Cesaretin yanıltıcı gücü
Ceza Almamış İlk Suçtan Daha Cesaret Verici Bir Şey Yoktur, Marquis de Sade.
Sevgili okuyucularım bugün sizlere gördüğümüz duyduğumuz zaman kanımız donduran günlerimizi zehir eden ve günden güne sayısı artar hale gelen saldırganlık başlığı altında ifade edebileceğimiz salgından bahsetmek istiyorum.
Dijital dünya, yapay zeka, inovasyon gibi gelişmelerden bahsettiğimiz ancak toplumsal yapıya darbe gibi inen gençlerimizin son derece ızdırap verici hallerini gördüğümüz günlerden geçmekteyiz. Dünyanın tüm gelişmelerinin anlamını yitirdiği bu günlerde acilen çocuklarımıza yardım ellerimizi uzatamaz, koruyamazsak ve hak edenleri de “ceza”landıramazsak korkarım ki yeni dünyanın gelişmeleri ülkemizde meyvelerini veremeyecek.
İsterseniz bugün ki yazıma ilham olan Marquis de Sade’nin “Ceza Almamış İlk Suçtan Daha Cesaret Verici Bir Şey Yoktur” sözü ile başlamak isterim.
Günümüzde toplumsal yaşam ve iş dünyası, bireylerin yaptıkları eylemlerin sonuçları ve bu sonuçların kişiler üzerindeki etkileri açısından karmaşık bir yapıdadır. "Ceza almamış ilk suçtan daha cesaret verici bir şey yoktur" sözü, bu karmaşıklığın derinlerine inerek, cezasız kalan eylemlerin bireylerin psikolojisi üzerindeki etkisini gözler önüne seriyor. Bu yazıda, hem iş dünyasında hem de toplumsal yaşamda bu durumun nasıl işlediğini örneklerle ele almak istiyorum.
Toplumdaki bazı bireyler, daha önceki suçlarından veya hatalarından ceza almamışlarsa, bu durum onların daha cesur ve daha büyük hatalar yapma cesaretini artırabilir. Örneğin, toplumsal normlara aykırı davranışlarda bulunan bir kişi, geçmişteki eylemlerinin sonuçsuz kalmasından dolayı kendini daha da cesaretlenmiş hissedebilir. Bu durum ise toplumda daha fazla kaosa ve düzensizliğe yol açabilir. Birçok genç en hafifinden sosyal medya üzerinden yasadışı veya etik dışı eylemlerde bulunma eğilimine girebilir. Eğer daha önceki eylemleri cezasız kaldıysa, bu gençlerin kendilerini daha da cesur hissetmeleri ve daha büyük suçlar işlemeleri olasıdır. Örneğin, bir kişi, sosyal medya platformlarında nefret söylemi veya siber zorbalık yaparken, daha önce bu tür davranışlarının sonuçsuz kaldığını gözlemliyorsa, bu durum onu daha radikal eylemlere itebilir.
İş hayatında da benzer bir durumdan söz etmek mümkündür. Bazı bireyler etik dışı davranışlara veya kuralları ihlal eden eylemlere yönelme cesaretini, daha önceki eylemlerinin cezasız kalmasından alabilirler. Örneğin, bir çalışan şirkette küçük bir kural ihlali yaptığı ancak herhangi bir yaptırımla karşılaşmadığı durumda, bu durum ona daha büyük ihlallerde bulunma cesaretini verebilir. İlk başta masum görünen bu davranış, zamanla daha ciddi ihlallere dönüşebilir; örneğin, şirketin kaynaklarını kötüye kullanma veya hileli raporlamalar gibi. İş dünyasından verebileceğimiz bir başka örnek ise, "kendi çıkarları için" etik olmayan yöntemlere başvuran yöneticilerdir. Eğer bir yönetici, daha önceki yolsuzluklarından dolayı ceza almamışsa, bu durum onun daha büyük ve daha riskli suistimallere yönelmesine zemin hazırlayabilir. Bu tür davranışlar, hem birey için hem de içinde bulunduğu yapı için ciddi sorunlar yaratabilir. Kısaca, cezasız kalan her eylem, bireyin kendine olan güvenini artırarak daha büyük hatalara yol açma riskini beraberinde getirir.
Toplumsal yaşamda ve iş dünyasında, cezasız kalan eylemler, bireylerin kendilerini daha cesur ve daha büyük hatalar yapmaya yetkili hissetmelerine yol açabiliyor. Bu durum, bir domino etkisi gibi, daha büyük sorunlara ve toplumsal çalkantılara neden olabiliyor. Peki özetlersek; Neden Cezasızlık Bu Kadar Tehlikeli?
Öğrenilmiş Çaresizlik: Cezasız kalan eylemler, bireylerde bir tür "öğrenilmiş çaresizlik" yaratabilir. Bu durum, bireyin gelecekteki eylemlerinin sonuçlarını önemsememesine ve daha riskli davranışlara yönelmesine neden olur.
Normların Zayıflaması: Cezasızlık, toplumdaki normların zayıflamasına ve etik değerlerin erozyonuna yol açabilir.
Örnek Oluşturma: Cezasız kalan bir birey, çevresindeki diğer insanlar için kötü bir örnek teşkil edebilir ve onların da benzer davranışlarda bulunmasına neden olabilir.
Toplumsal Güvenin Sarsılması: Cezasızlık, bireylerin birbirlerine ve kurumlara olan güvenini sarsar.
Ve Çözüm Önerileri
Adaletin Uygulanması: Herkesin eşit şartlarda yargılanması ve suçların cezasız kalmaması gerekmektedir.
Eğitim: Özellikle gençlere etik değerler ve yasal sınırlar konusunda eğitim verilmelidir.
Sosyal Kontrollerin Güçlendirilmesi: Aile, okul ve toplumun tüm bireyleri, etik davranışları teşvik etmeli ve yanlış davranışları kınamalıdır.
Örnek Olma: Liderler ve otorite figürleri, etik davranışlarıyla örnek olmalıdır.
Sonuç olarak cezasızlık, bireylerin ve toplumun sağlığı için ciddi bir tehdittir. Önlem alınmadığı takdirde, cezasızlığın yarattığı olumsuz etkiler, toplumumuzu daha da karmaşık ve yaşanılmaz hale getirebilir.
Bir sonraki yazımızda, bilginin ışığında güzel günlerde görüşmek üzere…