Sağlık turizmi
Ülkemiz son 3 yılda yaklaşık 2 milyon 666 bin hasta kabul ederek yaklaşık 6 milyar dolar sağlık turizmi geliri elde etmiştir. Tıbbi hizmet veren kamu ve özel hastanelerden en çok talep edilen branşlar sırasıyla kadın hastalıkları, dahiliye, göz hastalıkları, tıbbi biyokimya, genel cerrahi, diş hekimliği, ortopedi ve travmatoloji, enfeksiyon hastalıkları ve kulak-burun-boğaz olmuştur.
COVID'den bu yana sadece Türkiye’de değil bütün Dünya’da acil servislerde tıbbi bakıma erişim sürelerinin uzadığı, bunun başka önemli hastalıklara sebep olduğu bilinen gerçeklerdendir. Ancak; geçtiğimiz ay Antalya’da gerçekleştirilen 18’nci Türkiye Acil Tıp ve 8’nci Avrasya Acil Tıp Kongresi’nde ülkemizde görev yapan acil servis hekimlerinin günlük 1000-1500 hastaya bakabildiği ve bekleme sürelerini 1 saatten daha az tutarak mucizeler yarattığı dile getirilmiştir. İngiltere’de acil servis hasta bekleme süresinin 40 saat civarında olduğunu dikkate alırsak, her bir hekimimizin birer kahraman olduğunu, acil tıp sistemimizin büyüleyici olduğununu, tıbbi müdahelelerin mucizevi gerçekleştirildiğini görmemiz kolaylaşacaktır. Bütün hekimlerimize minnetimi vatandaş olarak göstermemiz gerektiği gibi, devletin de asli görevlerini yerine getirirken hekimlere yeterli özenin gösterilmesini arzu etmekteyiz.
Ülkemizin en çalışkan ve en akıllı çocuklarını hekim olarak yetiştirmekle görevli olan tıp fakültelerindeki eğitimin kalitesi ve üniversite hastanelerindeki hekimlerin özlük hakları bu süreçte en fazla özen gösterilmesi, bilimsel ve akılcıl çözümlerin planlanıp en kısa sürede uygulanması zorunlu görünmektedir. Özellikle son 3 yılda yurt dışına taşınmak isteyen hekim sayısında büyük bir artış olduğu, mesleki göç yaşandığı Tıp biliminin en yüksek çözümlerini barındıran üniversite hastanelerindeki hekimlerin ülkemizde mesleklerini yapabilecekleri koşulları bir an önce sağlamak gerektiği ortaya çıkmıştır.
Sağlık personeline karşı şiddeti önleyecek ve güvenlik sorunlarını çözecek önlemlerin alınması birinci önceliktir. Kronik yorgunluk ile motivasyon eksikliğine sebebiyet veren çalışma sürelerinin ve nöbet sürelerinin iyileştirilmesi yönünde daha fazla çaba sarf edilmesinin gereklilik olduğu açıktır. Sağlık personelinin mesleki başarıları ve likayatlarıyla koşut kariyer planlaması yapmaya olanak sağlayan düzenlemeler ile mal praktis sorunları oluşturan yargısal süreçlerde sağlık personelini koruyacak maddi ve manevi unsurların geliştirilmesi hekim göçlerinin önüne geçebilecek önlemlerin başında gelmektedir. Son üç yılda en fazla göç veren mesleklerin başında sağlık personeli gelmektedir. Türkiye’de yaklaşık 160 bin doktor bulunduğu ve bir doktora yaklaşık 500 hasta düştüğü, OECD ülkelerinde bu rakamın 341 olduğu, Türkiye’nin OECD ortalamasını yakalayabilmesi için en az 80 bin doktora ihtiyacı olduğu yönündeki açıklamalar dikkat çekicidir. Tıp fakültelerinin yılda yaklaşık 15 bin doktor mezun ettiği, doğru planlamayla doktor ihtiyacının mümkün olabildiği, ancak binlerce sağlık personelinin Avrupa, İngiltere, Amerika gibi ülkelere gittiklerini, gittikleri ülkelerde ikamet, çalışma izni gibi yasal konularda büyük kolaylıkların kendilerine sunulduğunu, yüksek gelir ve makul çalışma saatleri ile yaşam kalitelerini artıracak koşulların sağlandığını hatta o ülkenin dilini bilmeye yönelik koşullarda esnekliğe gidildiğini bilmekteyiz.
Türkiye, Sağlık Turizmi konusunda Dünya’nın merkezi haline gelmeyi hedeflemektedir. Bu hedefe ancak; yüksek kaliteli, doyurucu içerikli ve nitelikli sağlık hizmeti, kaliteli eğitim veren tıp fakülteleri ve eğitim kadroları ile özlük haklarını hakkıyla alabilen ve şiddetten korunabilen hekimlerle ulaşmak mümkündür. Ancak; kaliteli sağlık hizmeti sunmak devletin asli görevi olmakla, devletimiz mucizeler üreten kahramanlarımıza başka ülkelerin sağladığı benzer ekonomik ve çalışma koşulları sağlama iradesini bir an önce hissettirmelidir. Ülkemiz hekimlerine göz bebeği gibi bakabilecek maddi kaynaklara, çalışma koşullarını iyileştirebilecek ortamlara, fiziki ve hukuki şiddetten koruyabilecek yasal düzenlemelere sahiptir.