SON DAKİKA

İsrail- Hizbullah Çatışması: 2. Sahne

İsrail-Hizbullah çatışmasının ikinci sahnesin perdeleri henüz açılmadı ama gong çalındı, seyirciler yerlerinde, heyecan dorukta. Perde kımıldayıp, sahnenin ayrıntıları ucundan bucağından göründüğünde seyircilerden heyecan nidaları yükseliyor.

Ama bu öyle bir perde ki kimse açılmasını istediğini, istiyorsa bile açık açık ifade edemiyor. Teşbihi bir yana bırakalım, İsrail’in Lübnan’a yönelik bir kara operasyonundan bahsediyoruz. Böyle bir şey gerçekleşirse İsrail, ikinci cepheyi resmen açmış olacak. Aslında ikinci cephenin hayaleti hemen 7 Ekim saldırılarının akabinde yüzünü göstermiş, Hizbullah İsrail’in kuzeyinde Gazze savaşının bitmesi için caydırıcı güç olarak düşük yoğunluklu bir mücadele başlatmıştı. O andan itibaren Lübnan’ın güneyi, İsrail’in kuzeyi bu düşük yoğunluklu çatışmaların sahası olmuş, insanlar evlerini terk etmek zorunda kalmış, iki tarafın birbirini kısa menzilli kapasitelerle vurması günlük bir olay haline gelmişti. Hatırlanacaktır; Hizbullah, İsrail’e yönelik füze saldırılarını durdurmasını Gazze’de ateşkes şartına bağlamıştı, yani amaç gerçekleşmese bile – ki gerçekleşmedi- hem Filistin mücadelesinin bir parçası olmayı başarmıştı, hem de İsrail’in iki-üç cepheli savaş tehdidi altında sınırlılıkları olduğunu, bu sınırlılıkların özünde İsrail-İran çatışmasına el yükseltmenin kimse tarafından -İsrail destekçileri tarafından da- istenmemesi olduğunu dosta-düşmana göstermişti. Gazze savaşında işler iyi gitmediği sürece bu tablo İsrail için bir dar boğaz demek ve Netanyahu hükümeti uzun bir süredir bu darboğazdan kurtulmak için çok cepheli bir savaş başlatmaya hazır olduğunu kendisini destekleyen hükümetlere, herkesten çok ABD’ye anlatmaya çalışıyor.

Lübnan’da sil baştan işgal mi?

Bu noktada İsrail-Hizbullah çatışması iki şeyi temsil ediyor: İlki İsrail’in Lübnan üzerinde kontrol alanını genişletmesi. Lübnan’daki Hizbullah mevzilerine yönelik uzaktan hava operasyonunu ya da füze saldırısını aşan eylemlerin zaten en sınırlı hedefi, Hizbullah’ı İsrail’in kuzeyi için doğrudan tehdit teşkil ettiği yerlerden çıkarmak. Netanyahu, Lübnan’a kuvvet kaydırılması ile ilgili haberler yayınlandığında, nihai hedefin İsrail’in kuzeyine İsraillilerin tekrar dönmesini sağlayacak güvenlik koşullarının tesis edilmesi olarak duyurmuştu. Ancak bu sınırlı hedefin kısmen bir işgal başlatmadan gerçekleşmesi zor görüldüğünden Lübnan işgalinin sınırları tartışılmaya başlandı. İsrail, sanki Hizbullah’ın operatif kapasitesini çökertmek gibi maksimalist bir amaç güdüyor. Bu arada Hizbullah’ın kullanabileceği Lübnan alt yapısını da çökerterek Hizbullah ile siyasi ilişkiyi ister istemez girmiş rejim ve aktörlerin sonunu bölgeye gösterip bir küçük ders vermek de istiyor. Tabi İsraillilerin tarihi tam olarak nereden okuduklarını anlamak zor. Zira Hizbullah, bugünkü Hizbullah halini alabilmişse bunun en önemli nedeni Lübnan’da İsrail’e karşı mücadele eden en baştaki aktör olmasıdır. Hizbullah’ın İran’ın vekili haline geldiği süreç içinse ABD’nin Irak-Suriye-İran politikalarının etkisine bakmak gerekir. Zaten bu tarihi süreci hatırlayanlar, İsrail şu anda -son gerçekleştirdiği operasyonlar nedeniyle psikolojik üstünlüğe sahip olsa bile- Hizbullah defterinin İsrail adına kapatılmasını çok mümkün görmüyorlar.

