Türkiye enerjide yeniden doğuyor
Son yıllarda petrol, doğalgaz ve yenilenebilir kaynaklara (YEKA) yaptığı yatırımlarla kurulu gücünü kat kat artıran Türkiye, enerjide transfer ülke konumundan üretim safhasına adım atıyor. Batı ve doğu Karadeniz, Akdeniz ve yurtiçinde özellikle G. Doğu Anadolu'da yürütülen sondaj çalışmalarından elde edilen sonuçlar ve nükleer enerji faaliyetleri Türkiye'ye yeni bir dönemin kapısını açıyor.
Türkiye enerji alanında büyük bir atılımın eşiğine geldi. Karadeniz, Akdeniz ve yurtiçindeki petrol ve doğalgaz aramalarında önemli bir aşama kaydeden Türkiye, uluslar arası enerji transferinden üretim safhasına adım atmaya hazırlanıyor. Arama ve sondaj çalışmaları sonunda bulunacak kaynakların döviz açığına ciddi katkı sağlayacağı düşünülürken Türkiye’nin bölgesinde üretim ve tedarikte bir merkez haline geleceği tahmin ediliyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 19 Ağustos Çarşamba günü Kalyon Güneş Teknolojileri Fabrikası’nın açılışında yaptığı “Cuma günü (bugün) milletimize bir müjdeyi vermekle karşı karşıya olacağımızı tahmin ediyor ve buna inanıyorum. Bu müjdenin biz de hayalleri rüyası içerisindeyiz. Bu müjdeyi tüm milletimize vermek suretiyle Türkiye'de yeni bir dönemin açılacağına da şimdiden inanıyorum” konuşmasıyla gündeme düşen ve Borsa İstanbul’da enerji hisselerinin yükselişiyle kendini gösteren gelişme, Türkiye’nin enerji politikalarındaki müspet çalışmalarının sonuçları olarak değerlendiriliyor.
Bölgesinde Bakü – Tiflis – Ceyhan (BTC), TANAP, Mavi ve Türk Akımı ile uluslararası petrol ve doğalgaz boru hatlarıyla transferde öne çıkan Türkiye, Karadeniz, Akdeniz ve yurtiçindeki yeni petrol ve doğalgaz kaynakları ve nükleer yatırımlarıyla enerjide büyük bir oyuncu olma yolunda.
Uluslararası hükümler kapsamında Libya ve KKTC ile anlaşmalar yapıp Akdeniz’deki enerji kaynaklarını aramada her gün yeni bir mesafe kaydeden Türkiye, başta yurt içinde belirlenen alanlar dahil batı ve doğu Karadeniz’deki sondaj çalışmalarını kararlılıkla sürdürüyor.
Karadeniz enerji kaynıyor
Birçok enerji uzmanı Karadeniz’de önemli doğalgaz ve petrol rezervlerinin bulunduğunu, Türkiye’nin Tuna1 hattı sayılan Batı Karadeniz’deki sondaj çalışmalarında Fatih Gemisi’nin önemli bulgulara rastlayabileceği üzerinde fikir beyan ediyor. Romanya ve Bulgaristan’ın Karadeniz’deki kendi bölgelerindeki enerji kaynaklarından istifade ettiklerini, yine aynı blokta bulunan önemli bir alanın Türkiye’ye ait olduğunu dile getiren uzmanlar, özellikle Akçakoca bölgesinde önemli bir keşfe imza atılmış olabileceğine vurgu yapıyorlar.
Karadeniz’in önemli bir enerji kaynağı olduğunu belirten uzmanlar, Doğu Karadeniz’de de yüksek derecede gaz ve petrol rezervlerinin bulunduğunu, söz konusu bölgeden de müjdeli haberler gelebileceğine dair değerlendirmeler yapıyorlar.
Bazı uzmanların enerji yatakları bulunsa bile işletmesinin zaman alınacağına söylemesine karşılık, birçok sektör temsilcisi bulunan doğalgaz veya petrolde yüksek teknolojilerle iki yıl içinde üretime geçilebileceğini ve piyasaya sürülebileceğini belirtiyor.
