Bizi bekleyen riskler...
Geçtiğimiz hafta dünyada faiz ve enflasyon konusu uzun uzun tartisildi. İşimiz hiç de kolay değil. Önümüzdeki günleri planlarken uzun vadede bizi bekleyen riskler, küresel ve yerel ölçekte birçok faktöre bağlı olarak oldukça çeşitlilik göstermektedir. Strateji ve kararları oluştururken bizi etkileyen bir çok faktör olabilir. Bunlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz.
* İklim değişikliği: Artan sıcaklıklar, ekstrem hava olayları, deniz seviyesinin yükselmesi gibi etkileriyle birçok sektörü ve toplumu olumsuz etkilemesi bekleniyor. Bu konuda bize anlatılan ve gerçek farklı olabilir. Dikkatli olmak gerekir.
* Ekonomik krizler: Küresel ekonomideki dalgalanmalar, ticaret savaşları, borç krizleri gibi durumlar ekonomik istikrarsızlığa ve sosyal sorunlara yol açabilir.
* Siyasi karışıklıklar: Siyasi istikrarsızlık, çatışmalar ve göç hareketleri gibi durumlar toplumsal huzursuzluğa ve güvenlik sorunlarına neden olabilir.
* Teknolojik feğişimler: Yapay zeka, otomasyon gibi teknolojilerin hızlı gelişimi iş hayatında büyük dönüşümlere yol açarak işsizlik ve gelir eşitsizliği gibi sorunları beraberinde getirebilir.
* Sağlık krizleri: Yeni bulaşıcı hastalıkların ortaya çıkması ve yayılması, sağlık sistemlerini zorlayarak ekonomik ve sosyal hayatı olumsuz etkileyebilir.
* Enerji krizleri: Enerji kaynaklarının tükenmesi, enerji fiyatlarının artması ve enerji güvenliği gibi sorunlar ekonomik büyümeyi yavaşlatabilir ve sosyal huzursuzluklara yol açabilir.
* Siber güvenlik tehditleri: Siber saldırılar, kişisel verilerin çalınması, kritik altyapıların felç edilmesi gibi durumlar ekonomik kayıplara ve güvenlik sorunlarına neden olabilir.
Bu saydıklarım sadece olası risklerden birkaçı. Belirtilen risklerin etkileri, coğrafi konum, ekonomik yapı, siyasi sistem ve diğer birçok faktöre göre değişiklik gösterebilir. Bu nedenle risklerin daha iyi anlaşılması ve geleceğe yönelik hazırlıkların yapılması için sürekli olarak güncel bilgilere sahip olmak ve farklı senaryoları değerlendirmek önemlidir.
Unutmayın ki, geleceği kesin olarak tahmin etmek mümkün olmasa da, olası riskleri belirlemek ve bu risklere karşı hazırlıklı olmak, daha iyi bir gelecek için önemlidir.
Aslında bu tip planları yaparken dogru yeni ve saglikli veriye ihtiyacımız vardır. Ancak, bu ülkemizde çok da kolay değil. İstatistik bilgilerini almak hem de yenisini almak çok zor. Hala tahmini verileri kullanıyoruz. Sorduğunuz bir soruya cevap almak oldukça zor. Mesela tüketici alışkanlıkları ve buna bağlı olarak yapılan araştırmalar afaki kalıyor. Emre Alkin hocanın dediği gibi 4 kişilik aile diye hesaplanan rakamlar matematik olarak yanlış. Örneğin Turkiye'de 17 milyon aile tek kişilik. Ama hesap dört kişiye göre hesaplanıyor. Bu sadece bizde değil ABD'de de böyle. Her öğün neredeyse ayda 100 milyar USD'a mal oluyormuş. Ama açıklanan rakam böyle değil. Aslında bir bakıma kafaya göre fiyatlama yaygın kullanılıyor dünyada. Mesela belirli bir plan yaparken, Turkiye'de dolar ne olur sorusuna verilen cevaplar farklı. Sanayide yüzde 50 artar diyenlere tüketici yüzde 70 diyor. Üretici ise bu rakamı yüzde 20 olarak hesaplıyor. Böylece enflasyon beklentileri karşısında şaşıp kalıyoruz. Eğer gıda tarım ve diğer üretimde denetim artarsa çekirdek enflasyon düşer o düşerse enflasyon da düşer. Yine Emre hocanın bir lafıyla bu hafta veda edeyim size. Fiyat yükseldiği zaman satacak mailiniz, fiyat düştüğünde alacak kadar bir paranız olsun. Mutlu bereketli günler diliyorum.