SON DAKİKA

2025, hayatınızın en iyi yılı olsun

2024 yılı için güzel şeyler söylemek isterdim ancak maalesef yılın son haftasında asgari ücret açıklandı. Bir kez daha şaşırmadım, milyonlarca insanın umutla beklediği bu açıklama, maalesef tüm yurtta büyük bir hayal kırıklığı yaşattı.

Asgari olan ücret miydi yoksa insanların yaşam koşullarına yapılan darbe niteliğinde bir müdahale miydi, 2025 yılında yaşayıp göreceğiz.

Bu haber açıklandığında meydanlara çıkıp bağıranları, arabasına atlayıp korna çalarak trafiği kilitleyenleri izledim. Küfür ederek kaderine isyan edenler gördüm ancak bana göre bu konu hakkında en etkileyici sözü, arşivlerden hayatımıza önemli zamanlarda müdahil olmaya devam eden, Erbakan hoca söylemiş, dinleyince fark ettim.

‘Fabrikada ki öğlen yemeğinde verilen elmayı, akşam çocuğuna saklayan babanın yaşadığını anlayamayanlar, asgari ücreti belirleyemez…’

Sonrasında Erdoğan, özel sektör, istediği kadar zam yapabilir onların elini tutan mı var dese de, hiçbir patronun devletten daha fazla vermeyeceğini zaten biliyordu.

Sonuç olarak, 22.104 TL ve bu paranın hemen üzerinde 25,000 TL aralığında ücret alanların, tüm çalışanların yaklaşık %70’ine karşılık gelmesi toplumun her kesiminden insanlarımızı ciddi anlamda rahatsız etmeye yetti.

Maddi imkansızlıkların etrafına duvarlar ördüğü, kendini şehirde yaşamaya mahkum hisseden, bordro mahkumu günümüz insanlarının, tuhaf dramına bu kadar yakından şahitlik etmek benimde keyfimi ciddi anlamda kaçırdı.

Ancak bu gibi toplumsal hayal kırıklığı yaşadığımız durumlarda aklıma hep Atatürk gelir ve bir yerlerden yankılanarak beynimde büyür söyledikleri;

"Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim." 

Siz de yitirmeyin.

Kuantum mekaniğinin sıklıkla vurguladığı gibi olmasını istediğiniz her neyse onu tutkuyla düşünüp, istediğinizde beynin bir süre sonra tüm ırmaklardan o istediğiniz hedefe doğru akmaya başladığını fark ediyorsunuz ve yeterince isteyip o hayali elle tutulur gözle görülür bir imgeye dönüştürdüğünüzde ulaştığınız frekans, sizi hedefinize ulaştırıyor.

Elbette ki evrenin yasalarının bu şekilde işlediğine inanmanız ve elinizden gelenide, yapmanız gerekiyor.

Her şey bir enerji. Düşünce bir enerji. Madde bir enerji. Enerji hem titreşir hem de salınır. Evren, titreşen ve salınan enerji bütünüdür. Ve her şeyin bir titreşme sayısı vardır. Örneğin insanlar 62-72 MHz arasında titreşirler. 

Frekans, bir saniyedeki titreşim sayısı demektir.  

Rezonans yani oluşan maksimum titreşim sadece, organlarda, maddesel alemde işlemiyor. Hani eskilerin bir deyimi vardır etme bulma dünyası diye. Bir olay gerçekleştiğinde, o olayla ilgili olan kişilerin etkileri, evrende bir enerji alanı yaratıyor. Ve o enerji alanı asla kaybolmuyor. Çünkü var olan yok olmuyor, yok olan var olmuyor. Sadece dönüşüyor. Bunu artık herkes biliyor. Kaybolma yok, sadece dönüşme var. İşte o enerji alanı kaybolmuyor ve titreşime devam ediyor. O olayın derinliği, insanların o enerji alanını düşünceleriyle beslemeleri ne kadar yoğun ise, olaya sebep olan kişilere etki etmesi de muhtemelen kaçınılmaz oluyor. 

Normalde, 62-72 MHz olan vücut frekansımızın gripte 57-60 MHz’e, bakteriyel enfeksiyonlarda 50 MHz’e, kanserde ise 42 MHz’e düştüğü, ölümün ise 25 MHz ve aşağısında gerçekleştiği belirlenmiştir. 

Ayrıca olumlu düşünceler frekansımızı 10 MHz yükseltirken, olumsuz düşünceler 12 MHz düşürmektedir.

2025 yılında ki ilk yazımı, Prof. Dr. Acar Baltaş’ın en beğendiğim sözleriyle bitirmek istiyorum: “Hayat adil değildir, önce bu durumu kabul etmeniz lazım. Dünya bize borçlu değildir. En çokta hayat iyileri kırar. Kırıldığınız zaman önünüzde iki yol olur. Ya kurban rolünü seçersiniz. Ya da kırıldığınız yerden güçlenir, kalemi elinize alır ve kendi hayat hikayenizi kendiniz yazarsınız…”