Enerjide kilit ülke
Rezerv miktarı ve petrol ve doğalgazın kalitesi açısından bugünden yorum yapmanın mümkün olmadığına işaret eden uzmanlar Romanya ve Bulgaristan’ın bölgeden faydalandığını, şayet İsrail’in Leviathan sahası gibi bir rezerv bulunmuşsa buradaki kaynağın yüzde 5’i bile Türkiye’nin asırlık enerji ihtiyacını karşılayabileceğine dikkat çekiyor.
Türkiye’nin boru hatlarıyla yaptığı enerji transferinde anlaşmaların bitmesine birkaç yıl kaldığını, bunun da büyük bir avantaj olarak algılanması gerektiğini dile getiren uzmanlar, “Avrupa’ya dahi enerji kaynağı ihracı yapabiliriz. Bunun anlamı Türkiye transfer ülke olma özelliğinden çıkıp üretici olarak kendi malını, kendi hatlarıyla yurt dışına ulaştırma anlamına gelir ki, Türkiye için bu büyük bir değişim ve açılım olur” yorumunu yapıyorlar.
Türkiye’nin sadece Karadeniz’de değil, uluslar arası hükümler kapsamında Akdeniz’de Libya ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile yaptığı anlaşmalar kapsamında önemli bir enerji kaynağı arama alanına kavuştuğunu ve buralarda da gemileriyle sondajlarını sürdürdüğünü hatırlatan uzmanlar, Akdeniz’in Karadeniz’den daha fazla rezerve sahip olduğunu ve burada Türkiye’nin sadece petrol veya doğalgaz bulması değil, denizdeki petrolün ulaşımı konusunda da kilit ülke konumunda bulunduğunu dile getiriyor.
Muhtemelen doğalgaz
Bloomberg kaynaklı ajanslara düşen, Türkiye’nin Fatih sondaj gemisiyle Karadeniz’de yaptığı aramalarda olumlu neticeye ulaştığını ve önemli bir doğalgaz rezervine ulaştığı şeklindeki haber de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın müjdesinin söz konusu gelişme olabileceğine dair kanaatleri güçlendiriyor. Ancak haberin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklaması sonrası gelmesi ise ilgi çekici bulunuyor. Türkiye, Karadeniz’de 2017 yılından bu yana doğalgaz ve petrol arama çalışmalarını sürdürüyor. Bölgede sondaj çalışmalarını daha önce Barbaros Hayrettin Paşa isimli sismik arama gemisi yapıyordu.
Yaklaşık bir ay önce Karadeniz’in Ereğli açıklarında Tuna1 bölgesinde sondaj çalışmalarını başlatan Fatih sondaj gemisi 150 kilometre açıkta Bulgaristan ve Romanya kara sularına yakın bir bölgede çalışmalarını sürdürüyor. Bölge 8 yıl önce Amerikan Exxon tarafından bulunan Karadeniz’deki en büyük doğalgaz rezervine oldukça yakın mesafede bulunuyor.
Uzmanların özellikle bölgeden çıkarılacak kaynağın üretimiyle birlikte ulaşımı konusunda da mevcut boru hatlarının varlığı sebebiyle kolaylıklar bulunduğunu, şayet doğalgaz bulunmuşsa buradan Bulgaristan, Ukrayna ve Yunanistan’ın Türkiye üzerinden gaz tedariki yapabileceğini, yine Doğu Avrupa ülkelerine gaz taşıyan ve bu yıl Ocak ayında açılan Türk Akımı’nın burada etkin rol alabileceği üzerinde fikir beyan ediyorlar.
Bir dönüşümün izleri
Enerji uzmanlarının son gelişmeye yönelik genel yorumları ise şu değerlendirmede yoğunlaşıyor:
Türkiye enerji alanında attığı adımlarla arz ve tedarik konusuna odaklanırken bölgesinde küresel enerji ilişkilerinde arz güvenliğini sağlayan ülkelerin başında olmak istiyor. Dünyanın en zengin petrol ve doğalgaz rezervlerinin bulunduğu Ortadoğu, Asya ve Kafkasya bölgelerine komşu olan Türkiye’nin aynı zamanda kendi kaynaklarıyla üretici ve tedarik sağlayıcı bir konuma yükselmesinin enerji koridorunda büyük değişimleri beraberinde getireceği öngörülüyor.
