SON DAKİKA
Kızılay masthead

Kahvenin başkenti: Viyana

Geçen hafta dostlarımın davetiyle Viyana'ya gittim. Yüzyıllardır korunan mimarisiyle Viyana sizi hemen bir zaman yolculuğuna çıkarıyor.

Şehrin orta yerinde kışlık saray olan Hofburg Sarayı, gotik mimarisiyle büyüleyen, ben buradayım diyen Aziz Stefan Katedrali, klasik müziğin dehaları Mozart ve Beethoven’ın ilham kaynağı olan şehir, onların yaşadığı evler, gezdiği parklar, konser verdiği mekanlar, Viyana Operası, tiyatrosu... Kısacası Viyana’nın 18.’inci yüzyılından kalan miras gez gez bitmiyor.

Efsane nasıl doğdu?

Geçmişten kalan bir diğer miras da “Kahve Kültürü”. Öyle ki, Viyana’daki cafeler en az müzeleri, sarayları hatta Mozart kadar ünlü. Bu nedenle sık sık Viyana’dan kahvenin Avrupa’daki başkenti olarak bahsedildiği olur. Avusturyalıların kahve ile tanışma hikayesi de ilginç? Buna biz Türkler vesile olmuşuz desem. Önce arkadaşlarımdan dinlediğim sonra da çeşitli kaynaklardan okuduğum efsaneyi hemen sizlerle paylaşayım. 

Osmanlı’nın kahve çuvalları

II. Viyana kuşatmasında başarılı olamayınca Osmanlı Viyana’yı terk etmiş ve giderken kahve çuvallarını da burada bırakmış. Osmanlı’nın Viyana’yı terk etmesinin sonra, etrafı kontrol eden askerler çuvallar dolusu kahve çekirdeklerini bulmuşlar. Bu bulduklarının ‘deve yemi’ olduğunda hemfikir olup, çuvalları yakmaya karar vermişler. İşte tam bu sırada kader ağlarını örmüş            ve Joseph Kolschitzky devreye girmiş ve savaş ganimeti olarak bu çuvalları istemiş. Çünkü bu şahıs daha önce İstanbul’da bulunduğu için çuvalları görür görmez, onların kahve çekirdeği olduğunu anlamış. Joseph Kolschitzky ilginç bir kişilik. Rivayet muhtelif. Kimi kaynaklar onun dönemin Polonya komutanı olduğunu, kimisi casus olduğunu kimisi de sadece bir tüccar olduğunu yazıyor. 

Cafe Melange

Joseph Kolschitzky aldığı kahve çekirdekleriyle de Viyana’nın ilk kafesini açmış ve adını “Hof Zur Blauen Flasche” koymuş. Anlatılanlara gore bu kahve Viyanalılara çok sert gelmiş ve beğenmemişler. Bunun üzerine Joseph Kolschitzky kahveyi süt ve şeker ile harmanlayarak Viyanalıların meşhur kahvesi olan ‘Melange’ ı yaratmış. Ne olduğu dahi bilinmeyen çuval çuval kahve çekirdeklerden yıllar içinde Viyana’nın önemli bir parçası olan bugünkü cafelere gelinmiş. Kolschitzky unutulmamış ve ona saygı olarak küçük bir heykeli dikilmiş, yılda bir gün de kahve günü ilan edilmiş. O gün birçok cafede, bir eleman Osmanlı kıyafetleri giyerek servis yapmaya başlamış.

Ünlü cafeler, ünlü müdavimler

Viyana kahvesi kadarkahve mekanları da efsane. İşte Café Demel, Café Havelka, Café Landtmann… Dinlenmek için bir tanesine oturduğunuzda yüksek mermer tavanları ve işlemeleriyle hangi yılda olduğunuzu unutabilirsiniz. Anlatılanlara göre Stalin, Hitler ve Kafka Café Central’in devamlı müşterilerindenmiş. Bir zamanlar Cafe Frauenhuber’da Mozart ve Beethoven’in canlı piyano konserleri vermiş.

Bir bardak kahve deyip geçmeyin. Osmanlı’nın unuttuğu/almadığı kahve çekirdeklerinden Viyana’da (ve dolayısıyla Avrupa’da) bir kahve kültürü doğmuş. İlk fırsatta Viyana’ya kahveye bekleriz sizleri… Ayrıca keşfedeceğiniz öyle çok şey var ki…