Dolar $
32.67
%0.26 0.08
Euro €
35.41
%0.33 0.11
Sterlin £
42.03
%0.36 0.15
Çeyrek Altın
4090.72
%1.72 68.27
SON DAKİKA

Felsefe, bilim ve din ekseninde Türkiye

Bugün felsefe, bilim ve dini Türkiye ekseninde incelemek istedim. Konfiçyus'un da söylediği gibi…; Hiçbir şey karanlık bir odada siyah bir kedi aramak kadar zor değildir. Hele o odada siyah bir kedi yoksa…

Ulus Fatih, Odysseus kitabında bu siyah kediyi daha farklı terimleri tanımlamak için yorumlamıştır. Tamamen karanlık bir odada siyah bir kedi arıyorsanız bunun adı felsefedir. Tamamen karanlık bir odada olmayan siyah bir kediyi arıyorsanız bunun adı metafiziktir. Tamamen karanlık bir odada olmayan siyah bir kediyi arıyor ve buldum diye bağırıyorsanız bunun adı dindir. 

Tamamen karanlık bir odada siyah bir kedi arıyor ve bunun için bir el feneri kullanıyorsanız bunun adı bilimdir… Tolstoy cahil insanı tanımlarken: Cahilde eksik olan akıl değildir. O kurnazdır, eksik olan ahlaktır. Cahil güçlüdür. Kendi mutluluğu için başka hedefi olmayan kötü bir insan türüdür… Tanımını kullanmıştır. Tolstoy dünyanın yakından tanıdığı Rus yazar ve bana göre önemli bir filozoftur. Yaklaşık 114 yıl önce ölmeden önce söylediği bu sözüyle neyi ve kimi kastetmek istemiştir diye soracak olursanız. Bence, cahil insan türünün bir ırkı yoktur. 

Her milletten cahil insan aynı kategoriye girmektedir. Ülkemizde de bu türden olup sadece parası olduğu için toplumun kutsadığı insanlar, oldukça fazladır. Bu tarz insanlar sıklıkla dinide kullanarak toplumda avantajı eline geçirmek isteyen kurnaz ve ahlaksız insanlardan oluşurlar. Bu tür insan müsveddeleri felsefe ve bilimden ölesiye nefret eder ve belli etmek istemeseler de korkarlar. Bunun en büyük nedeni ise felsefe ve bilimin, kolaylıkla kandırdıkları para için sömürdükleri ve kullandıkları insanları ansızın uyandırmasından korkarlar.

Felsefe ile sorgulamaya başlayan, bilimle doğruyla yanlışı ayırt eden bu insanlar artık eskisi gibi davranmazlar çünkü. Psikolojinin babası, Sigmund Freud en sevdiğim sözlerinden birinde anlatmaya çalıştığı gibi: İnsanlar sizi eskisi gibi kullanamadıklarında değiştiğinizi söylerler… Bakınız bu sözde kastedilen aslında üstat Tolstoy’un anlatmak istediği kurnaz olan cahillerdir... 

Ve her ne hikmetse ülkemizde bu tür insanların sayısı son zamanlarda katlanılmaz bir boyuta ulaşmıştır. Bu insanlar Fen liselerinden, Anadolu liselerinden nefret ederler. Doktorları döverler, mühendislere küfür ederler, öğretmenleri bıçaklarlar ve problemleri dinle çözmeye çalışırlar. Onlara göre bir insan hastalandığında doktora değil hocaya gitmelidir. 

Cep telefonu, araba, bilgisayar bunları zaten gavurlar yapmaktadır bunun için mühendis olmaya gerek yoktur satın alınabilir şeylerdir bunlar. Okula ise hiç gerek yoktur. Çünkü zaten bağlı bulundukları bir tarikat vardır. Milli eğitimin müfredatı çok tehlikelidir zira çocukları inançsız bir zındığa dönüştürebilir. Yani kısaca her konuyu din ekseninde çözmeye çalışan, bilim ve felsefeyi, kandırdıkları insanları uyandıracak ciddi bir tehlike olarak gören, bu zır cahil güruh, şu an ülkemizde ki en büyük tehlikedir bana göre… 

Bu mantık beraberinde okullarda ki müfredattan integrali gereksiz diye çıkartırken. Din derslerinin saatleri arttırılıp, fen derslerini seçmeli yapmak bana göre hiçte masum değildir. Şu an toplumun geldiği en son nokta ise; Etik olmayan bir ortamda, etik insanlar her zaman geriye düşecektir. Çünkü dürüst insanın ahlaki sınırları vardır ama ahlaksızın cahilin) hiçbir sınırı yoktur…

İyi eğitimli insanların çocuk sayıları 1 iken bu zır cahiller 5 çocuk yaparak ve Ortadoğu’dan gelen mültecilerinde katkısıyla sayılarının toplumda logaritmik olarak artması da ülkemiz açısından çok ciddi bir tehlikedir. Son tahlilde; ülkemize felsefe ile sorgulayan, bilimle merak eden insanlar lazımdır. Dogmatik olarak her şeyi tarikat liderinin ağzından kabul eden bir insan, kendi ördüğü duvarların altında kalmaya mahkumdur.

Ve Immanuel Kant’ın kastettiği aydınlanma yani, aklını kullanma cesareti göstermek, şu an 2024 yılında bizi kurtaracak tek seçenek gibi gözüküyor…