Gazze'de soykırım 20 aydır sürüyor. Müdahale edilmezse Filistinli kalmayana kadar da devam edecek gibi gözüküyor. Sorunun beylik laflarla çözülemediği ve çözülmeyeceği ortada. Zaman İsrail'in lehine işliyor.
5 Kasım 2024 tarihinde yayınlanan https://www.analizgazetesi.com.tr/yazarlar/turkiye-turizmde-paradigmayi-degistirmeli-1-bolum/ yazımda turizm de kısır döngü içinde olduğumuzu ve farklı açılımlar yapmazsak her yılın ufak artışlarla ve azalışlarla bir önceki yılın tekrarı olacağını vurgulamıştık.
Gazze zulmüne rağmen devam eden ve hiçbir zaman sarsılmayan Azerbaycan-İsrail ortaklığı nasıl bu kadar sağlam olabiliyor? Bu ortaklığın temeli ne? Gelecekte İsrail-Azerbaycan ilişkileri nasıl şekillenecek?
29 Mayıs'ta İstanbul'un fethinin 572. yıldönümünü kutladık. İstanbul'u fethi jeopolitik açıdan bir gereklilikti. Zira İstanbul, Osmanlı topraklarının tam merkezindeydi. Anadolu ile Rumeli'yi ya da başka bir ifadeyle Asya ile Avrupa'yı bağlayan iki boğazdan biri ve önemli olanı buradaydı.
ABD ile Çin arasındaki en büyük sorunlardan biri olan Güney Çin Denizi, Malakka boğazıyla Hint okyanusuna bağlanır.
PKK bildirisinin sadece son cümlesine katılıyorum: Yaşasın tam bağımsız Türkiye. Bildiri Türkiye'yi ayağa kaldırdı.
Kazakistan'daki Müslümanların durumu Doğu Bloku'nun çökmesiyle bağımsız olan diğer ülkelerden kötüydü. Çarlık işgali diğer memleketlerden yaklaşık yüzyıl önce başlamıştı. Nüfus diğerlerinden daha kozmopolit ve Slav ağırlıklıydı. Slavlarla evlenme yaygındı. Türkler açısından din ile dil, başka milletlere göre daha önemlidir. Dilini ve dinini yitiren Türk kısa sürede asimile olarak, Türklüğünü kaybeder.
Kazakistan bağımsızlığını kazandığında nüfusu 18 milyon civarındaydı. Ruslar, Kazaklardan fazlaydı. Başbakan Rus'tu. 2 milyon dolayında Alman vardı. Bunlar dışında Özbekler, Uygurlar, Tatarlar, Ukraynalılar, Koreliler, Başkurtlar, Ahıska Türkleri, Yunanlar, Ermeniler, Lehler belli başlı azınlıklardı. Türk olanlar olmayanlardan, Müslümanlar Hristiyanlardan azdı.