Soframıza kadar gelen kimyasal: Tarımda pestisit kıskacı
Yasaklı tarım ilaçları sadece sağlığı değil, Türkiye'nin ihracat gelirlerini ve iç piyasada tüketicinin cebini de tehdit ediyor. Denetimsiz üretim, bilinçsiz tüketimle birleşince bedeli hem ekonomik hem toplumsal oluyor.
Türkiye tarımı, ihracatta kimyasal kalıntı duvarına çarpmış durumda. 2023 yılında Avrupa Birliği’nin Gıda ve Yem için Hızlı Alarm Sistemi (RASFF) raporlarına göre, Türkiye pestisit kalıntısı nedeniyle en çok bildirim yapılan ülke oldu. Çilek, biber, salatalık gibi ürünlerde tespit edilen yasaklı veya yüksek oranlı pestisitler yüzünden sevkiyatlar geri çevrildi. Bazı Avrupa zincir marketleri Türk ürünlerine geçici alım yasağı bile getirdi.
İhraç edilen ürünlerin reddedilmesi sadece birkaç konteynerin kaybı anlamına gelmiyor. Bu, Türkiye'nin tarım markasının zedelenmesi, üreticinin Avrupa pazarında rekabet şansını yitirmesi ve milyonlarca dolarlık ekonomik kayıp anlamına geliyor.
İç piyasada görünmeyen risk
Sınır kapılarındaki denetimler sadece ihraç ürünlerine yönelik. İç pazarda ise ne yediğimizi net olarak bilmiyoruz. Zira tüketiciye sunulan birçok üründe pestisit kalıntısı olup olmadığına dair sistematik bir izleme mekanizması eksik. Bu da gıda güvenliğini iç piyasada görünmeyen ama büyüyen bir risk haline getiriyor.
Prof. Dr. Özer Ergün’e göre pestisitler vücutta birikerek zamanla karaciğer, böbrek ve yağ dokusunda yer ediyor, yıllar sonra ise kanser gibi hastalıkların zeminini hazırlıyor. Yani bugün görünmeyen bu sorun, yarın sağlık sistemine bindireceği yükle daha büyük ekonomik maliyetlere dönüşecek.
Artan fiyatlar, azalan erişim
Pestisit riskine karşı en çok önerilen yol, organik ürün tüketimi. Ancak burada bir başka engel çıkıyor karşımıza: fiyatlar. Son bir yılda sebze-meyve fiyatları ortalama %60’ın üzerinde arttı. Organik ürünler ise ortalama tüketicinin erişemeyeceği kadar pahalı hale geldi. Asgari ücretle geçinen bir aile için çilek veya domates artık mevsim meyvesi değil, lüks gıda kalemi.
Bu durum dar gelirli tüketiciyi daha ucuz ama daha denetimsiz ürünlere yönlendiriyor. Yani sadece sağlıklı gıdaya değil, güvenli gıdaya erişim de gelir adaletine bağlı hale geliyor.
Çözüm denetimde değil, dönüşümde
Tarım ve Orman Bakanlığı 2021-2023 arasında denetimlerle pestisit kalıntılarında %35 oranında azalma sağlandığını duyurdu. Bu olumlu bir gelişme. Ancak sadece denetimle yetinilemez. Bu yapısal bir sorundur; çözüm de yapısal olmalıdır.
Çiftçiye doğru ilaçlama eğitimi verilmeden, biyolojik ve doğal mücadele yöntemleri desteklenmeden, üretim süreçleri izlenebilir hale getirilmeden bu sorun çözülmez. Üstelik destek politikalarıyla pestisit ve organik üretim teşvik edilmezse hem üretici hem tüketici çaresiz kalır.
Türkiye tarımının sadece “çok üretmek” değil, “doğru üretmek” sorunuyla karşı karşıya olduğu bir dönemdeyiz. Pestisit sorunu, halk sağlığından ihracata, enflasyondan sağlık harcamalarına kadar birçok alanı etkiliyor. Tarımda kimyasal gölgesinden kurtulmak, sadece çiftçinin değil, hepimizin meselesi. Soframıza gelen ürünün ne kadar sağlıklı olduğunu sorgulamak, bir sağlık hakkı olduğu kadar bir ekonomik zorunluluk artık.