Bu kadar jeopolitik üstünlüğe rağmen bu konumundan yıllardır faydalanamayan, hatta söz konusu konumun kendisine bir maliyet unsuru olarak döndüğü ortamdan kurtulma planları yapan Türkiye, bir an önce tüketim ve bağımlılık dönemini terk edip enerji üretimi ve transferinde gücünü geliştirmek peşinde. Türkiye’nin büyümesi konusunda ciddi bir enerjiye ihtiyacı olduğu kadar, ihracata da eğilmek istiyor. Aslında söz konusu sondaj çalışmaları, bir dönüşümün içine girdiğinin işareti.
Türkiye, enerji politikalarının temel eksenini “enerji merkezi” olma hedefi üzerinden inşa etmeye başladı. Bu bağlamda enerji ticaretinde işbirliklerin devam ettiği Rusya, Azerbaycan ve İran ile birlikte enerji kaynaklarını dış pazarlara transfer etmek isteyen Irak, Türkmenistan ve Doğu Akdeniz ülkeleri ile önemli proje ve işbirliklerine yönelik imzalar atıldı. Ancak bu enerji merkezi olma yolunda ilk adımdı ve boru hatlarıyla Türkiye bir enerji koridoru oldu. Şimdi ise hedef enerji merkezi olma yolunda ikinci adım yerli gaz ve petrol kaynaklarıyla üretici ve tedarikçi olmak.
Enerji tedarik merkezi
İlk boru hattının 1967 yılında kurulmasından bu yana enerji tedarikinde Türkiye önemli yere geldi. 511 kilometrelik Batman – Dörtyol İskenderun Körfezi arasına döşenen boru hattından yıllık 4 milyon ton petrol sevkediliyor.
1976 yılında ise Kerkük – Ceyhan (Yumurtalık) arasında 986 kilometre uzunluğunda petrol boru hattı inşa edildi. 1987 yılında bu hatta bir ekleme daha yapıldı. Bugün Ceyhan terminaline yıllık 70 milyon ton petrol akıyor.
2006 yılında faaliyete geçen 1796 kilometrelik Bakü – Tiflis – Ceyhan (BTC) petrol boru hattı Azerbaycan, Gürcistan’dan Ceyhan’a yıllık 50 milyon ton petrol taşıyor.
Petrol ile birlikte doğalgaz boru hatları da Türkiye’nin enerji koridoru olduğunu ispatlıyor. 2 bin kilometrelik Trans – Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi (TANAP), Türkiye’nin Gürcistan sınırından başlayarak Yunanistan sınırına kadar Azerbaycan’ın Şahdeniz sahasında üretilen 16 milyar metreküp doğalgazı taşıyor. Boru hattı nihai olarak 32 milyar metreküp kapasiteye ulaşacak.
Mavi Akım ve Türk Akımı
Mavi Akım, 1213 kilometrelik Mavi Akım Rusya'dan Türkiye’ye doğalgaz nakletmek için Karadeniz geçişli büyük boru hattı. Boru hattı merkezi Hollanda olan Rus Gazprom ve İtalyan ENI ortaklığıyla kurulan Blue Stream Pipeline B.V. tarafından inşa edildi. Türkiye'nin hızla büyüyen enerji ihtiyacının giderilmesine 17 yıldır katkı sağlayan proje aracılığıyla, devreye girdiği günden bugüne kadar yaklaşık 175 milyar metreküp gaz ulaştırıldı.
Bu yılın Ocak ayında da Rusya’dan başlayıp Karadeniz üzerinden Türkiye’de nihayet bulan 1090 kilometrelik Türk Akımı devreye girdi. Daha önceden yapılması planlanan “Güney Akım Projesi”nin yerini alan proje 10 Ekim 2016 tarihinde imzalanan Hükümetlerarası Anlaşma ile resmiyet kazandı. Proje ile yıllık 31,5 milyar metreküp doğalgazın akışı sağlanıyor. 15,75 milyar metreküpü Türkiye’de kalıyor. Söz konusu doğalgaz ile 15 milyon hanenin yıllık doğalgaz ihtiyacı karşılanıyor.
