SON DAKİKA

İstanbul'da depremi beklerken belediyeler ne yapmalı?

İstanbul'da yarın deprem olma ihtimali %65-70 aralığında gezinirken AFAD, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Kızılay, ilgili yerel belediyeler ve büyük şehir belediye başkanlığının bu konu ile ilgili pek çok senaryo planı var. Ancak bunların tamamı deprem olduktan sonra enkazı kaldırmaya yönelik planlar maalesef.

Ülkemizde afetlerle mücadele, afet olsun ölen ölsün, biz devlet olarak gidip kalan enkazları kaldıralım, Kızılay çadır kursun, AFAD ilk 72 saat arama kurtarma yapsın sonra televizyonlardan İBAN numarası yayınlayalım ve yıkımın olmadığı diğer tüm illerdeki vatandaşlarımızın bağışlarıyla bu afetin yaralarını saralım, yetmezse yeni deprem vergileri koyalım şeklindedir.

Bu şekilde bir kısır döngü içinde son 100 yılda sadece depremler sonucu ölen resmi 130 bin gayri resmi 350 bin kişi hayatını kaybetmesine ve vatandaşlarımız maddi, manevi bedel ödemesine rağmen çokta fazla bir şeylerin değişmediğinin görüyor ve üzülüyorum.

O zaman ülke olarak ne yapmalıyız?

*Öncelikle AFET BAKANLIĞI kurulmalı ya da AFAD, Afet Bakanlığına dönüştürülmelidir ancak bu bakanlığın bütçesi DİYANET’in bütçesinden çok daha fazla olmalıdır.

*AFET Bakanlığı Büyükşehir Belediyelerinde bulunan Deprem ve Zemin İnceleme Müdürlükleri ile koordinasyonu başlatmalı ve ilçe belediyelerinin tamamında Deprem ve Zemin İnceleme Müdürlükleri kurulmalıdır.

*Deprem ve Zemin İnceleme Müdürlükleri yapı güvenlik sistemi adı altında tüm binalara bir kimlik numarası vererek bu binaların deprem performans analizlerinin yapılması için 2000 yılı öncesi yapılan tüm binalara (okul, hastane, fabrika, konut) tebligat göndererek bu analizleri hem fiziki dosya olarak hem de dijital ortamda istemelidir. 

Bu müdürlüklerde, İnşaat Mühendisleri (Statik ve Geoteknikçi), Jeoloji Mühendisleri, Jeofizik Mühendisleri gerekli kontrolleri yapmalılar ve bu verileri Belediyelerde ve ilgili bakanlıkta biriktirilerek riskli yapılar tespit edilmelidir.

Bu riskler derecelendirilerek iyileştirmeyle bina kurtulacak mı yoksa bina yıkılmalı mı?

Bunlar ayıklanarak ikinci aşamaya geçilmelidir. 

*Bina eğer güçlendirilecekse güçlendirme projesi ve uygulama planı belediyeye sunulacak ve bu süreci yapı denetim denetleyecektir.

Bu şekilde başlanacak süreçte 6 ay gibi bir sürede tablo netleşecektir. Tebligatlara cevap vermeyen binalara ceza kesilip ek süre verilerek takibi sağlanmalıdır.

*Aynı kararlılık bünyesinde insan çalıştırıp ekonomiye katkı sağlayan fabrikalardan da istenmelidir. Zaten okul ve hastaneler bu konuda ciddi mesafe kat ettiler şuana kadar.

*Her yapının bir yapı güvenlik belgesi olmalıdır. Ortalama her bina 10 yılda bir kontrol edilmelidir. Tıpkı arabaların nasıl 2 yılda bir muayeneleri yapılıyorsa binalarda bu şekilde kontrol edilmelidir. Ancak her seferinde mekanik olarak binalardan karot almak yerine 1 kez karot alınıp sonraki kontrollerde hasarsız Jeofizik yöntemler kullanılarak denetlemeler yapılmalıdır.

*Tüm binaların ekspertizi bu analiz sonucuna göre yapılarak binanın ve dairelerin gerçek değerleri belli olmalıdır. Nasıl arabalarda tramer kaydı varsa aynı uygulamalar binalar içinde aranmalıdır.

*Bir binadan bir daire satılacaksa değerleme bu yapı güvenlik belgesindeki puana göre yapılmalıdır. Eğer performans analizi yoksa tapu müdürlükleri satışı durdurmalıdır. 

*Bir binada deprem analizi yapılmamışsa DASK da yapılmamalıdır. Zira binanın gerçekte ne durumda olduğunu bilmeden riski de hesaplanamaz.

*Elbette ki bütün bu uygulamalar yapılırken devlet yerel belediyeler vasıtasıyla bu işlemler için gayrimenkulün metrekaresine göre belli harçlar almalıdır. Alınan bu harçlarla bu denetleme sistemi finanse edilmelidir.

*Eğer bu denetlemelerde istenen belgeler vatandaşlar tarafından yerine getirilmiyorsa mutlaka caydırıcı cezaları olmalıdır. Aksi taktirde kimse bir şey yapmayacaktır.

Yapılacak tüm bu uygulamalar ilçe belediyelerinde kurulacak deprem ve zemin inceleme müdürlükleri tarafından yürütülmelidir.

Bakınız bu tarz bir sistemi kurmadan eğer hala AFAD ve KIZILAY üzerinden deprem sonrası müdahale ederiz daha fazla çadır alalım gibi boş hayaller kurulursa sonuç 6 Şubat depremlerinden farklı olmayacaktır.

Çök, kapan, tutun gibi sloganların deprem olduğunda yerle bir olacak kumdan kale görüntüsündeki binalar için geçerli olmadığını artık kabul etmemiz gerekir.

Buna bağlı olarak, deprem paradigmamızı tamamen değiştirip depremde hasar görse de yıkılmayacak binalar, yani depreme dayanıklı yapı tasarımı ve uygulamasını yaygınlaştırmamız asıl hedefimiz olmalıdır…