SON DAKİKA

Kırıldık ama gitmedik: Kalp Göçü'nün sessiz tanıkları

Esra Tanrıverdi 23 Haz 2025

Uzun zamandır sessiz bir göç yaşanıyor bu ülkede. Ne havaalanlarında bavullarla vedalaşan gençler var bu hikâyede, ne pasaport kontrolünde geri dönmemeye yemin eden akademisyenler…

Bu göç daha sessiz, daha derin, daha içten içe.

Adı konmamış ama herkesin kalbinde yankılanan bir göç: Kalp göçü.

Kimi gitmedi ama gitmiş kadar uzaklaştı.

Kimi sustu, konuşacak kimse kalmadı diye.

Kimi küstü, çünkü kırıldığı yer tamiri olmayan bir yerdi.

Kalp göçü yaşayanlar pasaportlarını değil, aidiyetlerini kaybettiler.

“Bu ülke benim de ülkem” diyemeyen çocuklar, “Beni kimse anlamıyor” diyen gençler, “Emek verdim ama yok sayıldım” diyen kadınlar, “Ne yapsam yerim değişmiyor” diyen işçiler…

Hepsi bu görünmeyen göçün yolcuları.

Kalbini alıp içine gömen milyonlar.

Ve ne yazık ki, bu göçle kimse ilgilenmiyor.

Çünkü ne istatistiklerde yerleri var, ne de resmi açıklamalarda.

Oysa her küskünlük, toplumsal bağların bir lifini daha koparıyor.

Her değersizlik hissi, bu ülkeye duyulan inancı bir adım daha zayıflatıyor.

Üniversite öğrencisiydim. Yaz tatili için Amerika’dan İstanbul’a dönüyordum.

Uçakta içim kıpır kıpırdı. Annemin yemekleri, mahallenin kokusu, çocukluk arkadaşlarım…

Yanıma genç bir kadın oturdu. Sohbet ettik.

“Nereye gidiyorsun?” dedi.

“Evime, ülkeme dönüyorum,” dedim.

Bir an durdu, gülümsedi ve dedi ki:

“Ne mutlu sana, dönecek bir ülken var. Benim o da yok.”

Bu cümle o kadar sade, o kadar derin ve o kadar yaralayıcıydı ki…

O an içimde bir şey sarsıldı.

Yıllar geçti ama o cümle hâlâ kulağımda çınlıyor.

Ne zaman yorulsam, ülkeme tutunmak isterim yeniden.

Çünkü kırgın da olsam, benim bir yurdum var.

Ve biliyorum ki, bu toprakların da beni yitirmemeye ihtiyacı var.

Bir ülke insanına “sen değerlisin” demediği sürece; gidenin ardından sadece “gitmeseydi” demek boşunadır.

Bir ülke, kalbini kaybetmiş insanlarına yeniden umut veremiyorsa; kalkınma sadece bir makyajdan ibarettir.

Ve bir ülke, kendi insanına ev hissi veremiyorsa; hiçbir toprak gerçekten yurt değildir.

Geliyoruz, geçiyoruz ve susuyoruz…

Oysa bu toprakların bize ihtiyacı var.

Bizim de bu topraklara yeniden güvenmeye.

Kalp göçünü durdurmanın tek yolu, yeniden kalpten konuşmaktan geçiyor.

Yaraları yok saymadan, ama onları kutsamadan da…

Kucaklayarak, onararak, dinleyerek…

Çünkü bu topraklarda yaşamak değil, bu topraklara ait hissetmek iyileştirir bizi.

Ve kalbimizle var olmadıkça, gerçekten kalmış sayılmayız.

“Ne mutlu sana, dönecek bir ülken var.”

garanti sol
garanti sağ