Yapay zeka ve Malpractis
Günümüzde her alana giren yapay zeka endüstri 4.0 ile birlikte yaygınlaşan teknolojik alet, yazılım ve internet kullanımıyla gelişimini sürdürüyor.
Cep telefonlarında oynadığımız basit bir satranç oyunundan ekranın açılması için kullanılan yüz tanıma sistemine, parmak izi tanıma gibi özelliklere, evdeki bilgisayarımızda kullandığımız kompleks çizim yazılımlarına, para çekmede kullandığımız QR kodlarauyumlu ATM cihazlarına, kolunuzda size hareketsiz kaldığınızı hatırlatan akıllı saatten sürücüsüz otonom araçlara kadar belirli derecelerde yapay zekâ unsurları içinde barındıran aletlerle, girdiğimiz internet sitelerinden toplanan verilerin derlenip ona göre reklam ya da program gösterimi yapılmasına kadar her alanda hayatımıza işlemiş bir durumda. Düşünün ki,; tamamen yapay zekâ tarafından yapılmış tablolar bile bulunmaktadır.
Hayatımızın diğer alanlarında olduğu gibi sağlık alanında da daha çok yer edinen yapay zeka kavramı ile birlikte tüm sağlık çalışanları arasında yapay zekanın sağlayacağı faydalar, getireceği kolaylıklar ve yapay zekanın hukuki yönü ile ilgili yeni tartışmalar yoğun olarak başlamıştır.
Yapay zeka kavramının tıptaki kullanım yollarına ve alanlarına, hekimlerin yasal sorumluluklarına, yasal düzlemde yapay zeka kavramına, tıbbi uygulama hatası ve defansif tıp kavramlarına değinmeye çalışalım.
Yapay zeka: Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre; yapay, “Doğadaki örneklerine benzetilerek insan eliyle yapılmış veya üretilmiş, yapma, suni, doğal karşıtı”, zeka, “İnsanın düşünme, akıl yürütme, objektif gerçekleri algılama, yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tamamı, anlak, dirayet, zeyreklik, feraset” anlamlarındadır.
Ne yazık ki ülkemizde henüz yapay zeka ve yapay zeka kontrollü makinelere ilişkin kanuni düzenlemeler yoktur. Ancak gelişen teknoloji ile birlikte yakın zamanda bu konuda yeni kanunlar ya da mevcut kanunlarda düzenlemeler yapılması ayrıca belki de Güney Kore gibi robot etiği ile ilgili düzenlemeler bir ihtiyaç haline gelecektir. Artan yapay zeka kullanımı ile birlikte yargı organlarının büyük önem verdiği “Aydınlatılmış Onam” formlarında da yapay zeka ve yapay zeka destekli makinelerle yapılacak işlemlere ilişkin güncel maddeler eklenmesi kaçınılmaz olacaktır. Yapay zeka ile birlikte hem sağlık personeline daha hızlı ve destekleyici bilgiler sunulması, hem de sağlık personelinin yapacağı bazı işlemleri yapay zekanın yapması nedeniyle oluşacak ek zamanın daha etkin kullanımı ile birlikte tıbbi uygulama hatalarının azalması, bu azalma sonucu malpraktis kaynaklı açılacak davalarda azalma ile hekimlerin defansif tıptan uzaklaşmalarını beklemekteyiz. Yapay zeka ve yapay zeka destekli makinelerin hekimlerin yerini daha uzunca bir süre alması beklenilmemekte olup genel görüşe uygun olarak destekleyici/ yardımcı birer araç olarak kalacakları aşikardır.
Tıpta kullanıldığı alanlara göre robotlar üç başlık altında sınıflandırılabilir: Laboratuvar, hastane ve rehabilitasyon robotları. RCM’lerde kullanılan robotlar14 hastane robotları kategorisinde yer almaktadır. Anılan robotlar kendilerine özgü yazılmış programlar çerçevesinde cerrahi müdahalelerde kullanılmakta olup, sistemleri otonom nitelikte değildir. ‘Sahip-köle prensibi’ uyarınca, hekimin kontrolü dışında hareket etmeyip, hekimin talimatları sonucunda işlem yapabilme becerisine sahip robotlardır. Günümüzde sağlık sektöründe en çok tartışılan robotlar, ‘bıçak altına yatmak’ deyiminin içeriğini robot bıçağı altına yatmayı da kapsar şekilde genişleten, da Vinci robotun öncülük ettiği cerrahi robotlarıdır. Bu robotik sistemler sağladığı yararların dışında, ürün sorumluluğu ile hekim ve hastanenin uygulama nedeniyle sorumluluğu başta olmak üzere, farklı hukuki soruları da beraberinde getirmektedir. Yine de anılan robotların -en azından şimdilik hekim tarafından kontrol edildiklerini düşünürsek- hasta güvenliği ve mahremiyet vb. konularda bünyesinde yeni sorular barındıran otonom robotlardan ziyade geleneksel tıbbi cihazlara benzediği ifade edilmektedir. Tabii bu bakış açısı cerrahi robotların giderek otonom hale gelmesi ihtimalinde değişecektir.
Hekimin sorumluluğu -sorumluluk kaynakları uyarınca- medeni hukuk (hukuki), tıbbi etik, ceza ve idare hukuku çerçevesinde sorumluluk olarak gündeme gelebilir. Hekimin medeni hukuk bakımından sorumluluğunu doğuran kaynaklar ise hekimlik sözleşmesi, haksız fiil ve vekaletsiz iş görmeden doğan borç ilişkileridir. Bir başka ifadeyle, hekimin hukuki sorumluluğu genel olarak bir haksız fiilinden kaynaklanabileceği gibi, akdi bir borç ilişkisinden doğan edim yükümlülüklerine aykırı kusurlu fiilinden veya vekaletsiz iş görmüş olmasından kaynaklanabilir. Hekimin tıbbi işlem ve faaliyetlerinden ortaya çıkan sorumluluğu esas olarak kusur sorumluluğuna bağlanmaktadır. Hekimin hukuki sorumluluğu sayılan bu haller dışında, doğrudan doğruya yasal bir olgudan da kaynaklanabilir ki, artık bu halde, hekimin sözleşme dışı objektif (kusursuz) tıbbi sorumluluğundan söz edilir.