Aynı çerçevede Türkiye – Yunanistan doğalgaz boru hattı, Rusya – Türkiye doğalgaz batı hattı, İran – Türkiye doğalgaz boru hattı ve Bakü-Tiflis-Erzurum doğaliaz boru hattı (BTE) diğer doğalgaz bağlantıları arasında yer alıyor.
YEKA’da dünya ile yarışıyor
Uluslararası alanda petrol ve doğalgaz boru hatlarıyla sadece transferde değil yenilenebilir enerji kaynaklarına (YEKA) yaptığı yatırımlarla da elektrikte kurulu gücünü 91.579 megawata çıkaran Türkiye, elektrik enerjisinin yüzde 31,35’ini hidrolik, yüzde 28,01’ini doğalgazdan karşılarken yenilenebilir kaynaklar olan jeotermal, rüzgâr, güneş, atık ve çöpten oluşan YEKA ile elektriğinin yüzde 18,14’ünü tedarik ediyor. Elektrik üretiminde yerli linyit yüzde 11,03, ithal kömür de yüzde 9,79 ağırlığı bulunuyor. YEKA kapsamında kurulu gücünü güneşte 6 bin, rüzgâr enerjisinde 8 bin megawata yükselten Türkiye, YEKA’da dünya ortalaması olan yüzde 23’e yaklaşmış durumda.
Türkiye'nin rüzgâr enerjisi santrallerinin kurulu gücü de Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği’ne (TÜREB) göre geçen yılın sonunda 687 megavatlık santralin işletmeye alınmasıyla 8 bin 56 megavata ulaştı. İşletmedeki rüzgâr enerjisi santrallerinin kurulu güç bakımından yüzde 38,5'i Ege, yüzde 34,7'si Marmara, yüzde 12,3'ü ise Akdeniz bölgelerinde bulunuyor.
Karapınar Eylül’de başlıyor
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bilgilerine göre; Türkiye dünyada güneş santrallerini devreye aldığı 2014 yılından bu yana kurulu gücünü en çok artıran 9’uncu, Avrupa’da ise 3’üncü sırada. Rüzgâr ve güneş santrallerine malzeme üretecek fabrikalar da bir bir hayata geçiyor. Yüzde 70 yerlilik oranı ve yıllık 500 megavat güneş paneli üretim kapasitesine sahip fabrikanın ilk etap panel üretimi, Türkiye'nin en büyük güneş enerjisi santrali olacak Konya Karapınar GES'te kullanılacak.
1 milyar dolarlık yatırımla yıllık 2,6 milyar kilovatsaat elektrik üretecek Karapınar GES, 2020 Eylül ayından başlayarak her ay 40 megavatlık bölümler halinde devreye alınacak ve 33 sonra tam kapasite üretime geçecek. Karapınar’ın devreye girmesiyle elektrik üretiminde güneş enerjisi payı yüzde 25’e yükselecek ve yıllık 2 milyon ton karbondioksit salımına engel olunacak.
36 ilde güneş enerjisine dayalı 10 ile 15 ve 20 megavat arasında değişen toplam bin megavat kapasiteli 74 yarışma düzenlenecek. Ekim ayında da ilk mini YEKA-GES yarışması gerçekleştirilecek.
Enerjiye nükleer desteği
Enerjide tüm faktörleri hayata geçiren Türkiye, nükleer alanı da bırakmadı. Mersin Akkuyu Nükleer Güç Santrali inşaatı çalışmaları devam ediyor. İnşaat bedeli 20 milyar dolarlık santralin ilk ünitesi için üretilen reaktör basınç kazanı hidrolik testinden başarıyla geçti ve böylece santralin ilk ünitesinde önemli bir aşama tamamlandı.
Türkiye'nin ilk nükleer santrali Akkuyu NGS'de 4 adet Rus tasarımı 3+ nesil VVER reaktörü bulunacak. Her bir reaktör 1200 megavat kapasiteye sahip olacak. İlk ünitenin 2023 yılında faaliyete geçmesi planlanıyor.
AEM-Teknoloji AŞ Volgodonsk Şubesi Müdürü Rovshan Abbasov, içinde bulunulan koşullara rağmen tüm işlemlerin hatasız ve yüksek kalitede yürütüldüğünü bildiriyor.