Lübnan'dan geriye kalanlar
Sosyal sorumluluk projelerimiz kapsamında Filistinlilere destek olmak için arkadaşlarımla Lübnan'a gittim. Oradaki gözlemlerimi sizlere aktarmak isterim. Öncelikle, Filistin halkına ve Lübnan halkına misafirperverlikleri ve ilgileri için çok teşekkür ederim.
Tartışma programlarında Lübnan'a asker gönderilmesi konusuna sıklıkla değiniliyor. Lübnan'da her mahallede farklı silahlı gruplara yönelik yapılanmalar vardır. Mahallelerin girişlerinde kontrol noktaları ve bağlı oldukları yapılanmaların liderlerinin ve vefat eden silahlı kişilerin fotoğrafları da dikkatimi çekmişti, evlerde de o evlerden vefat eden kişilerin fotoğrafları asılı. Bir diğer dikkat çekici nokta ise Cumhurbaşkanı Hristiyanlardan, Başbakan Sünni Müslümanlardan, Meclis Başkanı ise Şii Müslüman'lardan seçiliyor. Ayrıca halkın %54'ü Müslüman, %40'ı Hristiyan, %5,6'sı ise Dürzi. Kısacası Lübnan çok karmaşık bir yapıya sahip; dolayısıyla Türkiye'nin Lübnan'a asker göndererek orası üzerinden savaşa dahil olması askerlerimize ciddi sıkıntılar oluşturabilir. Sonuç itibariyle kimin kime çalıştığını kestirmek zor olabilir. Olası savaşa dahil olma durumunda askerlerin gönderilmesinden ziyade tam tedbir alınmadan sadece hava araçlarıyla dahil olunmasını tavsiye ederim.
Lübnan'daki savaş durumuna da değinmek isterim. Orada bulunduğum süreçte, uçakların uçtuğunu görebiliyordum. Ayrıca yakınlarımızda da bombalar patladı. Dönerken havalimanı kapalıydı. Bazı ülkeler vatandaşlarını tahliye ederken, kalan ülkelerin vatandaşları dönmekte ciddi anlamda sorun yaşadı. Bu süreçte dönmemiz için destekleri ve ilgileri için Cumhurbaşkanı Yardımcısı kıymetli büyüğüm Cevdet Yılmaz Bey'e, parti fark etmeksizin vekillerimize, Beyrut Büyükelçiliği'ne ve diğer devlet yetkililerine teşekkür ederim. Türkiye'ye dönen uçaklar sonrası Lübnanlı yetkililer havalimanını kapatıp uçuşları askıya almışlardı. Orada kalmayı çok istiyordum fakat annemin haberlerde orada ciddi sorunlar olduğunu görerek büyük üzüntü yaşaması üzerine onu kıramayarak geri döndüm. Oralara tekrar gitmeyi çok istiyorum, büyük ihtimalle de eylül ayında tekrar gideceğim. Orada insanların üzerinden uçaklar uçsa da, bombalar patlasa da yine de kimse korku yaşamıyor. Tamamıyla öteki dünyaya adapte olmuş insanlar.
İsrail, Filistin ve Lübnan'ın yüz ölçümü bizim küçük Anadolu şehirlerinin yüzölçümü kadar. israil buna rağmen yıllardır bölgeyi alamamaktadır. israil denen işgal bölgesindeki yerlerdeki yahudiler dünya genelinden toplama insanlardır. Araba ev gibi vaatlerle israil devleti maksadıyla bölgeye getirilmiştir. Bu kişiler tekrar ülkelerine dönmek istiyor fakat barbar israil kendi insanlarına da kötülük yapıp yurt dışına yani asıl yaşadıkları yerlere gitmesinler diye havalimanlarını kapatıyor. Lübnanlı Hristiyan topluluklarla işbirliği yapıp onlara da vaatler vermek istediler fakat Hristiyan gruplar kendi vatandaşlarını da öldüren kötü niyetlilerin bolca vaatlerine karşın Müslüman toplulukların yanında yer almak istediklerini dile getirerek teklifleri reddediyorlar.
İsrail'de savaş başladığından beri 40 bin işletmenin kapandığı söyleniyor. Şu an dünyanın birçok ülkesinden israil'e sıcak para aktığı için henüz acı faturayla yüzleşmiş değil. Nasıl ki insan kavga esnasında yaralanınca ağrıyı fark etmeyip kavgadan sonra fark ediyorsa burada da acı gerçeklerle sular durulunca yüzleşecektir.
Oraya bazı sosyal sorumluluk projelerimiz için gitmiştim. Projelerimizden birine değinmek isterim. Filistinliler için tam donanımlı ve teçhizatlı tekstil atölyeler açtık. Bu atölyeler sayesinde kadınlar burada hem staj görüp hem de para kazanacaklar; üretilen kıyafetler mağazalara satılarak mağazalardan gelen gelirler Filistinli yetim çocuklara ve Filistinli fakir ailelere verilecek. Kadınlar stajı bitirdikten sonra da kazandıkları paralarla makine almalarını sağlayarak, kaldıkları yerden ürettikleri ürünleri atölye aracılığıyla da satışını yapıp para kazanmaları sağlanacak. Oralar var oldukça, bu döngü hayırlısıyla devam edecek. Ayrıca burada okullara da ücretsiz kıyafet de dikilecek. Destek olan herkese minnettarım.
Türk dizilerinin önemine de değinmezsem olmaz. Gittiğim ülkelerde gördüğüm gibi oralarda da Türk dizileri sayesinde sokaklarda Türkçe bilen gençlerle karşılaştım. Dünyanın her yerinde Türk dizileri inanılmaz ilgi görüyor; Yeşilçam ismini yaşatmalıyız ya da film sektörümüze yeni bir isim bulmalıyız. Bu konuya yakın zamanda detaylı şekilde değinmeyi planlıyorum.
Haftaya görüşmek dileğiyle.