Gazze: İnsanlık ve vicdan sınavı
İsrail Savunma Bakanı geçtiğimiz günlerde Gazze'yi işgali onayladığını ve 60 bin yedek askeri göreve çağırdığını açıkladı. Netanyahu ise, "Hamas ile anlaşsak bile Gazze'yi işgal edeceğiz" sözleriyle hedefin sadece bir örgüt değil, bütün bir halk olduğunu ilan etti.
Bugün Gazze’nin yüzde sekseni yerle bir edilmiş durumda. Bombardıman, açlık, susuzluk ve her türlü zulme rağmen Gazzeliler topraklarını terk etmiyor. Çocuklarını, eşlerini, sevdiklerini kaybedenler, yine de vatanlarını bırakmamayı seçiyor. Bir babanın kucağında evladının cansız bedenini taşıdığı o çaresizliği kimse unutamaz. Allah kimsenin başına vermesin.
Sürgün planı
Dünya kamuoyu tepki gösteriyor ama ne İsrail’in umurunda ne de Batı’nın. Trump’ın onayladığı “sürgün planı” ise, Gazzelileri başka ülkelere dağıtma girişiminden ibaret. Ateşkes görüşmeleri bile aslında nüfusu boşaltma planlarının kılıfı haline getiriliyor.
Asıl acı olan, İslam dünyasının sessizliği. 2,5 milyar Müslüman, 9 milyonluk bir devlet karşısında etkisiz hale getirilmiş durumda. İslam İşbirliği Teşkilatı da bu büyük trajediye karşı sadece seyirci kalıyor. Bu, yalnızca Gazze’nin değil; bütün İslam dünyasının tarihine kazınmış bir utançtır.
Unutmayalım: Gazze’den sonra hedef Suriye, ardından İran ve nihayetinde Türkiye olabilir. İsrail, bölgedeki nihai hedefi olan Süleyman Mabedi’ni inşa etmek için hiçbir şeyi göze almaktan çekinmeyecektir.
Biz ise hâlâ bakıyor, susuyoruz
İki yıldır süren katliamda yüz binlerce insan kadın, çocuk demeden öldürüldü; şehirler yok edildi. Hayatta kalanlar ise şimdi açlıkla ve sürgün tehdidiyle karşı karşıya. Biz ise hâlâ bakıyor, susuyoruz.
Türkiye, zamanında vermesi gereken kararı geç de olsa uyguluyor. İsrail’e giden yabancı ve Türk bayraklı gemilere kısıtlama getirerek, askeri malzeme veya destek taşımadıklarından emin olmadan geçişlerine izin vermiyor. Bu adım, uluslararası ticaretin önemli bir bölümünü etkileyecek ve Gazze’ye yönelik sevkiyatların kontrolünü sağlayacak somut bir önlem olarak değerlendiriliyor.
Artık susma zamanı değil. Günümüz savaşları sadece cephelerde değil, sosyal medya üzerinden de yürütülüyor. Sesimizi ne kadar yükseltirsek, dünyada o kadar yankı bulacak. Vicdanı olan herkesin, hangi inançtan veya düşünceden olursa olsun, bu katliama karşı ses çıkarması gerekiyor. Sesimizi sosyal medyada duyurmak, gerçeği yaymak, aynı zamanda zulme ortak olan markaları ve destekçileri boykot etmek bugün elimizdeki en güçlü silahlardır. Birlik oldukça sesimiz büyür, boykotlar çoğaldıkça zulmün çarkı yavaşlar.
Gazze için ayağa kalkmak, aslında insanlığımızı savunmaktır.