Uzun bir aradan sonra yeniden sizinleyim…
Eğitim dolu geçirdiğim eylül ayından itibaren sizlerle paylaşmak istediğim konular biriktirdim.
Kurumum aracılığıyla verdiğim eğitimlerde hitap ettiğim kitle sağlık sektörü yöneticileriydi ama ele aldığım konunun hepimizi ilgilendireceğini düşünmekteyim. Hepimizin içinde yer aldığı farklı farklı sektörleri düşününce hatta özel hayatlarımızı dahi düşününce bu konuda ne kadar haklı olduğuma eminim ki sizlerde katılacaksınız. Eğitimler karar vermek ve riski yönetmek üzerineydi. Malumunuz çevre şartları o kadar dinamik ki ve her birimiz gün içerisinde sayısız konu hakkında sayısız kararlar alıyoruz. Ama içinde bulunduğumuz şartlar aldığımız her kararın aynı zamanda belirli seviyelerde risk içermesine sebep olmaktadır.
Karar vermenin dayanılmaz hafifliğini hepimiz hissetmek isteriz. Çünkü o kadar büyük bir yüktür ki çoğu zaman “karar vermek, verebilmek…” Nasıl mı? Karar verdiğinizde bir şeylerden vazgeçersiniz, bir şeyleri netleştirirsiniz…Aslında bilinçli ya da bilinçsiz şekilde aklımızda kar zarar hesabı yaparız vazgeçebilmek için…Karar verebilmek için öncelikli olarak belirli bir amaca odaklanırız. Bu odağımız ise neyi öncelik aldığımıza göre değişmektedir. Gerçekte burada olan bizim için nelerin önemli olduğunun farkında olabilmektir. Burada “farkında olabilmek” ifadesi oldukça kıymetlidir. Çünkü çoğu zaman gerçekte bizler için neyin önemli olduğunun ayırımına varamıyoruz. Genel geçer heveslerimiz, çevre yönlendirmelerimiz, manipülatif etkiler sayesinde yörüngemizden sapabiliyoruz. Elbette bu sapmayı genelde mesleki kararlarımızdan ziyade kendimizle ilgili özel kararlarımızda daha çok yaşıyoruz. Ne de olsa mesleki kararlarda “mesleki olarak doğacak sonuçlarda birilerine hesap verebilirlik” olgusu önemli bir fren oluyor bizler için. Ama maalesef “kendimiz” için olan kararlarda “kendimize” hesap vermek bizi titiz davranmaktan alıkoyabiliyor. Aslında ne kadar da ironik bir davranış sergiliyoruz değil mi?
İki seçenek arasında tercih belirtmek olarak da ifade edebileceğimiz karar verme; tercih etmediğimiz diğer seçeneğin de yükünü sırtında taşır. Çünkü tercih etmediğiniz seçeneğin getirileri göz ardı edebileceğiniz nitelikte olmalıdır ki, tercih ettiğiniz seçeneğiniz size gerçek faydasını sağlayabilsin.
Karar verme sürecimiz yukarıda da ifade ettiğimiz gibi elbette bilişsel bir süreçtir, ancak bu sürecin çevresel faktörlere de bağlı olduğunu unutmamalıyız.
Çevresel faktörlerin değişken nitelikte olması karar vermenin aynı zamanda riski yönetmek olduğunu da bize hatırlatmaktadır. Tüm şartlar sabitken alternatifler arasından bizim için en uygun olanı seçmek bile ikircikli bir konuyken; şartların değişikliğe uğrama ihtimali içerisinde karar vermek bazı özelliklere sahip olmamızı gerekli kılmaktadır. Bunlar kuvvetli bir algı, iyi bir analitik zeka, hızlı düşünebilme kabiliyeti ve riski üstelenebilme cesareti.
Çevresel faktörler arasında değişim emarelerini fark edebilmek için sahip olacağımız yüksek algı kapasitesini; algıladığımız bu durumu bizim için fayda ve zararı açısından analiz edebilmemiz ile destekleyebilmeliyiz. Ayrıca tüm bunları zamana yaymadan hızlıca yapabilmemiz kıymetliyken, vardığımız sonucu hayata geçirebilmek ve bunun getirilerini de kabul edebilme cesareti gösterebilmek önemlidir. Belki burada bizi hızlı davranmaya yönlendirecek olan eski deneyimlerimiz, bilgi birikimlerimizi de ihmal etmememiz önemli olacaktır. Burada illaki eski kararların bire bir aynı durumlarını yaşamamızdan bahsetmiyoruz. Yeni durumlar için alacağımız kararlarda dahi eskiden aldığımız farklı karar tipolojilerinin faydalarını görebiliriz.
Unutmayalım bizleri diğer canlılardan en net şekilde ayıran özelliğimiz bilişsel süreçlerimizi en etkili şekilde kullanabilme kabiliyetlerimizdir. İster mesleki alanda vereceğimiz ve sayısal verilere kati şekilde dayandırmak zorunda olduğumuz kararlarımız olsun isterse de kendi gündelik yaşamlarımızda ki daha nitel özellikli kararlarımız olsun. Bizler bilgi ve deneyimlerimiz ışığında düşünen duygusal varlıklarız.
Bir sonraki yazımızda, bilginin ışığında güzel günlerde görüşmek üzere…