Bakınız kıymetli okurlarım etrafımızda ki her şeyin bizim için, ülkemiz için ve dünya için bir önem katsayısı vardır.
Bazen öyle ciddi bir karamsarlığa kapılıyorum ki sanki 1000 yıllık bir gerileme ve çöküş döngüsünden debelendikçe daha da derine batıyor gibiyiz…
İstanbul için beklediğimiz ve Marmara denizi içinde olacağını çok iyi bildiğimiz deprem, bize koşarak yaklaşırken ülkemizde, Avrupa da ki tüm ülkelerin toplamından daha fazla yer bilimci varken neden hala afetlere maruz kaldığımızda en büyük can kayıplarını vererek ciddi acılar yaşamaya devam ediyoruz?
Bu risk İstanbul için her zaman var olmaya devam edecek olan ve adeta bu şehirde yaşamak zorunda olan tüm insanları ilgilendiren bence en hayati meseledir.
Bu soruyu sormak bile beni rahatsız ediyor ancak sosyolojik olarak incelenmesi gereken bir vaka aslında bu konu.
Depremler de tıpkı insanlar gibi konuşurlar. Dönemsel olarak bize bazı mesajlar vermek isterler. Ancak siz tüm duyu organlarınızla ve beyninizle kendinizi kapatmışsanız hiçbir şey duyamazsınız, göremezsiniz ve tüm bu anomalileri yorumlayamazsınız.
23 Nisan 2025 tarihinde, saatler 12-49'u gösterdiğinde, Marmara Ereğlisi'nin güney doğusunda, yerin 13 km. altında, doğu batı yönlü, doğrultu atımlı 15 km. uzunluğunda bir fay kırıldı.
Dostoyevski, 27 yaşındayken Çar rejimi tarafından tehlikeli kabul edilen kitapları toplayan, edebiyat grubuna dahil olduğu için tutuklandı.