İsrail'in İran'a saldırılarının dünya ekonomisine etkisi
Son günlerde stratejik hedeflere yönelik karşılıklı saldırılarla tırmanan İsrail ve İran arasındaki doğrudan askeri çatışma, küresel piyasalarda şok dalgaları yaratarak, kırılgan bir dünya ekonomisini rayından çıkarma potansiyeli konusunda ciddi endişelere yol açmıştır.
Analistler ve ekonomistler durumu yakından izliyor ve öncelikli olarak enerji fiyatları, ticaret yolları, finans piyasası oynaklığı ve daha genel ekonomik büyüme etrafında dönen birkaç temel etki alanı konusunda fikir birliği oluşuyor.
İlk belirgin önemli etki petrol fiyatları ve altında oldu
İsrail-İran çatışmasının en belirgin ve acil ekonomik sonucu, küresel petrol fiyatlarındaki artıştır. Orta Doğu, dünyanın birincil petrol üreten bölgesidir ve tedarik veya ulaşım kanallarındaki herhangi bir kesinti anında ve dramatik bir etkiye sahiptir. Son zamanlarda İsrail'in İran nükleer tesislerine düzenlediği hava saldırıları ve İran'ın misilleme amaçlı füze saldırılarının ardından, Brent ham petrol fiyatları önemli ölçüde yükseldi ve bazı raporlar gece boyunca %7-9'luk artışlar olduğunu ve varil başına yaklaşık 73-78 dolar seviyelerine ulaştığını gösteriyor. Ham petrolün varil başına 100 doların üzerine çıkmasına neden olacak bir tırmanış korkusu yaygın olarak tartışılıyor.
Kritik geçit ise dünya deniz petrolünün yaklaşık yüzde 20-30'unun geçtiği Hürmüz Boğazı... İran, tarihi olarak bu hayati su yolunu kapatmakla tehdit etmiş olsa da geçici bile olsa bu kapalılığın sürdürülmesi, eşi benzeri görülmemiş fiyat artışlarına ve ekonomik istikrarsızlığa yol açacaktır. Şahran benzin deposu ve Güney Pars gaz sahası gibi İran petrol tesislerine yönelik saldırılar, enerji altyapısının kırılganlığını ortaya koyarak piyasa kaygılarını daha da artırdı.
Daha geniş ekonomik sonuç: Enflasyon ve büyüme durgunluğu
Bu çatışmanın en ciddi ekonomik tehdidi, petrol fiyatlarının yüksek seyretmesi nedeniyle enflasyonu yeniden alevlendirme potansiyelidir. Bu, merkez bankalarının para politikasını gevşetme çabalarını durdurabilir, potansiyel olarak daha uzun süre yüksek faiz oranlarını koruyabilir, bu da hisse senedi değerlemelerini ve daha geniş ekonomik büyümeyi olumsuz etkileyebilir. Orta Doğu petrolüne büyük ölçüde bağımlı olan Avrupa ve Asya, küresel büyümede önemli bir bozulmaya ve potansiyel bir düşüşe karşı özellikle savunmasızdır. Enerjide büyük ölçüde kendi kendine yeten ABD bile, birbirine bağlı küresel piyasalar ve potansiyel enflasyon yansımaları yoluyla olumsuz etkiler hissedecektir.
Analistler üç ana senaryoyu değerlendiriyor.
Temel Durum (Çatışma Sınırlandırılmış): Başlangıçtaki piyasa gerginlikleri istikrara kavuşuyor, enerji fiyatları ılımlı seyrediyor ve savunma varlıkları dirençli kalmaya devam ediyor.
Aşağı Yönlü Senaryo (Bölgesel Savaş Tırmanıyor): Petrol varil başına 100 doların üzerine çıkıyor , enflasyon korkuları geri dönüyor, merkez bankaları faiz indirimlerini yeniden değerlendiriyor ve küresel durgunluk enflasyonu riskleri artıyor, bu da uzun süreli belirsizliğe ve piyasa baskısına yol açıyor.
Yükseliş Senaryosu (Hızlı Diplomatik Atılım): Piyasalar hızlı ve güçlü bir rahatlama rallisi görüyor,Enflasyon baskılarının azaltılması ve geniş yatırımcı iyimserliğinin yeniden sağlanması.
Haziran 2025 ortası itibarıyla durum akışkan ve oldukça öngörülemez olmaya devam ediyor. Piyasaların uzun vadeli dayanıklılığı kabul edilirken, İsrail-İran çatışmasında tırmanmanın acil ve devam eden tehdidi küresel ekonomik toparlanmaya önemli bir karşı rüzgar oluşturuyor ve yüksek petrol fiyatları, artan ticaret maliyetleri ve piyasa belirsizliğinin devam edeceği bir dönemi çok gerçek bir olasılık haline getiriyor.
Daha Ukrayna ile Rusya’nın birbirlerine olan saldırısını kınarken bu sefer de İsrail ile İran birbirine girdi. Aslında bu iki ülke birbirine başka bir şekilde bağlı. İran olmasa İsrail olmaz. Çünkü İsrail’in birini düşman ilan etmesi lazım ki diğer devletleri kandırabilsin mağduru oynayabilsin. Bugün kü rejimin mimarı olan Fransa bile işlerin bu kadar büyüyeceğini düşünmedi. Belki de “sen de mi Brutüs” hikayesindeki Cesar’ı İran...
Neyse bu tip oyunların ve dünya ekonomisinin bir yönetim kadrosu var. Biz ne yaparsak yapalım senaryoyu onlar yazıyorlar. Bize sadece oynaması düşüyor. Zaten sınırlı sayıdaki yılları geçireceğimiz şu dünyada bu yapılanları tersine döndürme şansımız yok. O zaman sıra bize gelene kadar sıramızı bekleyeceğiz. Altın, gümüş her daim kazanır diyen yatırımcılara inanıp nakitsiz toplumu empoze edenlere varsa kaldıysa cebimizdeki parayla karşı duracağız.
Sonumuz hayrolsun...