alem içinde kaynakları ulvi makamdan gelen tertemiz yaratılan çok kutsal bir varlıktır. Yaradan olan Allah (C.C) her yaratılan beşeri. Anne ve babasının himayesinde buluğ çağına kadar günahlardan sorumlu tutmamış, yapılan çocuksu hata ve sevapların sorumluluğunu anne ve babaya yazmıştır
Bu haftaki yazımı sizlerle başka bir açıdan toplum hafızasına geniş bir açıdan bakmak ve devletimizin, milletimizin geleceğini oluşturan toplumsal yaşam şeklimizin oluşmasında yapılan yanlışlıklar ve hatalar sonucu tarihi sorumluluğumuza ve inançlarımıza yapılan kul hakkı ve tüyü bitmemiş yetim hakkıdır.
Dünyamızı esaret altına alan, milli ve manevi çöküntülere sebebiyet veren, çoğu dönemde devletler arası ajanlıklara, kurumlar arasında belge sahtekarlığına, kişilerin zaaflarından faydalanılarak satın alınıp kullanıldıkları rüşvet, toplumların en büyük ve köklü tehlikeli hastalığıdır.15 Temmuz2016 yaşadığımız büyük tehlike, vatanımızın terör yumağı içine alındığının en büyük yaşanmış FETÖ darbe girişimini seksen beş milyon Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşları ve Dünya kamuoyu canlı olarak yaşamıştır.
Balık başlatan kokar atasözünü her vatandaşımızın, anlamını ve yorumunu analiz ettirerek başucumuza koydurmamız gerekmektedir. Devletin içinde resmi görevde bulunan, makamı ne olursa olsun Reisi cumhurdan, oda temizleyicisi, çaycısına kadar görev sorumluluğundaki her bireyin kendilerine her gün bugünkü yaptıkları işle kendi kedilerine vicdani olarak hesap vermeleridir. Milli yasalarımız gereği iş takibi ve sorumluğunu kurumlar arasında yapılırken, yasalarımızın güncellenmesi ve rüşvet, makam, mevki, sömürüsünün acilen toplumsal düzelmemiz için iğneyi iyi ayarlamamız gerekmektedir.
Hayat pahalılığı, aşırı zamlar, ürünlerde taklitçilik, bire on koyup çok kazanma hırsı, tartıda hile hurda, çalma saysak arkası bitmez. Hal toptancılığı kimlerin eline geçtiği, tarladaki üreticiden hale kadar gelen meyve ve sebzelerden kimlerin rant çevirdiği aşikar olarak tüm milletin gözleri önünde yaşanırken hal yönetimlerinin tarladan hale kadar yolculuğu resmi kayıt altına alınıp tüketiciye ulaşıncaya kadar kaydı yapılmalı. Fiyat artış takibi yapılarak, cezalar, yüklü ve yıldırıcı olmalıdır.
Hayvancılıkta aynı sorunlar, üreticiden kesim yerine, oradan tüketicinin uğrak yeri olan kasaplara kadarki ürün yolculuğu teknik takibi yapılarak art niyetli tüccarlara göz açtırılmamalı. Belli kişilere yurt dışından ithal ettirilen büyük baş hayvanlar maalesef iç pazardaki fiyatları indireceğine tam tersi rant pazarı haline gelip, iç pazardaki üreticinin belini kırarak hem milli hem de geleceğin hayvancılığını öldürmektedir. Benim adamım kazansın, fırsatçılığıyla köşe kapma, kul hakkının üstü kapalı yeme ve içme formülü haline gelmiştir.
Televizyon seksen beş milyon hanenin içine giren en büyük sihirli ve etkileyici görsel bir platformdur. Yapılacak dizi ve sinemalarda kişileri eğitici ve bilinçlendirici, animasyon, çizgi filimler dahil, projeler çekip yayınlanması önemli bir noktadır. Toplumun en küçük söz sahibi olan aileleri, geleceğin söz sahibi bireyleri olduğunu bilmek ve ona göre uygulamalar ve devlet politikası gütmek, yüzyılımızın şu döneminde geleceğimizi kurtarmak için milli devlet politikası olmalıdır.
Medya platformunu, resmi ve özel kurumlarıyla kullandırmamız, yapılacak projeler milli ruhla ve taraf gözetmeksizin aile birliğimizi koruyan, mahalle komşuluğunu ön plana koyan, sokakların, emin olduğu, insanların birbirlerine güvendiği, çocukların öz güvenle oynayıp rahatlıkla soru sorabildikleri, kadınlarımızın birey olarak insan gibi yaşayabildikleri gelecekleri parlak olan bir ülke bırakmanın hazırlığını ve planlamasını toplumun ileri gelenlerinin anayasal çözüm içinde yapılmalıdır,
Kul hakkının sorumluluğuyla, paranın ve gücün satın alamadığı namuslu ve ahlaklı bireyleri yetiştirmek, anne ve babalar olarak geleceğimizi sağlam temellere oturtacak sağlam gençlik yetiştirmek asli vazifemiz ve görevimizdir.
Evet, kul hakkı, başkalarının haklarını ihlal etmek ya da onlara zarar vermek anlamına gelir ve bu, toplumda büyük bir zarara yol açabilir. Geleceğimizi karartan en önemli suistimallerden biri, başkalarının emeğini, haklarını ya da güvenini kötüye kullanmaktır. Kul hakkı, sadece bireysel değil, aynı zamanda toplumsal düzeyde de büyük bir etkisi olan bir konudur. Bu tür suistimaller, güvenin sarsılmasına, adaletsizliğin artmasına ve toplumda huzursuzluğun meydana gelmesine sebep olabilir.
Toplum olarak kul hakkının ihlal edilmesini engellemek, dürüstlük, adalet ve birbirine saygı gibi değerleri ön planda tutmak önemlidir. Bu, sadece bireysel olarak değil, tüm toplumların sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi için gereklidir.
"İşin ehline verilmesi" ilkesine aykırı olarak yapılan adam kayırma, toplumda ciddi adaletsizliklere yol açar ve güvenin sarsılmasına neden olur. Adam kayırma, bir kişinin yalnızca yakınlık veya çıkar ilişkilerine dayalı olarak bir pozisyona getirilmesi veya bir fırsattan faydalanması anlamına gelir. Bu durum, yetenekli ve deneyimli kişilerin haklarının gasp edilmesine ve verimliliğin düşmesine yol açar.
İşin ehline verilmesi, sadece adaletin sağlanması anlamına gelmez, aynı zamanda toplumsal kalkınmayı da destekler. Doğru kişiler doğru görevlerde olduğunda, işler daha verimli yürür, yenilikçi çözümler bulunur ve toplumda daha sağlıklı bir iş gücü yapısı oluşur. Bu yüzden adam kayırma, sadece bireyler için değil, tüm toplum için zararlıdır.
İşin ehline verilmesi, ilkesine sadık kalınması, iş yerinde ve toplumda adaletin sağlanması adına büyük önem taşır. Bu, daha adil ve sürdürülebilir bir sistemin kurulmasına katkı sağlar.