Yapı stoğunu incelediğimde;

*1980 öncesi yapılmış, 15,981 binası, toplam yapı stoğunun %31’ini 

*1980-2000 arasında yapılmış 18,352 binası, toplam yapı stoğunun %36’sını

*2000 yılı sonrası yapılmış 16,868 binası, toplam yapı stoğunun %33’ünü oluşturur.

Toplam yapı stoğunun %95’i 1-4 katlı olan bu binaların %68’i betonarme, %29’u yığma olarak inşa edilmiştir. Ancak %33’lük kısmının deprem sonrasında inşa edildiği binalar maalesef yaklaşan büyük İstanbul depremi için pek güven vermiyordu.

Vs30 kayma dalgası hızlarına göre ilçenin tamamını incelediğimde. İlçenin %80’i,500-1000 m/sn. hızların hakim olduğunu orta üstü ve iyi bir zemine sahiptir.

%20’si,150-400 m/sn.arasında orta altı ve kötü bir zemine sahiptir.

*PGA (En yüksek yer ivmesi)- 0,046 g -0,20 g arasında 

*PGV (En yüksek yer hızı)  -  5,3 cm/s -20 cm/s arasındadır.

Yapı stoğunun %67’si eski binalardan oluşan, zeminin %80’i ise orta üstü iyi  olan,248,260 vatandaşımızın ikamet ettiği bir ilçede beklenen büyük İstanbul depremi olursa sonuç ne olacaktı?

İBB ve Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesinin hazırlamış olduğu en son rapor olan haziran 2020 verilerine göre;

*Çok ağır hasarlı yıkılabilecek 113 bina,

*Ağır hasarlı, en kötü deprem sonrası yıkılacak 443 binaya göre,

*Olası minimum can kaybı 25 kişi,

*Ağır yaralı 16 kişi olacağı öngörülmüş.

Bu sonuçlara göre oluşabilecek geçici barınma ihtiyacı ise 5937 hane.

Bu sonuçtan sonra Beykoz’da ikamet eden vatandaşlarımızın aklından geçen soru ise sanırım en çok can kaybı olacak mahaller hangileridir ? 

-Çamlıbahçe

-Çubuklu

-Tokatköy

-Yenimahalle

-Kavacık

-Ortaçeşme

-Yalıköy

Bu mahallelerde oturan vatandaşlarımız binalarına deprem analizi yaptırabilirler.

Aralık 2019’da Mavi Karadeniz TV’den canlı olarak yayınlanan ve Beykoz’un deprem riskini anlattığım seminerde ilçede sıkıntı yaratabilecek bölgeleri jeoloji haritası üzerinde anlatıp gerekli uyarıları yapmıştım.

Ancak genel olarak değerlendirdiğimde Beykoz’un zemin açısından şanslı olduğunu eski tip binaların %33’ünün dönüşümünü tamamladığını söyleyebilirim.

Malzeme ömrünü tamamlayan binaları yıkarak, güçlendirmeyle kurtarılabilecek binaları da güçlendirerek bu ilçenin depremi en az hasarla atlatması sağlanabilir.

Özellikle, Çankırı ve Karadenizli vatandaşlarımızın çoğunlukta bulunduğu bölgede, ilçenin mistik yapısını bozmadan dönüşümün tamamlanabileceğini ümit ediyorum.