Dolar $
33.08
%-0.17 -0.05
Euro €
35.8
%-0.22 -0.08
Sterlin £
42.49
%-0.42 -0.18
Çeyrek Altın
4251.44
%-0.4 -17
SON DAKİKA

Eğitim konusundaki ütopyam…

Ütopya, Thomas More tarafından yazılan, Yunanca "olmayan yer" sözcüğünden türemiş olan kelime ile aynı ismi taşıyan kitaptır. Kurgusal bir ada devletindeki ideal toplumsal yaşam düzenini konu alır.

More'un 1516'da yazdığı kitap, var olmayan bir kurgusal adada geçmektedir. More kitabında Ütopyalıları ve onların sosyal, siyasal ve ekonomik yönleriyle yaşam biçimlerini anlatarak, döneminin İngiltere'sine bir eleştiri getirir. Thomas Moore’un 508 yıl önce yazıp günümüze kadar ulaşan ve hala en çok okunan kitaplar arasında yer alan bu efsane kitabı maalesef, İngiltere kralının, Moor’un kafasını kestirerek Londra köprüsüne astırmasını engelleyememiştir. Şimdi diyeceksiniz ki eğitim ile ütopyanın ne alakası var? 

Maalesef ülkemizde üniversiteler, bilim ve sanattan çok , para kazandıracak meslek okullarına dönüşmüştür. Herkes okuduğu bölümü bitirip en kısa sürede nasıl para kazanırım derdine düştüğü için ülkeyi kalkınma hamlesine götürecek bilimsel buluşlara ve sanatsal ilerlemelere ülkemizde pek rastlanmaz. Eğer bir kişi okuduğu bölümde daha fazla ilerlemeyi düşünüyorsa mutlaka Amerika, İngiltere, Almanya, Fransa gibi ülkelere giderek eğitimine burada devam edip Türkiye ile bağlantısını, her yaz tatile gelip tatil sonunda asıl katkı sağlayacağı ülkeye koşarak gitme haline indirger. Benim eğitim ütopyama göre bu ülke inanılmaz zenginlikleri olan ancak potansiyeli çok kötü yönetilen bir ülkedir.

İnsanlarımız, Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde 1 ve 2 basamağın üzerine çıkamadıkları için (fizyolojik ihtiyaçlar, güvenlik ihtiyacı) eğitimin felsefesiyle ilgili gerçekleri göremediklerini fark ettim. Öncelikle ülkemizde büyükşehirlere yığılma engellenmelidir bu nedenle her şehir tüm problemlerini çözecek şekilde kurgulanmalıdır. İş, eğitim, sağlık, beslenme, barınma, güvenlik ihtiyacı yaşanılan şehirde karşılanmalıdır. Ülkenin en iyi 20 üniversitesi kendisine coğrafi olarak en yakın şehirdeki üniversiteye adını ve eğitim sistemini vermelidir. Tuhaf isimlerle şehir üniversiteleri açılmamalıdır. Örneğin eskiden Gaziantep Üniversitesi yoktu. ODTÜ Gaziantep Mühendislik Fakültesi vardı. 

Böylece insanlar Gaziantep’te ODTÜ’nün eğitimini alabiliyordu. Oysa şimdi bu şehirde yaşayan tüm öğrenciler Ankara’ya gitmek istiyor ve gidince de oradan dönmek istemiyorlar oysa herkes kendi şehrinde bu eğitime ulaşabilse zaten büyük şehirlere yığılma olmayacak. Tüm köylerde bu şehir üniversitelerine bağlı köy enstitüleri kurulsa köylünün tüm bilgi ihtiyacı bu enstitülerden karşılansa zaten problemler büyümeden çözülecek. Tarım ve hayvancılık desteklense örneğin Ziraat Bankası kuruluş amaçlarına geri dönüp sadece çiftçileri maddi açıdan ayakta tutsa şu anki karşılaştığımız gıda enflasyonu da asla yaşanmazdı. Öğrencilerin tüm yetenekleri ilk okulda ve orta okulda rehberlik hocaları tarafından kayıt altına alınıp, yönlendirilse bir öğrenci meslek lisesine mi gidecek, ticaret lisesine mi, polis mi olacak asker mi yoksa hemşire mi?

Tüm bunlar netleşmeden lise sona gelen bir öğrenci üniversite kapılarına geldikten sonra zaten iş işten geçmiş oluyor önümüzdeki sene bu sınava 3 milyondan fazla öğrenci girecek. Özellikle üniversitelerde ders verebilme kriterleri de mutlaka değişmelidir. Şu anki sisteme göre ülkemizin en iyi mimarlarından biri olan Emre Arolat onca ödül almasına Yüksek Mimar olmasına rağmen sadece doktorası olmadığı için hiçbir mimarlık fakültesinde ders veremez. Oysa bu şekilde saçma sapan kurallar koyduğunuzda, siz aslında Emre Arolat’ın bilgilerini, ölmeden önce aktarmasını engelleyerek, sadece öğrencileri cezalandırmış oluyorsunuz. Üniversitelerde, yaşam boyu eğitim enstitüleri mutlaka açılmalıdır. 

İnsanlar merak ettikleri, faydalı olacaklarını düşündükleri alanlarda istedikleri derslere kayıt yaptırabilmeliler. Üniversitelerin kapıları bu enstitüler sayesinde öğrenmek isteyen herkese açık olmalıdır. Bu şekilde işe yarayacak bilgiler insanlara ulaştıkça toplumun ilerleme hızı pozitif yönde artacaktır. Böylece emekli olup hayattan kopmak yerine bu insanların tecrübelerini bilgiyle birleştirerek topluma daha faydalı olmaları sağlanabilir. Son tahlilde, aslında anlatacak çok şey var ancak maalesef bunları uygulayacak, eğitimi gerçekten önemseyen bir yönetim anlayışı olmadıkça, tüm bu güzel düşünceler, suya yazı yazmak gibi…