Avrupa genelinde her Türk büyük gurur yaşadı. Türk vatandaşı olmayı anlayamamış bazı hüzünlü
simlerin Merih Demiral’ı hedef alan twitleri de aynı saatlerde ortaya çıktı.
‘Ne mutlu Türküm diyene!’ sözünü hazmedemeyen, kendi ırkçı yaklaşımını, Türklüğüyle gurur
duyanlara yansıtır oldu.
Aynı işgüzarlık Avrupa’da da baş gösterdi.
Bozkurt selamını, Hitler’in Nazi selamıyla bağdaştırdılar.
UEFA Merih Demiral hakkında soruşturma açtı.
Batı Avrupa’nın hatalı yaklaşımı, muhtemelen geçmişlerindeki travmadan kaynaklanıyor. Biz o sürece
müdahil değildik, üzüldük, acıyı paylaştık o kadar. Travmalarını bize yansıtmaları doğru değildir.
Fenerbahçe karşısına Inter, milli takım karşısına Gürcistan haçlı formasıyla çıktılar diye bizden tepki
görmedi. Benzer örnekleri defalarca yaşadık.
Kaldı ki, bu işaret Avrupa dahil, dünyanın hiçbir yerinde yasak değildir. İğrenç Çetnik selamı gibi bir
karşılığı yoktur.
TFF ve ilgili tüm kurulları, haklı olarak şiddetle karşı çıkmakta ve Merih’i savunmaktadır.
Samimiyet, burada da altın anahtardır.
Türklerin mitleşmiş sembolü Bozkurttur ve selamı ne Naziler gibi Faşist ne de ırkçıdır!
--------------
TFF’nin milli gururu
A Milli takımın her maçında taraftar baskındı Almanya’da. Dortmund’da Gürcstan ve Portekiz maçları,
Hamburg’da Çekya maçı, Leipzig’de Avusturya maçı.
Simon Kuper’in ‘Football Against Enemy’ adlı spor başyapıtı, Türkçeye Yiğiter Uluğ’un önerisiyle
‘Futbol Asla Sadece Futbol Değildir’ adıyla çevrilmişti. Tam da bu yüzden, bu isim karşılık buldu;
futbol, sosyal yığınların büyük bütünlük unsurlarından birine dönüştü.
Almanya’da dördüncü kuşak yaşayan Türkler var. Ne kadar Türk ne kadar Alman olduklarını tartışıyor
kimileri ama Almanlar genel olarak “bizden değilsiniz” diyor. Özellikle de iyi eğitimli Türk asıllı
Almanlara ısınamıyorlar. Her alandaki mücadele, stattan başı dik çıkınca güç kazanıyor. Bu güç, büyük
gururun kaynağı oluyor ve milli takım maçları, Almanya’da, Almanlardan daha fazla Türk seyirci ile
izleniyor.
Şimdi Berlin’de, yine yoğun seyirci desteği olacak. Katıldığı her turnuvada seyircisiyle ayakta
alkışlanan Hollanda, bu kez kırmızı beyaza yenilecek. Portakalları sahada geçmek de kolay değil ama
başarabiliriz.
Oyuncularımızı tek tek ve bütün olarak övgüye boğarken Montella’yı pas geçmek çok ayıp. 1 dk.’da
öne geçince, Kaan Ayhan’ı ön liberodan stopere çeken Montella’dır.
Avusturya’nın fiziksel üstünlüğüne doğru hamleler üreten Montella’dır.
