SON DAKİKA

Tiyatrolara bilet bulmak zor

Tiyatro sezonu oldukça hareketli geçiyor. Hem art arda yeni oyunlar başlıyor hem de geçen sezondan kalanlar seyircisiyle buluşmaya devam ediyor.

Rüştünü ispat etmiş oyunlara bilet bulmak zor olabiliyor bazen. Geçen hafta tarihi SES Tiyatrosu’nda izlediğimiz “Canavar” oyunu da bunlardan bir tanesi. Salonun arkalarında zar zor yer bulabildik. Açıkçası bu kadar seyirciyi salonda görünce çok mutlu oldum. Çünkü özel tiyatroların can suyu satılan bilet, gelen izleyici.

Canavar mizahla trajediyi iç içe geçiren bir oyun. Başta hafif hafif gülmeye başlarken oyun öyle bir ters köşe yapıyor ki, birden kendinizi bir trajedi yumağının içinde buluyorsunuz. Aile nedir? Kutsal mıdır değil midir? Yoksa... Yoksa bir canavar mıdır? İşte oyun bu sorunun peşine takılıp katman katman açılarak aile kurumunu mercek altına alıyor.

Geçmişin sırları

Küçük bir Anadolu şehrinde abla-kardeş olan Derya ile Aslı aynı evi paylaşmaktadırlar.  Kendi hallerinde yaşayıp giderler. Dul olan Derya annesinden yadigâr çiçekle sohbet ede ede örgüsünü ören, ‘tasarımlarını’ Instagram’dan satma hayalinde, neşeli biridir. Abla Aslı daha sert, temkinli bir karakterdir. Bir gün ansızın epeydir görüşmedikleri kuzenleri Kemal ziyaretlerine gelir. Kemal çok satan kitapların yazarıdır ve kitapları dizilere bile uyarlanmıştır. Kemal’in gelişi ile geçmişin sırları tek tek ortaya dökülmeye başlar.

Aile değil, meydan savaşı

Kuzen Kemal’in gelişi daha başından özellikle Aslı’yı huzursuz ediyor. Ortada miraslı bir arsa vardır ve kızlar bu konuyu özellikle konuşmaya pek istekli değildirler. Aslında Kemal ‘in de niyeti farklıdır. Aile yemeği sayılan kapamayı beraber yapıp yemeğe başlarlar. Bu yemek hazırlanırken art arda amcalar, dayılar teyzeler, enişteler çekiştirilir ve herkesin kusuru ortaya çıkarılır. Konuşmalardan şunu anlarız ki ailenin kadınları tam bir “Görmedim, Duymadım, Bilmiyorum”u oynar. Çok tanıdık geliyor değil mi? Ne kadar da “Narin Cinayetini” andırıyor. Orada da tüm köy bu oyunu oynuyor. Yıllar önce bu oyunu aslında Derya bozmuş ve bir meselede sesini yükseltmiş. Ailenin büyükleri - özellikle de kadınlar- itinayla bu sesi kısmışlar. Oyunun ortalarına doğru Kemal’in bir sorusuyla yıllar önce kapanmış olan bir konu açılıyor.

Konuşulmayanları konuşalım

İşte bu noktadan sonrası tam bir demir leblebi… Ailelerin asıl koruması gerekenin çocuklar olması gerekirken çıkar uğruna bazı şeylerin görmezden gelinmesi herkesi sarsıyor. Derya’nın saf hallerine gülümserken üstün zekalı bir çocuğunun nasıl harcanmış olduğuna tanıklık ediyorsunuz. Tam onun yaşadıklarını hazmetmeye çalışırken art arda ortaya çıkan sırlarla - bir seyirci olarak - Canavar’ın ağzından bu üç çocuğu kurtarmak istiyorsunuz. 

Çok huzursuz bir metin / oyun bu. Zaten güzelliği de bu huzursuzluktan geliyor. Sorulamayan sorular sorulmazsa, konuşulamayan konular konuşulmazsa geçmişle nasıl yüzleşilecek? Karakterlerin her bir sorusu geçmişteki başka bir kapıyı açıyor. Oyunun sonunda düne dair açılmadık kapı/pencere kapatılmamış duygusal hesap bırakılmıyor. Sonuç herkesi huzursuz etse bile.

Üç canavar oyuncu

“Canavar” Tunç Şahin’in yazıp yönettiği ilk tiyatro oyunu. Şahin’in kalemi çok cesur ve bir “aile içindeki yüzleşme” hikayesini sahneye koyarken metninin sesi oldukça yüksek. Oyunun başarısında birbiriyle çok iyi paslaşan bu üç oyuncu büyük payı var. Aslı’da Tülin Özen, Derya’da Gülçin Kültür Şahin ve Kemal’de Hakan Emre Ünal performanslarıyla sanki kurmaca değil adeta gerçek birer karakteri canlandırıyorlar. Bravo gerçekten! Sahnede bu duyguyu yaratmak çok zor, çok yetenek ister. İşte o yetenekten bu oyuncularda ve oyunu düşünüp yazan yöneten Tunç Şahin’de fazlasıyla var. Seyirci olarak biz çok şanslıyız. Tiyatroya meraklıysanız bu oyunu mutlaka izleyin.