Yıl sonları her zaman bir muhasebe dönemi olmuştur. Hem geçmişe bakar hem de geleceğe dair hayaller kurarız. Ancak perakende sektörü için hayal kurmanın ötesinde, geleceği anlamak ve ona hazırlanmak artık hayati bir gereklilik.
Perakende sektörü, her yıl değişen tüketici alışkanlıkları, teknolojik yenilikler ve sosyal sorumluluk bilinciyle yeniden şekilleniyor.
Bir ürünün ya da hizmetin özelliklerini anlatmak önemlidir, ama müşterinizin aklında kalacak olan şey nedir? Tabii ki, sağlam bir hikâye! Hikâye anlatımı, satış görüşmelerinde fark yaratmanın en güçlü yollarından biridir.
Düşünün, bir alışveriş merkezine gidiyorsunuz ama bu kez sokaklar yerine bir VR gözlük veya bilgisayar ekranının arkasındasınız.
Son yıllarda hızla değişen tüketici davranışları, dijital dönüşümün etkisiyle beraber e-ticaret sektöründe köklü bir değişime yol açtı. Pandemi ile birlikte daha da ivme kazanan e-ticaret, günümüzde artık sadece büyük şehirlerde değil, ülkenin dört bir yanında ulaşılabilir hale gelmiş durumda. Peki, bu değişim rüzgarının getirdiği yeni trendler neler?
Türkiye'de perakende sektörü, ekonomimizin can damarı niteliğindedir. İstihdamdan vergi gelirlerine, tüketici alışkanlıklarından dijital dönüşüme kadar birçok alanda belirleyici bir rol oynayan bu sektör, toplumsal yaşamın önemli bir parçasıdır.
Ticaretin en temel yapı taşlarının başında kuşkusuz satış sanatı gelmektedir. Mal ve hizmet alışverişini körükler, ekonomileri yönlendirir ve pazarları şekillendirir.
İş dünyasında ortak bir hedefe ulaşmak pazarlama ve satış arasındaki uyumlu iş birliğine bağlıdır. Pazarlama ve satış sıklıkla birbirinin yerine kullanılsa da birbirinden bağımsız rolleri ve hedefleri olan iki farklı disiplindir. Satış ve pazarlama işletmelerin kaynaklarını etkili bir şekilde tahsis etmesi, stratejiler geliştirmesi ve performansı optimize etmesi açısından çok önemlidir.