Dolar $
32.95
%-0.01 -0
Euro €
35.9
%-0.21 -0.07
Sterlin £
42.46
%-0.28 -0.12
Çeyrek Altın
4144.88
%0.99 39.96
SON DAKİKA

15 Temmuz sonrasında yaşananlar ve 2024 'de gelinen en son nokta

15 Temmuz 2016 sonrasında devlette taşların yerine oturması hiç te kolay olmadı. Pek çok insan bedel ödemek zorunda kalırken, tamamen suçlu olan ve ajanlık faaliyeti yürüterek ülkemizi zor durumda bırakmak isteyenlerin en ağır şekilde cezalandırılmaları ise hepimizin birleştiği tek ortak paydaydı.

FETÖ’nün maddi manevi din sömürüsüne maruz kalıp, olmayan parasıyla kurban bağışlamış, öğrencilere burs vermiş, himmet yaptırılarak önemli bir malından vazgeçmiş, örgütle ilişkisi sadece kullanılmak düzeyinde olan zavallı vatandaşlarımız için inanılmaz derslerin çıkarılacağı zamanlardan geçtik. Öyle ki artık gerçekten ihtiyacı olan birine bile yardım etmeden önce şüphe ile yaklaşıyoruz.

1800’ün üzerinde kurmay subayın ordudan ihraç edildiği, polis, hakim savcı, öğretmen pek çok insanın fişlenerek memuriyetten atıldığı pek çok insanın hapse girerek itibarlarının yerle bir edildiği bir dönemi geride bıraktık maalesef. Parasını alamadığı için iflas edenler, mallarına bloke konularak tüm servetleri yağmalanan ve yurtdışına kaçarak canlarını kurtaran insanların yanı sıra, suçsuz olup da hapse atılanların pek çoğu, yaşadıkları haksızlık karşısında kanser olup acılar içinde öldüler. Ancak enteresan bir şekilde bu darbe girişiminin siyasi ayağı hiç sorgulanmadı, hatta meclis bu konunun üzerine gidilmemesi için oluşturulan araştırma komisyonlarını iptal etti.

Bu olayın akabinde 2018 yılında, Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemine geçildi. Meclis önemsizleştirildi. Kanun hükmünde kararnamelerle yönetilen bir ülkeye dönüştük. Ve hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını insanların anlaması, maalesef 3-4 yıl sonra ekonominin batağa saplanarak patinaj yapmaya başlamasıyla idrak edildi. Asgari ücretin 17 bin TL seviyesinde genel ücrete dönüşmesi ve halkın %70’inin aldığı bu çok kötü ücretin daha kötüsü ise yaklaşık 14 milyonluk bir kesimin yani emeklilerin aldığı maaşın 10 bin TL’ye demir atmasıyla yaşandı. 

Türk lirası o kadar ciddi bir değer kaybına uğradı ki bu süreçte, 10 bin TL alan bir emeklinin ödemek zorunda olduğu ev kirası 15 bin TL’ye yükseldi. Ardından enflasyon gayri resmi %150’lere dayandığında insanlar bu derin fakirleşme ile hayatın her yerinde yüzleşmek zorunda kaldılar. 15 Temmuz’da gerçekte ne oldu? Kim haklıydı, kim suçluydu? İnanın bana, bunu şu an sokakta ki vatandaşın önemsediğini hiç zannetmiyorum çünkü bu yaşananların sonucu olarak bugün büyük resme baktığımda kazananın olmadığını ancak kaybedenin ekonomik olarak daha da fakirleşen Türk halkı olduğunu görüyorum… Sonuç olarak şu an insanlar daha işsiz, daha fakir ve daha öfkeli oldular. 

Türk parası dolar, euro ve altına karşı çok daha değersizleşti. Enflasyon artık TÜİK’in kontrolünden tamamen çıkarak ipini kopardı. Kafası çalışan zeki gençler ülkenin gidişatından ve ümitsizliğinden dolayı okullarını bitirir bitirmez kapağı yurt dışına atmanın imkanlarını aramaya başladılar. Hazine ve Maliye Bakanı ise adeta tüm bütçe açığını vatandaştan nasıl çıkarabilirim, acaba koymayı unuttuğumuz başka bir vergi kaldı mı psikolojisindedir. Devlet sözde, tasarruf tedbirleri aldığını yazıp çizse de asıl beklentisinin tüm bu zararın faturasını vatandaşa ödetmek olduğu artık netleşmiştir. 

Şimdi asıl soruya gelelim: 15 Temmuz sonrası başlayan süreçte, tüm bu yaşananların faturasını kim ödeyecek? En başından beri her şeyi bildiği halde kumar oynamaya devam eden politikacılar mı yoksa dini açıdan iyi bir şeyler yaptığını düşünürken FETO tarafından maddi, manevi sömürülüp kazıklanan ve tüm bu olup bitenlerle uzaktan yakından bir alakası olmayan sokakta ki vatandaşlar mı? Cevap veriyorum; tüm bu yaşananların faturasını, ülkesini hiçbir koşulda yalnız bırakmayan 15 Temmuz gecesi sokağa çıkarak gövdesini tanklara siper eden ve bu uğurda şehit düşen kahraman Türk evlatlarının akrabaları ve arkadaşları ödeyecektir. Bundan kimsenin zerre kadar kuşkusu olmasın…