Euro ile Amerikan doları taht savaşı...
Trump'ın son günlerde bir öyle bir böyle yaşadığı oynaklığı Küresel Güney'i 'istikrarlı' Avrupa Birliği'nin kollarına mı itecek? Soru bu ama AB'nin de ne kadar istikrarlı olduğu tartışılır. Dünyadaki olumsuz tüm olayların aynı zamana denk gelmesi de ayrı bir hikaye.
İşte böylesi bir dünyada Euro sonunda küresel rezerv para birimi olarak dolarla rekabet edebilecek duruma gelebilir mi? Aslında yakın zamana kadar bu uzak bir ihtimal gibi görünüyordu değil mi? Yapılan ABD Başkanlık seçimi sonrasında Donald Trump'ın kazanması ve onun ticaret saldırganlığı son haftalarda borsa piyasalarından trilyonlarca doları silip süpürdü ve yatırımcıların altına, yene ve Avrupa hisse senetlerine yönelmesiyle doların neredeyse tüm önemli para birimlerine karşı değer kaybetmesine neden oldu. Bence aslında monoton giden bir dünyanın hareketlenmesine neden oldu. BU tabii ki iyi ya da olumsuz olarak yansımıştır insanlara.
Trump'ın 2 Nisan 2025 tarihinde planlanan ve "Kurtuluş Günü" olarak adlandırdığı gümrük vergisi saldırısı piyasalarda “hadi yahu” etkisi yaptı.
Avrupa Merkez Bankası (AMB) Başkanı Christine Lagarde yaptığı açıklamada, bunun Avrupa'nın "bağımsızlığa yürüyüşünün" başlangıcı olduğunu söyledi. Ben de bu yazıyı onun bu sözü üzerine kaleme aldım.
Bu yaşadığımız günler kaderimizi daha iyi kontrol altına almaya birlikte karar vermeye yol açabilir.
Aslında dünya Dolara bağımlı ticaretin ne kadar riskli olduğunu anladı. Bağımsızlığa giden yollardan biri, Euronun rezerv para birimi olarak rolünü güçlendirmektir. Dünyanın ikinci büyük para birimi olan Euro, devreye girmek için iyi bir konumdadır. Ancak bunun gerçekleşmesi için politik olarak çok şeyin yolunda gitmesi gerekir. Ve AB karar vericilerinin bu konuda çok iyi bir geçmişi yoktur. Bu durum ülkemizi nasıl etkiler derseniz bizim ticaretimizin hangi bölgeye çoğunlukla yapıldığını bilmek gerekiyor. Türkiye İstatistik Kurumu ile Ticaret Bakanlığı iş birliğiyle genel ticaret sistemi kapsamında üretilen geçici dış ticaret verilerine göre; ihracat 2024 yılı Aralık ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre %2,1 artarak 23 milyar 443 milyon dolar olmuş. Görüyoruz ki bu ihracat rakamları dahi dolar olarak istatistiklere yansıtılıyor.
Euro'nun öne sürülmesinin ardındaki temel itici güç, dolara karşı bir denge unsuru oluşturmaktı; ancak daha sonra AB ve ECB yetkilileri, euronun uluslararası alanda yayılmasını büyük ölçüde piyasa güçlerine bıraktılar ve küresel rolünü güçlendirmek için ciddi bir hamleyi ihmal ettiler, hatta zaman zaman engellediler.
Bence durumun bu hali için altyapı mevcut, eksik olan siyasi irade. Acaba Avrupa’da da Trump gibi bir bıçkın delikanlı mı olmalı?
Amerika Birleşik Devletleri, dolar üstünlüğünü pekiştirmek için on yıllar harcadı, bazen de saldırganca davrandı. Hala da bu stratejisinde ısrar ediyor. Sonuç olarak, bugün euro, ekonomisinin büyüklüğüne göre az gelişmiş durumda. Yeterli güvenli varlığa sahip değil, çok az offshore likiditesi var ve tutarlı bir finansal diplomasisi yok. Oysa, enerji dönüşümü Avrupa'ya ikinci bir şans sunuyor. Yeşil geçişin para birimi Euro olabilir. Tıpkı kömürün sterlini, petrolün doları sabitlemesi gibi, euro da kritik minerallere ve yeşil teknolojilere bağlanabilir. Pillerin, güneş panellerinin ve yenilenebilir enerji yatırımlarının fiyatları giderek daha fazla Euro üzerinden belirlenir ve finanse edilirse, bu para biriminin küresel rolü artacaktır. Trump'ın yeşil dönüşüme olan düşmanlığı bu olasılığı daha da keskinleştiriyor.
Bana Türk Lirasının durumunu sorabilirsiniz. Aslında dünyanın kullanılan üst düzey para birimlerinden biri olması bana göre hiç de zor değil biliyor musunuz? Çünkü Avrupa Birliğinin 12 Milyar Euro ile satın almaya çalıştığı Asya’daki Türk Cumhuriyetleri ile birlik beraberlik içinde olursak büyük güç olabiliriz. Avrupa Birliği’nin gözünü diktiği o bölgedeki yer altı kaynaklarının, toprak elementlerinin pazarlanması, lojistiği ve geçiş yolunun ülkemiz olduğunu düşünecek olursanız gelecekte Türk lirasından da söz edebiliriz. Ben, Yahya Kemal Beyatlı'nın “insan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar” sözünü çok severim. Hayal etmek, yeni stratejiler üretip, umut edip, ayakta kalıp ne olursa olsun yaşamaya devam etmesini sağlar.