SON DAKİKA

Sessizce gelen tehlike!..

İklim Kanunu kamuoyuna tartışma fırsatı tanınmadan Meclis'ten geçirildi. Gelen sert tepkiler üzerine yasa askıya alındı.

Ancak bu geri adım, düzenlemenin tamamen rafa kalktığı anlamına gelmiyor.

Geçtiğimiz günlerde Meclis’ten alelacele geçirilen İklim Kanunu, kamuoyunun yeterince bilgilendirilmediği ve tartışma zemini oluşturulmadan “oldubittiye” getirildi. Ancak halktan ve sivil toplumdan gelen güçlü tepkiler sonucunda yasa tasarısı şimdilik askıya alındı. Kabul edilen dört madde geri komisyona çekildi ve gözden geçirileceği belirtildi. 

Asıl tartışmalar şimdi başlıyor

İklim Kanunu, iklim krizine karşı alınacak önlemler kapsamında tarım, hayvancılık ve gıda üretiminde ciddi kısıtlamalar öngörüyor. Bu durum, özellikle küçük ve orta ölçekli çiftçileri doğrudan etkileyecek. Et ve süt üretiminin karbon salımı gerekçesiyle azaltılması öneriliyor. Bu da inek sayısının düşürülmesi, mera hayvancılığının daralması ve çiftçilerin üretim yapamaz hale gelmesi anlamına geliyor.

Ayrıca geleneksel tohumların yerine iklime uyumlu GDO’lu hibrit tohumların teşvik edilmesi planlanıyor. Bu da yerli üretimin azalmasına ve dışa bağımlılığın artmasına kapı aralayacaktır. Tarımda kullanılan kimyasal ve biyolojik ajanlarla hayvan ve bitkilerin “zararlı” ilan edilip ortadan kaldırılması, biyolojik çeşitliliğe zarar verecek; toprak mikrobiyotası yok olacak. Üretimin azalması gıda fiyatlarını artıracak, ithalat artacak ve halk düşük kaliteli gıdaya mahkûm hale gelecektir.

Bugün “çevreci” olarak sunulan laboratuvar eti ve böcek proteini gibi alternatiflerin sağlık üzerindeki etkileri ise hâlâ tartışmalı.

İlk dört maddenin kabulüyle kamuoyunda ciddi bir muhalefet oluştu. Tepkiler Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da iletildi. Sonuç olarak yasa tasarısı Cumhurbaşkanının kararıyla Meclis gündeminden şimdilik kaldırıldı. Ancak bu durum, tasarının tamamen rafa kaldırıldığı anlamına gelmiyor. Sadece geçici bir geri adım söz konusu. Bu nedenle toplumun, hukukçuların, bilim insanlarının ve medya temsilcilerinin süreci dikkatle takip etmeye devam etmesi gerekiyor.

Filtre takmayan fabrikaların denetlenmesi

Ancak bu süreçte eleştiriler doğru bilgiye dayandırılmalı. Kanunda yer almayan, abartılı iddialar yerine somut içerikler üzerinden değerlendirme yapılmalıdır. Eleştiriler ne kadar bilgiye dayalı ve tutarlı olursa, kamuoyunda o kadar etkili olur.

Gerçekten iklim krizine karşı önlem alınmak isteniyorsa, öncelik orman yangınlarının önlenmesi, su havzalarının korunması, yanlış kentleşmenin durdurulması, filtre takmayan fabrikaların denetlenmesi ve çevreyi zehirleyen zirai ilaçların sınırlandırılması olmalıdır. Bu sorunlar çözülmeden alınacak tedbirlerin etkili olması mümkün değildir.

İklim Kanunu, bu haliyle Türkiye’nin tarımsal egemenliğine zarar verecek nitelikte. Amerika, Çin ve İsviçre gibi ülkeler benzer düzenlemeleri kabul etmedi çünkü tarım ve gıda güvenliğini birincil öncelik olarak gördüler. Türkiye, hâlâ kendi kendine yetebilen nadir ülkelerden biri. Bu avantajı korumak, gelecek nesillerin gıda güvencesi için hayati önem taşıyor.

Bu kanunu tartışmak bir zorunluluk; ama en az onun kadar önemli olan şey, bu tartışmayı doğru zeminde ve doğru bilgiyle yürütmek önemli olan.