Zamanlama uygun diyenler 

Ama zamanın uygun olduğunu düşünenler de var. Bilindiği üzere İsrail geçtiğimiz haftalarda Hizbullah üyelerinin kullandığı telsiz ve çağrı cihazlarını patlattığı iki ayrı saldırı düzenledi. Ayrıca Hizbullah mevzilerine yönelik yoğun füze saldırısı da gerçekleşti. Hizbullah operatif komutasının çok sayıda üst düzey ismi bu saldırılarla bertaraf edilmiş görünüyor. İsrail’in Hizbullah’a yönelik, sizin operatif gücünüzü evinizde yok edebilirim mesajı iyi düşünülmüş, iyi planlanmış bir eylemin sonucu. Bu tür bir eylemin hiç olmadığı kadar bir kara operasyonunu haber verdiğini, bir anlamda eski İsrail imajını yeniden canlandırdığı görülüyor. Zaten İsrail kamuoyu yoklamaları da bunu gösteriyor. Geçtiğimiz günlerde Haaretz’de çıkan bir haber Netanyahu ve koalisyonunun Gazze savaşı gündemdeyken puan kaybettiğini, Hizbullah ile mücadele gündemdeyken puan kazandığını gösteriyor. Yani Netanyahu’nun savaşı Lübnan’a taşımak için stratejik sebeplerin dışında da nedenleri var. Bu konuda ABD’yi de ikna etmek ve etmemek arasında salınıyor gözüküyor. Biden yönetimi Gazze’de bir ateşkes istiyordu. Hizbullah eylem-eylemsizlik kararlarını (Nasrallah’ın ünlü intikam-missileme konuşmaları haricinde) Gazze’de ateşkese bağladı ama Gazze’de ateşkes yakın değil. Bu nedenle eğer İsrail yönetimi başaracaksa Biden yönetimi Lübnan’da Hizbullah’ın sınırlandırılmasını tercih edebilir. Hizbullah’ın kendini İsrail saldırılarına karşı tutması stratejik sabrın adeta Nirvana seviyesinde gezinmesi acaba kapasite veya niyet eksikliği mi yaşıyorlar sorusunun sorulmasına neden oluyor. İran cumhurbaşkanının son açıklamaları da bu konuda şüpheleri arttırdı. Ben kapasite ve niyet eksikliği yaşadıklarını düşünmüyorum ama sonuçta Hizbullah bir bölgesel silahlı örgüt, hegemonik güç, büyük güç filan değil. Misilleme ve tırmanma seçeneklerinin olduğu bir oyunda dikkatli hareket etmek ve caydırıcılık için ellerinde inşa ettikleri kapasiteleri heba etmemek zorundalar. Bu yüzden Lübnan bir direniş sahası olarak sadece kalabilir, belki de beklenen misilleme bambaşka bir yerde gelir. Hizbullah’ın düşünmesi gereken caydırıcılık çökerse, direnişin İsrail için bedel artırıcı bir hale gelmesini sağlamak. Yani, İsrail’e daha önceki Lübnan deneyimlerini tekrar yaşatmak. Ancak henüz caydırıcılık çökmemişken, bakılan adres İran.

Tırmanma korkusu hala devrede

Bu noktada İsrail-Hizbullah çatışması iki şeyi temsil ediyor dedik; ikincisi İran-İsrail hesaplaşmasında bir ara durak Hizbullah. İsrail, İran’ın vekalet savaşı taktiğinin tam olarak sökmediği algısını oluşturabilirse bugüne kadar kayıplar içerisinde sürdürdüğü savaşı toparlayabileceğini, işi İran’ı vurmaya götürmediğinden ABD’nin/Batı’nın onayını alabileceğini düşünüyor. Gerçekten de ABD, yeşil olmasa da sarı ışık yakmış görünüyordu Çarşamba akşamına kadar. Çarşamba akşamı bir grup Batılı müttefikle birlikte 21 günlük ateşkes önerdiler. Perşembe sabahı öneri Netanyahu tarafından reddedildi gerçi ama ABD ve Batılıları korkutanın İsrail-İran çatışmasına doğru evrilecek bir krizin Rusya dahil rakipleri başka manevralar yapmaya itebilme riski. Lübnan öngörüldüğü kadar bir çatışma balonu olarak kalmayabilir diye arkadan arkaya korkuluyor. Başta da bahsettik, perde daha açılmadı, kımıl kımıl kımıldanıyor gözlerimizin önünde. Açılmasın diye bağıranlar var, açılırsa kapatamayız diye uyaranlar var. Belki de açılırsa sahneye konulan oyun bizi şok edecek. Göreceğiz ve yine değerlendireceğiz.