El birliği ile…
Sevgili okuyucularım öncelikle hanım okuyucularımın “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” nü kutlayarak ve bu vesile ile düşüncelerimi sizlerle paylaşarak bu hafta ki yazıma geçmek istiyorum.
Yaşamda kadın olabilmenin zorluklarını her alanda iliklerine kadar hisseden biri olarak, her ne kadar klişe bir ifade olmasını istemesem de kadınların sadece senede bir gün değil her canlı gibi her gün hatırlanmaya ihtiyaçları olduğunu söylemek istiyorum.
Bu hayatta her canlı türünün dünyaya gelişinin bir amacı olduğu ve her birimizin de hiçbirinin birbirinden daha az değerli ya da daha çok değerli olduğunu kabul edebilmemiz mümkün değildir.
Benim burada üzerinde durmak istediğim husus diğer canlı türlerinden bizi ayıran en güzel özelliklerimiz olan ahlak, vicdan, adalet, sevgi vb. duyguları hatırlamıyor gibi davranışlar sergilememizdir. Bu özelliklerimizden uzaklaştıkça gücü gücüne yeteni ezmek ve hatta yok etmek yolunda adımlar atıyor ve bunlar kadına, çocuğa, doktora, öğretmene, öğrenciye, çalışana, akrana vb. şiddet olarak tezahür ediyor. Elbette bu şiddet her zaman fiziksel değil, sözlü, psikolojik çeşitleriyle de olabiliyor.
Umudum odur ki; biz ailelerin ve eğitimcilerin gelecek nesilleri yetiştirirken belki bizden önceki nesillerden daha hassas ve daha dikkatli davranarak daha iyi bir dünyayı el birliği ile inşa edebileceğimizdir.
Yolculuğun Başlangıcı: Marka Olabilmek
Başlıkta da anlatmaya çalıştığım gibi size bir yolculuktan bahsetmek istiyorum; marka olabilmenin yolculuğu.
Günümüzün rekabet dolu dünyasında marka olabilmek artık sadece iş dünyasının tekelinde bir kavram olmaktan çok uzaktır. Bireylerin de kendilerini bir marka olarak görmeleri giderek önem kazanmaktadır ki bu durumu sonuna kadar destekleyenlerdenim. Kişisel marka oluşturmak, sadece iş dünyasında değil, sosyal ve dijital platformlarda da varlık göstermek için kritik bir adım haline gelmektedir. Peki, kişisel marka olabilmenin neden bu kadar önemli olduğunu ele alalım…
Öncelikle, kişisel marka oluşturmak, bireyin kendini diğer bireylerden farklı kılmasını sağlar. Bu farklılık, hem iş dünyasında öne çıkmayı sağlar hem de sosyal çevrede daha etkili olmaya yardımcı olur. Kendi markanızı oluşturarak, değerlerinizi, tutkularınızı ve yeteneklerinizi ön plana çıkarabilirsiniz. Sizi siz yapan değerleri, özünüzü dünyaya haykırabilmenin bir yoludur.
Ayrıca, kişisel marka oluşturmak, özellikle iş dünyasında güvenilirlik ve uzmanlık konularında da size avantaj sağlar. Diğerlerinin sizi tanımasını ve güven duymasını sağlayarak, iş fırsatlarını artırabilir ve kariyerinizde ilerleyebilirsiniz. Aynı zamanda, belirli bir alanda uzmanlık sahibi olduğunuzu kanıtlamak, size o alanda daha fazla itibar kazandırabilir.
Diğer taraftan kişisel marka oluşturmanın dijital dünyadaki önemi de göz ardı edilemez. Sosyal medya platformları ve diğer dijital kanallar, kişisel markanızı oluşturmak ve güçlendirmek için mükemmel araçlardır. Dijital varlığınızı etkili bir şekilde yöneterek, geniş kitlelere ulaşabilir ve etkileyici bir izlenim bırakabilirsiniz.
Sonuç olarak, kişisel marka olabilmek, bireyin kendini ifade etmesi, fark yaratması ve etkili bir şekilde iletişim kurması için önemli bir adımdır. Değerlerinizi, tutkularınızı ve yeteneklerinizi doğru şekilde yansıtarak, kendinizi diğerlerinden ayırabilir ve başarıya giden yolda önemli bir adım atmış olursunuz.
Kişisel markanız ile yaratmış olduğunu değeriniz rekabet dünyasında şirketler için de kıymet gören bir nitelik olarak değerlendirilir. Çünkü bu rekabet ortamında öne çıkmak ve hedef kitleye kalıcı bir şekilde ulaşmak isteyen şirketler için kurumsal marka olmak büyük önem taşıdığı kadar; kendini kişisel bir marka haline getirebilmiş “çalışanlar”ı bünyesinde tutabilmek varlık hanesine katkıdır. Çünkü sizi siz yapan yetenekleriniz, bilginiz, tarzınız o şirketin işleyişine pozitif bir ivme katacaktır. Bu sebeple kurumsal marka olabilmek sadece güçlü bir logo ve reklam kampanyalarından oluşmamaktadır.
Kurumsal marka olabilmek, özünde şirketin değerleri, kültürü ve müşterilere sunduğu deneyimle alakalıdır. Başarılı bir kurumsal marka, tüketici zihninde pozitif duygular ve güven yaratır. Bu güven, müşterilerin markaya sadık kalmasını sağlar ve markanın sürdürülebilirliğini artırır. İşte tüm bunlar işletme yöneticilerinin masa başı stratejileri ile tek başına olabilecek hususlar değildir. Bir şirketin kurumsal marka olabilmesi için öncelikle içeriden dışarıya doğru bir uyum sağlaması gerekir.
Ayrıca bir işletmenin kurumsal marka olabilme serüveninde çalışanlarının markanın değerlerini benimsemesi ve bu değerleri günlük iş süreçlerine yansıtması da büyük bir etkiye sahiptir. Bu durum ise organizasyon içerisindeki yapının ve işleyişin şeffaflığı ile doğru orantılıdır. Organizasyon içerisindeki karşılıklı güven ve çalışanların marka değerine karşı pozitif algısını kuvvetlendirecektir; bu ise dış müşteriler ile ilişkilere yansıyacaktır.
Sonuç olarak, kurumsal marka olabilmek uzun vadeli bir yolculuktur ve sabır gerektirir. Şirketlerin sadece kısa vadeli kazançlar yerine uzun vadeli marka değeri oluşturmaya odaklanmaları gerekmektedir. Böylelikle sadık bir müşteri kitlesi ve sektörde öne çıkan bir konum elde etmek mümkün olabilecektir.
Bir sonraki yazımızda, bilginin ışığında güzel günlerde görüşmek üzere…