Ev Genci
Sevgili okuyucularım bu hafta çağımızın sadece dijitalleşme, yapay zeka temelli iş süreçleri kapsamında üreticiler nezdinde bir değişim yaşamadığını, toplumsal ve bireysel anlamda da değişimleri derinden hissettiğimizi vurgulayacağım bir yazı ile karşınızdayım.
Toplumlar, her dönemde genç nesillerle birlikte dönüşüm geçirir. Bu nesiller, kendi zamanlarının koşullarına, kültürel dinamiklerine ve ekonomik şartlarına göre şekillenir. Ancak son yıllarda gözlemlenen bir eğilim, gençlerin yaşam tarzında radikal bir değişimi işaret ediyor. Bu değişim, sadece dijitalleşme ile sınırlı kalmayıp, bireylerin sosyoekonomik yapılarına, aile içi ilişkilerine ve genel yaşam beklentilerine de yansımış durumda. İşte bu bağlamda karşımıza çıkan yeni kavram: “Ev Genci”.
Kimdir bu ev genci dediğimiz kişiler? Ev Genci, tanım olarak, toplumda bağımsızlık ve kendi başına yaşam beklentileriyle yetişen ancak ekonomik ya da diğer sebeplerle ailelerinden ayrılamayan gençleri ifade eder. Bu kişiler, genellikle 20’li yaşların başı ile 30’lu yaşlarının ortalarına kadar olan bireylerdir. Birçok kişi için üniversite sonrası veya iş hayatına atılma dönemi bağımsızlık kazanmanın, kendi ayakları üzerinde durmanın işareti olsa da, ev gencinin durumu biraz daha farklıdır. Bu gençler, genellikle kendi finansal bağımsızlıklarını kazanmalarına rağmen, iş bulma zorlukları, kiraların yüksekliği veya yaşam maliyetlerinin artışı gibi sebeplerle ailelerinin evinde yaşamaya devam ederler.
Ev Genci kavramının arkasında yatan ana faktörlerden biri, son yıllarda gençlerin karşılaştığı ekonomik zorluklardır. Türkiye başta olmak üzere birçok ülkede işsizlik oranları, özellikle gençler arasında yüksek seviyelerde seyretmektedir. Bu durum, mezuniyet sonrası iş bulmakta zorlanan gençleri, kısa vadeli ya da güvencesiz işlerde çalışmaya zorlamaktadır. Aynı zamanda artan konut fiyatları ve kira bedelleri de bu gençlerin bağımsızlıklarını kazanabilmelerini engellemektedir. Birçok ev genci, kendi evlerini kiralayacak maddi imkana sahip olamamakta ve bu yüzden ebeveynlerinin evinde kalmaya devam etmektedir.
Ancak yalnızca ekonomik faktörler değil, toplumsal normlar da bu durumu pekiştiren bir diğer unsurdur. Geleneksel olarak, özellikle Orta Doğu ve Güneydoğu Avrupa kültürlerinde aile bağları güçlüdür ve gençlerin aileleriyle yaşaması sıkça gözlemlenen bir durumdur. Ayrıca, son yıllarda aile içi ilişkilerin, karşılıklı destek ve güven temelinde daha da güçlendiği de görülmektedir. Çocukların, ebeveynleriyle daha uzun süre yaşamaları, ailelerin birbirine duyduğu bağlılığı pekiştirirken, ekonomik koşullar da bu bağları güçlendiren bir zemin hazırlamaktadır.
Ev Genci olmanın psikolojik yönleri de önemli bir tartışma konusudur. Birçok genç, bağımsızlıklarını kazanamadıkları için toplumda bir tür “başarısızlık” duygusuna kapılabilir. Özellikle sosyal medyanın etkisiyle, diğer gençlerin bağımsız yaşamlarını sürdürdüklerini görmek, evde kalan bireylerde kaygı yaratabilir. “Başarılı olmak” genellikle kendi evini kurmak ve ailesinden bağımsız bir yaşam sürmekle özdeşleştirilse de, ekonomik ve sosyal koşulların bu tanımı şekillendirdiğini unutmamak gerekir. Bu noktada, gençlerin aileleriyle yaşama tercihleri, daha çok ekonomik bir zorunluluk olmanın ötesine geçerek, aile içindeki dinamiklerin de bir parçası haline gelir.
Ev Genci kavramı, toplumun bireyleri nasıl değerlendirdiğiyle de ilişkilidir. Gençlerin, ailelerinin evlerinde yaşamaları bazen dışarıdan eleştirilen bir durum olabilir. Bu eleştiriler, çoğu zaman bu bireylerin “yetişkinlik” yolunda bir adım dahi atamadığı şeklinde yorumlanabilir. Ancak bu eleştiriler, yalnızca yüzeysel bir bakış açısının yansımasıdır. Gençlerin kendi ayakları üzerinde durabilmek için verdiği mücadelenin genellikle toplumsal ve ekonomik engellerle sınırlı olduğunu anlamak önemlidir.
Ev gencinin, geleceğe dair umutları ve beklentileri de bu kavramı şekillendiren unsurlardan biridir. Çoğu ev genci, gelecekte kendi bağımsız yaşamlarını kurmak için çözüm arayışındadır. Bu çözüm, bazen daha iyi bir iş bulmak, bazen de aile ile kurulan bağları pekiştirerek uzun vadeli bir finansal plan yapmaktan geçer. Teknolojinin ve dijitalleşmenin de etkisiyle, bazı ev gençleri freelance işlerle veya dijital platformlarda gelir elde edebilirken, diğerleri geleneksel işlerde çalışmayı tercih etmektedir.
Sonuç olarak, ev genci kavramı yalnızca bir yaşam biçimi değil, aynı zamanda toplumun genç nesil üzerindeki baskılarının ve ekonomik zorluklarının bir yansımasıdır. Bu kavramı yalnızca negatif bir bakış açısıyla değerlendirmek yanıltıcı olabilir. Her bireyin yaşam koşulları farklıdır ve bu koşullar, bazen evde kalmayı, aile ile daha derin bağlar kurmayı ve birlikte büyümeyi gerektirebilir. Bu, başarısızlık değil, tam tersine bir dayanışma modelidir. Ev Genci, sadece fiziksel olarak ailesinin yanında yaşayan bir birey değil, aynı zamanda hayatın zorluklarına karşı birlikte direnmeye çalışan bir neslin simgesidir.
Bir sonraki yazımızda, bilginin ışığında güzel günlerde görüşmek üzere…