Savaş ve enflasyonun sağlık hizmetlerine erişime olumsuz etkileri
İnsan gibi yaşamanın ön koşullarından birisi sağlık hizmetlerine erişimde engellerle karşılaşılmaması ve sağlık hizmetlerinden etkili ve etkin yararlanılmasıdır.
Küresel çapta yaşanan durgunluk, bölgesel savaşlar sağlık hizmetleri konusunda Dünya’nın sadece bu bölgelerde değil tamamında durumun daha da kötüye gideceğine yönelik açıklamalar ve öngörüler endişe uyandırmaktadır. Sağlık hizmetine erişmek isteyenlerin sırtına yük bindiren savaş, enflasyon, gelir adaletsizliği ve yoksulluk küresel çapta zor günlerin yaşanmasına neden olmaktadır.
Savaş ve enflasyon bütünsel olarak toplumu ve bireyin sağlığını doğrudan tehdit edebilen unsurlardır. Çatışma ortamlarında karşıt güçler birbirlerinin stratejik alanlarını ele geçirmek ve yok etmeyi hedeflemektedirler. Sağlık hizmeti üreten birimler sağlık hizmetleri konusunda metrekare başına maksimum faydaların sağlandığı yerlerdir. Bu birimlere tedarik zincir ağları, ulaşım yolları ve depoları da ekleyebiliriz.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından yayınlanan raporda Rusya’nın Ukrayna’ya sağlık hizmetlerine yönelik 445 saldırı gerçekleştirildiğini kaydetmiştir. Binaların kısmen veya komple zarar görüp kullanılamaz hale gelmesi, koridorların kapanması, transfer işlemlerinin gerçekleştirilememesi, tıbbi malzemelerin ulaştırılamayıp, kritik müdahalelerin zamanında yapılamamasına neden olduğu da açıklanmıştır. Görüldüğü üzere savaşın bizatihi kendisi büyük bir tehlike ve risk oluşturmaktayken, savaş ortamında sağlık hizmetlerine erişim, sağlık hizmetlerinden etkin ve etkili yararlanmak da zorlaşmaktadır.
Avrupa ve ABD'de açıklanan enflasyon oranları son kırk yılın en yüksekleri olarak kayda geçtiği hepimizin malumudur. Artan ilaç ve tedavi masrafları sağlık hizmetlerine erişim talebinde bulunanların endişelenmesine yol açmaktadır. Bu durum sağlık sigortalarının prim miktarlarına da yansımaktadır. Sağlık problemi yaşayanlar ellerindeki kaynakların kullanılmasında kararsız kalıp durumları daha kötüye gitse bile tedaviyi ertelemek zorunda kalmaktadırlar.
Dünya nüfusunun son altı yıldır %1 civarında arttığı, küresel ilaç market büyümesinin %5.5 civarında seyrettiği istatistiki husus rakamlarla açıklanmıştır. Bu rakamları karşılaştırarak yorumladığımızda gözümüze çarpan birinci husus kaynakların etkin kullanılmamasından kaynaklı sorunların oluştuğu, gerek önleyici gerekse tedavi edici sağlık hizmetlerinden bireylerin yeterince yararlanamadığı, sağlık hizmetlerine zamanında erişemediği şeklinde özetlenebilmektedir. İkinci husus sağlık hizmetlerinin ve sağlık yardımlarının etkin ve etkili olabilmesi, bireylerin sağlık hizmetlerine zamanında ve yeterince erişebilmesi için hükümetlerin sivil toplum kuruluşları ve konseylerle daha fazla işbirliği geliştirmesi ve riskleri önceden tespit edecek çalışmaları güçlendirmesi zorunluluğunu ortaya koymaktadır.
Ülkemizde yıllık olarak ölçülen enflasyonun üçlü hanelerde olması, alım gücünün düşmesi, geçim kaygısını artırmaktadır. Büyük şehirlerde dar gelirli nüfusun artmasından kaynaklı olarak ücretsiz servislerin işleyişlerinde aksamalar, uzun kuyruklar, erken teşhise engel olmakta ve uygun tedavinin zamanında yapılamamasına neden olmaktadır. Örneğin ülkemizde ulusal aşı takviminde olmayan ve ülkemizde en çok görülen beşinci kanser türü olan rahim ağzı kanserine yakalanma oranını azaltan aşının üç dozunun uygulanması üç bin lira civarında bir maliyet oluşturması, önleyici tedavinin ertelenmesi sonucunu doğurmakta, önleyici tedaviden daha pahalı olan tedavi sürecinin uygulanmasına neden olmaktadır. Önleyici tedavi için üç bin lira harcayamayan kadının kanser tedavisi için bu meblağın birkaç katını ödemek zorunda kalması sonucunu doğurmaktadır. Erken teşhis ve önleyici tıbbi tedbirlerin aksamasında gelirin ve alım gücünün büyük etkisi olduğu ortaya çıkmaktadır.
Doktorlar ve diğer sağlık personeli toplumun kilit taşlarındandır. Enflasyon karşısında ve mesleklerini yaptıkları sırada gerek özlük hakları gerekse fiziksel saldırılardan korunması öncelikli sorunların başında gelmekte, büyük adımlar atılarak çözümlerin geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır.
Küresel çapta barış ortamının sağlanmasındaki güçlükler ve bölgesel savaşlar sağlık hizmetlerine erişim ve yararlanmada kalıcı hasarlara neden olmanın önüne geçilmesi öncelikli sorunlardandır.