Ülkemizde hiç beklenilmeyen zamanlarda ancak genellikle yer bilimcilerin uyardıkları noktalarda
binlerce can alan önemli bir afettir deprem.
Son 120 yılda meydana gelen depremlerde resmi kayıtlara göre 130 binden fazla insanımızı
kaybettiğimiz milyarlarca dolar maddi kayba neden olan ancak sadece her şey olup bittikten binalar
yerle bir olup insanlar enkaz altında kaldıktan sonra arama kurtarma çalışmalarında ciddiye aldığımız
aileleri yok eden, insanları sakat bırakan önemli bir felakettir deprem.
Deprem, madem bu kadar önemliyse, neden devlet çözüm noktasında hep topu vatandaşa atıp
gerekeni yapmaz diye hep sormuşumdur kendime?
Depremde yıkılacak bu evler zaten fakir olan insanlara ait olan evler.
Bu insanlar hayatlarını zor
idame ettirirken, kısaca zar zor geçinmeye çalışırlarken devletin bu insanlardan uzun vadeli kredi
çekip bu evleri güçlendirmelerini beklemesi ya da yıkıp yapmalarını beklemesi bana göre
hayalperestliktir.
Zira, 25 yıldır devletin bu taktiği eğer doğru sonuç verseydi şu an dönüşecek ev kalmaması gerekirdi.
Oysa sadece İstanbul’da acil dönüşmesi beklenen, 260 bin bina var…
Çalışanların %70’inin asgari ücret bandında para almaları kalanların 14 milyonunun da emekli olması
zaten ev sahibi olma ihtimalini ortadan kaldırmıştır.
Peki o zaman çözüm nedir?
Bana göre çözüm; yıkılacak bu evleri devletin tespit edip yıkması, güçlendirme ile kurtulabilecek
olanların güçlendirilmesi, TOKİ tarafından yapılan sosyal konutlara evi olmayıp kiracı olanların cüzi bir
kira karşılığı taşınması, dairesi olup ta devlet tarafından arsaları istimlak edilenlere TOKİ tarafından
daire verilmesidir.
Şu ana kadar toplanan deprem vergileri 40 milyar doları geçti. Zaten bu paralar TOKİ tarafından
binaya dönüştürülseydi 150 bin bina yapılıp en az 750,000 aileye teslim edilebilirdi.
Bakınız, gayri resmi 40 bin kişinin hayatını kaybettiği 17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden 25 yıl
geçti. 6 Şubat 2023’de gayri resmi 300 binden fazla insanımız hayatını kaybetti. Bu konu bana göre
kangren olmuştur artık.
Devletin işi ağırdan alması insanlara yardım etmek yerine geçici çözümlerle
konuyu seçim zamanlarında imar affına çevirip sanki vatandaşa iyilik ediyormuş gibi sulandırması
adeta bana para yatırın sizin binanızda ki iskan problemini görmezden geleyim demesi hiçbir şeyi
çözmediği gibi 6 Şubat depremlerinde Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Malatya’da binlerce
insanımızın hayatını kaybetmesine neden olmuştur.
Dikkat ettiniz mi bilmiyorum, yazımın başından beri bu deprem olacak mı?
Şu tarihte mi olacak yoksa bu saatte mi?
Hiç değinmedim.
Neden?
Çünkü, kesinlikle olacak ve bu deprem olduğunda senin binan bu depreme hazır mı değil mi önemli
olan yalnızca bu detaydır gerisi bana göre hikayedir …
Artık insanları gaflet uykusundan uyandırmanın vakti gelmiştir.
Yıllardır bu konuda yüzlerce TV programı yaptım. You Tube kanalımda 200’ün üzerinde video çektim.
En son İstanbul Depremi kitabını yazdım. Üniversitelerde onlarca İstanbul Deprem Riski semineri
düzenledim. İki farklı gazetede 300’den fazla makale yazdım.
AFAD Üniversite Sivil savunma amirliği
yaptım. Üniversitede İnşaat Mühendisliği bölümünde Zemin Mekaniği, Temel İnşaatı, Geoteknik
Uygulamalar dersleri verdim.
Ancak üzülerek görüyorum ki yeterince insana ulaşamamışım…
Hatta bazı TV kanalları deprem konusunda gerçekleri söylememin hükümeti zor durumda
bırakacağını ve benim için hiçte iyi olmayacağını söylemelerine rağmen bildiğim doğruları anlatmaya
devam ettim. Bu konunun ucu nereye kadar giderse gitsin kime ulaşırsa ulaşsın deprem konusunda bildiğim
doğruları söylemeye, insanları, kamu kurumlarını uyarmaya devam edeceğim…
Umarım, beklediğimiz İstanbul depremi olmadan devlet elini taşın altına koyup vatandaşına sahip
çıkar…