İnsanlığın tarih önünde devrim yürüyüşü
Devrim kelimesi Türkçe 'de "köklü değişiklik" anlamına gelir ve Arapça kökenli "devir" kelimesinden türemiştir.
Hem Türkçe ‘de hem de pek çok dilde önemli tarihsel dönemleri tanımlamak için kullanılır ve güçlü bir etki yaratır.
Dünya tarihinde Mekke’nin fethi
10 Ocak 630 (Hicret’in 8. yılında, Ramazan ayının 13. günü) İslam Peygamberi Hz. Muhammed komutasındaki Müslüman ordusu, 10.000 kişilik bir kuvvetle hareket emri alarak Mekke'ye doğru ilerledi. Hz. Muhammed, Fetih Suresi'ni okuyarak Mekke'ye giriş yaptı. Ordunun üç kolu herhangi bir direnişle karşılaşmazken, Halid bin Velid komutasındaki dördüncü kol, müşriklerin lideri İkrime bin Ebu Cehil'in küçük bir saldırısını geri püskürttü.
Bu fetih, İslam tarihindeki en önemli olaylardan biri olarak kabul edilir. Hz. Muhammed, Mekke'ye girer girmez genel af ilan etti ve kimseye dokunulmayacağını bildirdi. Ardından, içerisinde 360 put bulunan Kâbe'ye yöneldi. İsra Suresi'nin 81. ayetini okuyarak putları birer birer devirdi. Daha sonra beraberindeki Müslümanlarla birlikte Kâbe’yi tavaf etti.
Fetihten hemen sonra Hz. Muhammed, Kâbe'de ilk hutbesini verdi. Mekkelilerin şüphelerini gidermek adına hutbesinde şu sözlere yer verdi:
"Benim hâlimle sizin hâliniz, Yusuf'un kardeşlerine dediğinin aynısıdır. Yusuf'un kardeşlerine dediği gibi, ben de diyorum ki: 'Size bugün hiçbir başa kakma ve ayıplama yok. Allah, hepinizi bağışlasın. O, merhamet edenlerin en merhametlisidir. Gidiniz; sizler artık serbestsiniz.'" (Yusuf Suresi, 92. Ayet)
İhtilalin düşünsel sebepleri
Tarihsel olarak, Fransız Devrimi (1789-1799) mutlak monarşinin devrilip yerine cumhuriyetin kurulması ve Katolik Kilisesi’nin reformlara zorlanmasıdır. Milliyetçilik akımını başlatmasıyla Avrupa ve dünya tarihinde büyük bir dönüm noktası olmuştur.
Fransız halkı, aydınlanma felsefesiyle bilinçlenerek saray, kral ve seçkinlerin denetiminden çıkmak için eğitim alanında ilerleme kaydetmiştir. Aydınların düşünceleri toplumu derinden etkilemiş ve bu süreçte mantığın, geleneklerin ve mutlakiyetçi rejimlerin sorgulanması başlamıştır.
Descartes, akıl ve eleştirel zihniyetin üstünlüğüne vurgu yaparken Montesquieu, yasama erkini halkı temsil eden vekiller aracılığıyla kullanmayı ve güçler ayrılığı ilkesini savunmuştur. Voltaire, kralın filozoflardan oluşan bir danışmanlar kurulu aracılığıyla toplumu aydınlatmasını ve parlamenter bir sistem benimsemesini önermiştir. Rousseau ise insanların doğuştan eşit olduğunu ve halk egemenliğinin siyasal rejime hâkim olması gerektiğini vurgulamıştır.
İngiliz Halklar Bildirgesi ve Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi gibi demokratik ilkeler, Fransız burjuvazisini harekete geçirmiş ve ihtilale zemin hazırlamıştır.
Günümüzden bir bakış
2024’ün son günlerinde, 2025’e adım atarken, dünyayı hâlâ ırkçılık, mezhep kavgaları ve despot yönetimlerin sebep olduğu kaosun meşgul etmesi insanlık adına büyük bir kayıptır. Birleşmiş Milletler ’in işlevini yitirmiş olması düşündürücüdür. İsrail topraklarına Avrupa’dan göç eden insanların, tarihten gelen acı günleri unutarak, Filistin halkına zulüm ve vahşet uygulaması, tarihin ironik bir tekerrürüdür.
İslam adına yapılan devrimlerle insanlara baskı ve zulüm uygulanması, inanç sistemine aykırıdır ve Batı’nın çıkarlarına hizmet etmektedir. Hz. Muhammed’in adaleti ve merhametiyle insanlığa örnek olduğu topraklar, bugün baskıcı rejimlerle ve mezhep kavgalarıyla zarar görmektedir. Ancak zalimler, er ya da geç karanlığın derinliklerinde yok olacaktır.
İnsanlık adına zorbalık ve yalanlarla kurulan hiçbir düzen uzun süre ayakta kalamaz. Yunus Emre’nin, "Yaradılanı severim, Yaradan’dan ötürü" sözüyle ifade ettiği gibi, insan bu kâinattaki en kutsal varlıktır.
Suriye halkının, uzun yıllar süren baskıcı bir rejime karşı direnişi, zalimlere karşı halkın birlik olma gücünü göstermiştir. Ancak Batı, bu direnişlerden kendi çıkarları için faydalanmak adına çeşitli oyunlar oynamaktadır. Bu sebeple Suriye halkı, tarihten ders alarak daha uyanık olmak zorundadır. Boşuna denmemiştir: "Su uyur, düşman uyumaz."