Duran topların önemini kavrayıp hazırlığını buna göre yapan Montella’dır. Doğru zamanda doğru
değişiklikleri yapan da Montella’dır. Çoğumuza antipatik gelen Hamit Altıntop ve TFF başkan vekili
Mustafa Eröğüt, şu ana kadarki başarının da sorumlu pay sahipleridir. Yıkıcı olmadan, saygıyı yitirmeden eleştiriye devam edilebilir. Sırf Büyükekşi’ye saldırabilmek için
Cumhurbaşkanına bile akıl verme cüreti gösteren sığ ve cüce beyinlere prim vermeden… Haydi
çocuklar, bizim çocuklar, Berlin’de Hollanda karşısında başarılar…
------
Uzay hukuku ve AB
Estonya'nın başkenti
Tallinn, Teknik Üniversitesi ile çok güçlü bir vizyon sunuyor. Bir AB projesi ile
"Avrupa Uzay İlerlemeleri Sektöründe Beceri İstihbaratı" konusuna odaklanana bir etkinlik
düzenlendi. Projenin adı SpaceSUITE (Uzay Elbisesi). Uzayla ilgili pek çok yapının yönetici, temsilci,
akademisyen, öğrenci, araştırmacı ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri TalTech’de bir araya geldi.
Avrupa uzay sektöründeki mevcut beceriler ve beceri boşluklarının kapsamlı bir değerlendirmesi
sunuldu. SpaceSUITE projesi, şu anda AB uzay sektöründe ve küresel uzay ekonomisinin yaklaşık
%80'ini oluşturan alt sektörde çalışan 230 profesyonele doğrudan fayda sağlıyor. Örneklerin
tümü dikkat çekiciydi. Örneğin, uydu verileri yardımıyla, yasadışı inşaatlar tespit ediliyor, kamu
müdahalesi ile durdurulabiliyor.
Bunu gerçekleştirebilmek için yasal tüm yapıların verilerinin işlenmiş olması gerektiğini konuştuk.
Yetkilisi şu açıklamayı yaptı: Estonya, fiziksel varlığının tüm verileri işlenmiş tamamıyla dijitalleşmiş bir
ülkedir!
Veriler ve kullanımı elbette b alanı geliştiriyor. Örneğin uzay hukuku kavramı!
İnternetin ilk yıllarında, siber haklar ve siber özgürlükler tartışmaları yaşanıyordu. Hala tam
sonuçlanmış olmasa da epey bir yol kat edilmiş durumdadır.
Uzay hukuku da, her ülke için, mevcut fiziksel çevre sınırlarının 100 km üzeri ile başlıyor.
Bir nevi, karasuları tanımı gibi.
Ancak belirsizlikler çok fazla. Ekonomi ve sosyal amaçlar için kullanılacak uyduların askeri amaçlar için
kullanılmaması karar var, ancak kullanıldığını herkes biliyor.
Bu yazı, bir karmaşayı sunmak için yazılmadı. Taltech (Tallinn Teknoloji Üniversitesi) içinde,
toplantının yapıldığı salonda, ülkenin ilk otonom aracı da bir köşede duruyordu. Nüfusu 1,5 milyonu
bulmayan Estonya’da, bu değerli vizyona tanıklık etmemizi sağlayan Doç. Dr. Rosen Dimov (Pannonia
Üniversitesi – Macaristan) bir kez daha teşekkürler.
----
Estonya’da hidrojen çalışmaları
Bu başlık için yazılabilecekler çok fazla.
Finlandiya ile sınır komşusu. Finliler, tüketimin çok üzerinde elektrik üretiyor. Fazla elektriği hidrojen
üretiminde kullanıyor. Oluşturulan hidrojen koridoru ile, Finlandiya’dan Almanya’ya iletilen hidrojen
Estonya için de fırsatlar üretiyor. Boru hatlar onlara çok uygun. Çünkü doğal yapı, depolama için
uygun yer altı mağaraları sunmuyor. Onlar da Fin-Alman koridoruna dahil olarak depolama
külfetinden sıyrılıyor. En değerli elektrolizör üreticilerinden biri Estonya’da.
Bilimi önde tutarak gelişiyorlar. Büyük off-shore (deniz üzerinde) rüzgar santrali yatırımları var ve
artıyor.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fatih Kacır, Çevre,
Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum ve Ticaret Bakanı Prof. Dr. Ömer Bolat, kendi
alanlarında yeşil dönüşüm hamlesini dikkatle takip ediyorlar. Estonya örnekleri, dört bakanlık için de
değerli örnektir, incelemek ve iş birliği olanakları üretmek değerli olacaktır.