Din, savaş ve sömürgecilik: Batının karanlık tarihi
Haçlı Seferleri veya Haçlı Akınları, Orta Çağ döneminde Hristiyan Latin Kilisesi tarafından desteklenen ve yönetilen dini savaşlardır. 1095 ile 1291 yılları arasında Kudüs ve çevresini Müslüman yönetiminden geri almayı amaçlayan, Kutsal Topraklara yapılan seferlerdir. 1099'da Kudüs'ün ele geçirilmesiyle sonuçlanan Birinci Haçlı Seferi'nden başlayarak, düzinelerce askeri sefer düzenlenmiş ve bu seferler yüzyıllar boyunca Avrupa tarihinin odak noktası olmuştur.
1095 yılında Papa II. Urban, Clermont Konsili’nde ilk Haçlı Seferi'ni ilan etti. Bizans İmparatoru I. Aleksios Komnenos’a askeri destek verdi ve Kudüs’e silahlı bir hac yolculuğu çağrısında bulunarak, Batı Avrupa’daki tüm sosyal tabakalardan destek aldı. Katılımcılar Avrupa’nın her yerinden geliyordu. Bunlar arasında dini kuruluşlar, şöhret arayan fırsatçılar, ekonomik veya siyasi avantajları değerlendirmek isteyenler vardı. Bazen kral tarafından yönlendirilen bu seferler genellikle daha organize ordular tarafından yürütüldü. Tüm katılımcılara Papalık tarafından Endülans verildi. İlk başlarda dört Haçlı Devleti kuruldu: Edessa Kontluğu, Antakya Prensliği, Kudüs Krallığı ve Trablus Kontluğu. 1291’de Akka’nın düşmesine kadar bölgede Avrupa varlığı bir süre devam etti.
Orta Çağ Avrupası, Haçlı Seferleri ile İslam topraklarına akınlar düzenleyerek kültürler arasında bilgi transferini sağladı ve Doğu medeniyetlerinin gelişmelerini alıp kendi topraklarına yenilik olarak sundu. Haçlı Seferleri, bir medeniyet ve kültür taşınmasına vesile olarak Doğu’nun ilerlemiş yaşam standartlarını Batı’ya taşımış, Doğu medeniyeti Batı dünyasına ilham kaynağı olmuştur.
Yüzyıllar boyunca yapılan savaşlarla insanlık toprak kazanıp kaybetmiş, medeniyetler arasında transferler yaparak insanlığın gelişimine, kültürel ve siyasi değişimlere katkı sağlamıştır. İnsanın açgözlülüğü, doyumsuz hırsı ve merakı, dünya üzerinde yeni yerler keşfetmesine vesile olmuştur. Batının kapitalist dünyası ise hep almaktan yana bir tavırla, sömürge politikasını dünyanın dört bir yanında uygulamıştır.
Amerika’nın keşfiyle birlikte Avrupa diasporası bu yeni kıtaya akın etmiş ve Amerika’nın değerli yeraltı zenginlikleri yıllarca Avrupa’ya taşınmıştır. İngiltere, Fransa ve İspanya krallıkları, Amerika’nın keşfiyle yeni dünyanın bütün yeraltı ve yerüstü zenginliklerini sömürmüş; bununla yetinmeyip, Afrika’nın uçsuz bucaksız topraklarına misyonerlik faaliyetleriyle yerleşmişlerdir. Yüzyıllar boyunca bu topraklarda, dini kisve altında, insanların topraklarında çıkan altın ve değerli madenleri ellerinden alıp karşılığında onlara İncil verip kiliseler açmış; böylece Batı’nın sömürge medeniyetini Kara Afrika topraklarında uzun yıllar sürdürmüşlerdir.
İnsanlık tarihinin karanlık dönemlerinden biri olarak tanımlanabilecek köle ticareti döneminde Batılı güçler, milyonlarca Afrikalıyı transatlantik köle gemileriyle zorla çalıştırmak üzere “Yeni Dünya” olarak adlandırdıkları bölgelere taşıdı. Köle ticaretinin ana durağı uzun yıllar Batı Afrika oldu. Ancak birçok Batılı ülke, sömürge sınırlarını genişleterek Doğu Afrika ve Güney Afrika limanlarından da binlerce insanı köle olarak “Yeni Dünya” ya taşıdı.
Batılı güçlerin 1500’lerin başı ile 1860’lar arasında yaklaşık 25-30 milyon kişiyi transatlantik köle ticaretiyle Atlas Okyanusu’nun diğer kıyısına taşıdığı tahmin edilmektedir. Bu sayıya, iç kesimlerden kıyıya doğru yolculuk sırasında ölen, gemiler limana ulaşmadan veya yolculuk sırasında direndiği ve isyan çıkardığı için öldürülen milyonlarca insan dahil değildir.
Rüzgâr hep aynı yönden esmeye devam ediyor. Batılı Orta Çağ kafaları, yönlerini bu kutsal topraklardan hiç çevirmedi. Haçlı zihniyeti yüzyıllar geçmesine rağmen din savaşları argümanı altında, Ortadoğu bölgesiyle birlikte tüm dünyayı tehlikeye atacak adımlar atmaya devam etmektedir. Batılı ülkeler, dünyayı yanlış yönlere sürükleyen hayalperest ve dar görüşlü din bezirganlarına dünyayı feda etmemelidir.