SON DAKİKA

Çocuk işçiliği, denetimsizlik ve yapısal ahlaki çözülme

Şanlıurfa'da bir çocuğun işkenceyle ölümü, hepimizi derinden sarstı. Bu olay, çocuk işçiliğinin ve denetimsizliklerin sadece rakamlardan ibaret olmadığını, gerçek hayatlara nasıl dokunduğunu hatırlatıyor. Muhammet'in ölümü, sistemin kırılganlığının acı bir göstergesi.

Türkiye’de çocuk işçiliği, uzun yıllardır ekonomik baskıların görünmeyen yükünü taşıyor. Gelir sıkıntısı yaşayan aileler, geçim derdi yüzünden çocuklarını erken yaşta iş hayatına itiyor. Küçük işletmelerin ucuz işgücüne yönelmesi ve kayıt dışı çalışmanın yaygınlaşması, çocukları riskin tam ortasına bırakıyor. Bu durum sadece sosyal bir sorun değil; aynı zamanda ülkenin uzun vadeli verimliliğini ve ekonomik sürdürülebilirliğini etkileyen ciddi bir maliyet.

Tehlikeler artık gizlenemeyecek kadar açık

Muhammet’in yaşadığı trajik olay, bu yapının en acı sonucuydu. Denetimsiz ve kontrolsüz işyerlerinde çocukların karşı karşıya kaldığı tehlikeler artık gizlenemeyecek kadar açık. Çalıştığı ortamın koşulları, iş güvenliği standartlarının yok denecek kadar düşük olması ve çocukların korunmasına yönelik sistemin yetersizliği, bu sonuca giden yolu hazırladı.

Hukuki sürece dair tartışmalar ise dikkat çekici. Ağır suç iddialarına rağmen şüphelilerin ilk aşamada serbest bırakılması, kamuoyunda soru işaretleri oluşturdu. Daha sonra sosyal medyada artan tepkilerle birlikte kararın yeniden değerlendirilmesi, toplumun adalet süreçlerine olan hassasiyetinin güçlü olduğunu gösterdi. Bu durum, yargı süreçlerinin daha şeffaf ve öngörülebilir olmasına yönelik beklentileri de ortaya koyuyor.

Türkiye’de 15 17 yaş grubundaki çocukların işgücüne katılım oranı TÜİK verilerine göre %24,9. (TÜİK, 2024) Bu oran, çocuk işçiliğinin hâlâ önemli bir toplumsal ve ekonomik sorun olduğunu ortaya koyuyor. Çocukların büyük kısmı hizmet, tarım ve sanayi sektörlerinde çalışıyor; kayıt dışı ve denetimsiz işlerde istihdam edilmeleri riskleri artırıyor. Bu tablo, Muhammet’in yaşadığı trajedinin yalnızca bireysel bir olay olmadığını, yapısal bir sorunun parçası olduğunu gösteriyor.

Bu olay, sadece bireysel bir trajedi değil; denetimsizlik ve ihmallerin yarattığı yapısal bir sorunun göstergesi. Toplum olarak çocukların korunmasına yönelik sorumluluğumuzu hatırlamamız gerekiyor.

Acı tablo değişmeyecek

Muhammet Demirci’nin ölümü, Türkiye’deki ekonomik baskıların, hukuki eksikliklerin ve toplumsal duyarsızlığın birleştiği bir noktayı işaret ediyor. Döngüyü kırmak için sadece sosyal medya tepkilerine güvenmek yetmez. Çocuk işçiliğini ortaya çıkaran koşulların azaltılması, denetimlerin güçlendirilmesi ve hukuki süreçlerin daha açık ve güvenilir hâle getirilmesi gerekiyor.

Bir ülkenin geleceği, çocuklarının hangi koşullarda büyüdüğüyle belli olur. Çocuklarımızın çalışarak değil, okuyarak büyüdüğü bir düzen kurulmadıkça bu acı tablo değişmeyecek.